Özgür Gelecek’i Susturamazsınız; Çünkü Gerçekler Devrimcidir!
T.C devletinin devrimci, demokrat ve muhalif kesimlere yönelik baskıları artarak devam ediyor.
Şimdilerde çokça konuşulan ve esas hedefi devrimci, demokrat, yurtsever güçler olan “iç güvenlik“ tartışması ile yeni bir saldırı ve baskı politikası devreye giriyor.
Gerek yasaları gerek farklı baskı mekanizmaları ile muhalif kesimi sindirmek isteyen TC, sadece yasaları ile değil “ajanlaştırma, işbirliği” vb yöntemlere de başvurmakta.
TC’nin daima hedefinde olan devrimci basında elbette bundan “nasibini” almaktadır.
Bu anlamda öteden beri devlet, çeşitli baskı ve saldırı taktiklerini ara ara devreye sokmaktadır.
Gazetemize yönelik çeşitli zamanlarda yapılan operasyonlar, gazete çalışanlarımıza yönelik gözaltı ve tutuklamaların yanı sıra çeşitli baskı araçları ile sindirme politikalarını devreye sokan devlet ve polisi bugünlerde gazetemiz Özgür gelecek İzmir muhabirine yönelik çeşitli baskı politikalarını devreye sokmuştur.
Polis ve jandarma, korkutma ve olmadı ajanlaştırma, ya da aile ile “dostane ilişkiler” geliştirme gayreti içine girmiştir.
Daha önce pek çok defa gazetemiz İzmir muhabirimizi arayan polis, “İzmir emniyetinden arıyorum, emniyete gelip ifade vermeniz gerekiyor” vb. cümlelerle, muhabirimizi emniyete çağırmış, muhabirimizin, “hakkımda bir soruşturma varsa savcılığa giderim” yaklaşımı üzerine pes etmiş ve aramayı bırakmıştı.
Devlet baskılarını bu defa aile ile ilişkiye geçerek sürdürmek istemiş olacak ki, bu kez de ailenin yaşadığı köyde, evine jandarma göndermişti.
Geçtiğimiz günlerde muhabirimizin Dersim’de yaşayan ailesinin evine giden jandarma muhabirimizin ailesine “kızınızın terör örgütleriyle ilişkisi var bunun için geldik” demiş ailenin tepki göstermesi üzerine papaz rolüne soyunarak “bizim görevimiz bu, size bilgi vermeye geldik, içeri girelim sohbet edelim” demiştir. Ailenin yeniden tepki göstermesi ve görüşmek ve, bilgi almak istemedikleri söylemesi üzerine jandarma bu defa aileyi korkutmak, tedirgin etmek amacıyla olsa gerek, “bilgi istemediğinize dair bir kâğıt imzalamanız lazım, imza için tekrar geleceğiz” diyerek baskılarının devam edeceğinin mesajını vermiştir. Daha önce çeşitli “bahanelerle” muhabirimizin evine giden jandarma belli ki korkutma, ya da ajanlık teklif etme gibi her zaman kullana geldiği yöntemlerinde ısrar edecektir.
Ancak gazetemize, muhabirlerimize yönelik bu tarz baskılar, özgür basın geleneğinin bir parçası olan gazetemizi engelleyemez.
Bizler devrimci, sosyalist, özgür basın olarak, işçi ve emekçilerin, tüm ezilenlerin sesi olmaya devam edeceğiz.
Dün bize ve diğer özgür basına, çalışanlarına yönelik bu baskılar sonuç vermedi, bugünde vermeyecektir.
Bizler ezilenlerin sesi, soluğu olmaya devam edeceğiz. Suzan Zengin’in kalemi kalemimiz, Deniz Fırat’ın objektifleri, objektiflerimizdir diyerek, devrimci mücadele içindeki rolümüzle çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Özgür gelecek susmadı susmayacak
Devrimci basın susturulamaz
Özgür Gelecek Gazetesi
Son Haberler
Sayfalar
ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)
Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?
Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.
SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”
“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.
İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.
3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.
Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.
Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.
Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.
Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)