Pazar Eylül 22, 2024

Oy Zemano (Nubar Ozanyan)

Her yönüyle çürümüş sistemin katilleri, Kürdistan topraklarını yakmaya devam ediyor. Amed ve Merdin’de hem insanları hem de buğday ve mısırları yaktı. Evlat kokan Kürdistan toprakları şimdi duman kokuyor. Ateş ve dumanla yazılı TC’nin yüz yıllık tarihi “yakma ve yıkma”nın tarihidir. Bilmeyenler bilsin, duymayanlar duysun. Dün Ermeni kadın ve çocukları kiliselerde, Alevileri inanç ve ibadet mekanlarında, Kürtleri mağaralarda, köylerde yakanlar bugün yine Kürdü kadim topraklarında yakıyor.

Türk devleti, yıkmadığı zaman yakar. Yakamadığı zaman yıkar. Bazen de her iki suçu birden işler. Sonra geride kalan ne varsa her şeyin üstüne çöker. Çürümüş sistemin çürümüş elektrik telleri de tıpkı İha, Siha ve savaş uçakları gibi çalışır. Bakımsız elektrik direkleri, telleri tıpkı Kürdistan toprakları gibi kaderine terk edilmiştir. Köylülerin defalarca şikayet dilekçeleri ateş ve dumanı durduramadı. Her yoksul ve mazlumun ölümünden sonra olduğu gibi zulmün ve imhanın adı AKP-MHP’li cellatların ağzında “fıtrat” oluyor.

Zulmün her türlü rengiyle halka acıyı yaşatanlar, gözyaşına boğduranlar yalanlarını çuvala sığdıramıyor. Suçlular suç üstü yakalandı. Bölge valisi katıldığı toplantıya kimseyi kandıramadan gerisin geri gitmek zorunda kaldı. Kürdistan’da sivil kurumlar tıpkı askeri kurumlar gibi imha ve yok etmenin bir parçası olmuştur.

İki gerillayı imha etmek için vakit geçirmeden Siha, uçak, helikopter kaldıran generaller, 65 kilometre karelik yangını söndürecek su bulamıyor. Yangını çıkartan katiller ateşi söndürmek yerine, yangını söndürmeye gelen köylüleri engelliyor. Zulmü bundan daha iyi anlatan, resmi bundan daha açık gösteren başka tablo var mıdır?

Ateşle, ölümler terbiye edilmek istenen yoksul Kürt halkının acısı kadar öfkesi de derindir. Felaket sonrası yanarak ölen, yaralanan hayvanların sayısı yüzlerin oldukça üzerindedir. Binlerce ton buğday ve mısırın arasında yükselen feryat ve ağıtların sesi her tarafta duyuldu da bir tek Ankara’daki savaş hükümeti ve onun yalancı borazan medyası tarafından duyulmadı!

2 Temmuz’da Sivas’ta onlarca can herkesin gözü önünde diri diri yakılmadı mı? Cana kıyanlar mala kıymaz mı? Onlar için koyunun, ineğin, buğday ve mısırın ne önemi vardır ki? Birkaç gün sonra her şeyin unutulacağını düşünen AKP-MHP savaş hükümeti fena yanılıyor. Kürt kadın ve çocukları, her gün yüreklerinde sönmeyen öfke biriktiriyor. Ateş gibi büyüyen öfke, zalimleri yaktıkları ateş içinde mutlaka boğacaktır.

Her yerde her şeye düşman ceberut bir devlet var karşımızda. Kürdistan’ı açlık yokluk zulüm ve yakmayla insansızlaştırmaya çalışıyor. Yaşayan, canlı bir şey bırakmak istemiyor. İnsanlığın beklediği büyük felaket ne zaman gelir bilinmez ancak en büyük felaketin Türk devleti olduğu açıktır. Kürtler, yoksullar, özgürlük ve adalet arayanlar her gün devlet denen felaketi yaşıyor.

Bir yandan Kürdün, yoksulun buğdayını mısırını yakanlar diğer taraftan, Kürdistan’da soykırım ve işgal operasyonlarını yaygınlaştırarak, genişletiyor.  Adalet ve hakaniyeti ilke edinen dünyanın bütün mahkemeleri bir araya gelip yıllar boyu çalışsa, aklına öldürme ve düşmanlıktan başka bir şey gelmeyen TC’nin işlediği suçların seceresini toplayamaz.

Amed ve Merdin’de halkın yarasını Ankara sarmıyor. Bir kez daha görüldü ve anlaşıldı ki, düşman öldürür, halk yaşatmaya çalışır. Düşman yaralar, halk ise yara sarar.

1997

Tüm Yoldaşları, dostları İbrahim’den Sefagül’ler uzanan onurlu geleneğimizin direnci ve coşkusuyla selamlıyorum .

  

Merhaba Yoldaşlar
Murathan Mungan bir şiirinde “ne yollardan ne yıllardan geçtik ” diyordu, bizlerin durumuda buna benziyor. Yabancısı olmadığımız mekanlardayız. Herkes sınıfının çıkarlarına göre davranıyor,  burjuvazide öyle bizlerde öyle.  Büyük,  abartılacak şeyler yapmıyoruz, yalnızca olması gereken gibi olmaya çalışıyor,  yapılması gerekenleri yapmak için gayret sarf ediyoruz.

Öncelikler yaşamda duruşu belirler! İsmail Cem Özkan

  

İnsanın yaşam kavgasında bazı şeyleri öncelikli görür ve o önceliklere göre duruşunu belirler. Kişisel tarihimiz içinde bir çok karmaşık olay içinde kendimize göre bazı şeyleri öncelikli olarak alır ve bazı şeyleri görmezden geliriz. Somut olaylar içinde somut duruma göre adım atarken bazı gelişmeleri görmezden gelip, hatta müttefik görüp işbirliği içinde önümüze gelen sorun ile mücadele ederiz. Her sorun özeldir ve o özel duruma göre tavır alır ve ona göre adım atar ve duruş belirleriz.

Sivas'taki küllerinden dizeleriyle doğan anka Metin Altıok

  

“Carmina morte carent.”[1]

Her şeyden önce, “Ömrümce kendimi hep sözde/ buldum;/ Söz cehennemdi yanıp kavruldum./ Yeniden doğdum kendi külümden,/ Ben Ankâ’ydım konuşuldum,” diyen bir Ankâ’ydı Sivas’taki küllerinden dizeleriyle defalarca doğan…

* * * * *

Sivas katliamı o gün, orada bitmedi!

  

“Etiam sanato vulnere cicatrix manet.”[1]

“Ya Allah, bismillah, allahuekber!”

Genç Partizan yoldaşlara

  

Sistem demir çarklarını birbirine geçirmiş faşizmi sıkı bir biçimde örmüştür. Bu çarklara içten darbe vurmak isteyen ve bu mücadeleye gönül veren yoldaşlarımız… Mücadelenizi selamlıyor, hepinizi yürekten kucaklıyoruz. 

"ATİK bu gerici kuşatmayı dağıtacak” Deniz Pektaş

  

En Uzak mesafe ne Afrika’dır
Ne Çin,
Ne Hindistan,
Ne Seyyareler,
Ne yıldızlar geceleri ışıldayan…
En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan…..

CAN YÜCEL

Mahallemizin en bıçkın delikanlısıydı‏

  

Onu ilk ne zaman gördüğümü şimdi hatırlamıyorum. Aynı mahallede oturuyorduk, daha çocuk yaşta bir su tesisatçısının yanında çalışarak ekmek parası kazanıyordu. Akşamları onu mahallede sık sık arkadaşları ile ya Umut Market'in önüne attıkları sandalyelerde otururken ya da sokak aralarında gezinirken görürdüm. Boyu arkadaşlarına göre daha kısa olsa da tarzı ve endamı ile kendini hemen belli ederdi. Hafif yana yıkık yürüyüşü ve içe işleyen bakışları ile etrafa biraz kabadayıca bir hava yayardı.

Reformculuk çözüm mü?

  

Sınıf bilinçli proleterlerin nihai hedefi ve bu uğurdaki mücadelesi nettir. Onlar, sosyalizm ve nihayetinde komünizmin dünya üzerinde hakim olmasını isterler. Ancak buraya varana kadar çok yoğun mücadelelerden geçilmesi gerektiği ise bir o kadar aşikardır. Bin bir türlü mücadele biçimleri ve asgari ve azami hedeflere hizmet edecek siyasal taktiklere de başvurulması gerekiyor. Bunlar, iradi olarak değil, içinde bulunulan ekonomik ve siyasal koşulların bir sonucu olarak saptanabilen siyasal taktiklerdir.

Partizan 7 Haziran seçim sonuçlarını değerlendirdi

 

7 Haziran 2015 Genel Milletvekili Seçimleri hem başta AKP olmak üzere tüm sistem partileri hem de ezilenler açısından önemli verileri açığa çıkaran bir süreç oldu. Bu seçimlerde HDP’yi destekleyerek, “Oylar HDP’ye” şiarıyla sürecin bir parçası olarak Partizan da seçimlerin ardından 20-21 Haziran tarihlerinde İstanbul’da bir toplantı düzenleyerek hem genel politik atmosferi hem de bu süreçte kendi çalışmalarını değerlendirdi.

M. Yeşilçalı’dan İsviçre yerel ulusal basına ve Kamuoyuna

  

ATİK aktivistlerine yonelik operasyon ve tutuklamalar sonrasında, devletler eliyle yerli ve ulusal basın çeşitli biçimlerde “terörist” yakalandı. Vb bilgilerle kamuoyunu bilinçli bir şekilde yönlendirilmeye çalışılmıştır. Bu yanlış ve doğru olmayan, basında yer alan bilgilere ilişkin, İsviçre’de tutuklu bulunan Mehmet Yeşilçalı, Basın ve Kamuoyuna bir açıklama yaparak düzeltilmesini talep etmiştir.

TKP/ML TİKKO Kadın Komitesi ile söyleşi

  

- Gerilla alanında kadınların örgütlenmesi için özgün kadın çalışması neden gerekli?

Sayfalar