Perşembe Nisan 24, 2025

Partizan: “Erkek egemenliğine karşı mücadelemiz sürecek”

Geçtiğimiz günlerde Yeni Demokrat Kadın tarafından “En yakınımızdaki kadın düşmanı ise öfkemizin her daim hedefidir!” başlıklı yazı yayınlanarak; uzun yıllardır Partizan Dergisi çevresinde devrimci mücadele yürütme iddiasında olan Selçuk Bulut’un kadın düşmanlığı teşhir edilmesinin ardından Partizan da konuya ilişkin açıklama yaptı. Açıklamayı olduğu gibi yayınlıyoruz.

“Kadının ve LGBT bireylerin ekonomik, toplumsal, siyasi ve cinsel kimliklerinin erkek egemenliği aracılığıyla baskı altına alındığı günden bu yana kadın kimliği yaşamın her alanında saldırıya uğramış, kadının özgürleşmesi egemenlerin vazgeçilmez bu baskı aygıtı aracılığıyla her daim boğulmak, sindirilmek istenmiştir.

Erkek egemen sistem, kadını ve farklı cinsel yönelimlere sahip bireyleri erkek egemenliğinin iktidar zırhıyla kuşatarak yaşamı ezilenin ezileni kadınlara çekilmez hale getirirken haddi hesabı olmayan şiddet, seri katliamlar ve acılar bilançosu oluşturmaktadır. 

Erkek egemen düzenin iktidar olma hırsıyla kirlettiği erkeğin toplumsal muhalefet içerisinde ve devrimci saflarda arınması ve temizlenmesi, beyninin altındaki erkekliğin kazınması ancak ve ancak kadın özgürlük mücadelesinin yükseltilmesi ve kazanımlara yol açmasıyla mümkün olacaktır. Kirletilmiş, iğdiş edilmiş toplumun içerisinden devrimci saflara katılım gösteren erkeğin, toplumdaki egemenliğinin tüm avantajlarını devrimci saflarda yaşamak istemesi, bu ayrıcalıklı konumunu terk etmeye istekli davranmaması anlaşılır olduğu kadar güçlü bir zemine de işaret etmektedir. Bu kirletilme halinin saflarımıza yansımasının bulunduğunu, bir arınma ve temizlenmeden müzdarip olduğumuzu söylememek erkek egemenliğinin perdelenmesine, kadının özgürleşmesi mücadelesinin gölgede bırakılmasına neden olacaktır. 

Yüzleşerek, hesaplaşarak, hesap sorarak saflarımızda ve toplumda kendini yeniden her defasında üreten erkek egemenliğine ve bakış açısına karşı mücadele etmek, geriletmek zorundayız. Devrimci saflara bir kere adım attıktan ve bir kere “devrimci” olduktan sonra toz kondurulamaz bir bahtiyarlıkla yaşam yolculuğunu sürdürenler maskeledikleri kadın düşmanı kişilikleriyle en yakınımızda ve ataerkinin en iğrenç halleriyle tecrit ve teşhir edilmeyi, hesap sorulmayı hak etmektedirler.

Selçuk Bulut kadın düşmanı ve düşkündür!

Uzun sayılabilecek bir zamandır örgütlülüğümüzün içinde yer alan İstanbul ve Dersim’de çalışmalarımızın çeşitli düzeyde parçası olan Selçuk Bulut isimli unsur, zaaf ve alışkanlıklarını kadın düşmanı kişiliğiyle düşkün ve çürümüş bir aşamaya taşımış, örgütümüzce önce tecrit edilmiş, açıklamalarımıza paralel devrimci, demokrat ve yurtsever zeminde taktığı maskeyle barınma ve kendini var etme “olanağını” yitirmiştir.

Kadın mücadelesinin hedefi durumundaki bu unsurun tecrit ve teşhir edilmesi öncelikliyken tavrımızın kadının ekonomik, cinsel, sosyal ve siyasal sömürüsüne karşı mücadelemizin ayrılmaz bir parçası olduğunun anlaşılması kavranması gerekir.

Bu nedenle bir süredir kurumumuzla ilişkisini sonlandırdığımız Selçuk Bulut isimli unsuru hiçbir şekilde saflarımızda barındırmayacak ve temsil ettiği erkek egemen zihniyeti karşı mücadelemizi aktif bir şekilde sürdüreceğiz. Kamuoyuna duyurumuzdur.

Partizan

 

87572

Roboski: Taammüden devlet katliami!

SORU(N)LAR “RAİSON D’ETAT”SINDAN VAZGEÇMEYEN TUTUM YALANLAR, YALANCILAR “GERÇEK” ROBOSKÎ HÂLİ AKP: “CİNAYET VAR (DA), CANİ YOK(MUŞ)”?! (S)ÂKÎL -BEYAZ- KÜRTLER MUHATAPLAR YORUM(LAR) HUKUK(SUZLUK) ADALET DEĞİLDİR! “NE OLACAK” MI? ROBOSKÎ: TAAMMÜDEN DEVLET KATLİAMI![*]

“Herkesin bir gideni vardır, İçinden bir türlü uğurlayamadığı…”[1]

Veysi Altay’ın yönettiği ‘Faîlî Dewlet’ adlı belgesel, Cizre’de 90’lı yıllarda devlet eliyle işlenmiş cinayetleri anlatır ki, Roboskî de bu “realite”den bağışık değildir…

Deli dumrul'un "kentsel dônüm"ü yada yolsuzluk rantin ikizkardesidir

“Ya ümitsizsiniz, ya da ümit sizsiniz. Ya çaresizsiniz, ya da çare sizsiniz.”[1]

Şaşırmadınız, değil mi?

Şaşırmış gibi yapmanıza da gerek yok.

Ne de olsa, AKP medyasının her şeyden çok anlayan, her şeyi en iyi bilen gülücüksüz prenslerinden, her şeyi çok uzaklardan seyreden, dalgın bakışlı, nazlı prenseslerinden değilsiniz…

Yani şaşırmış gibi yapmadığınızda dolar bazında her ay banka hesabınıza geçen maaşınız tehlikeye girmez.

Yasli tarih diyor ki:"Halk iktidari ele almadikça.."

Dikkatinizi mutlaka çekmiştir; meclisteki partilerden, "Halk örgütlenip iktidar olsun, kendi kendisini yönetsin," diyen yoktur. Ne böyle bir hedefleri var, ne de felsefeleri… İstedikleri şey, halkın merdiven olması, kendilerinin de tepede oturmalarıdır.

Hozat, Altun ve Öcalan:Garbis Altınoğlu

Demir Küçükaydın ve Ayhan Bilgen'e Bir Yanıt

(Genişletilmiş versiyon)

Ocak ayında Parti ve Devrim şehitleri üzerine

İnsanlık tarihine alın teriyle emekle, yürekle, bilinç ve çizilen ideolojik güzergâhla yazılırlar. Ve bir daha yüreklerde silinmezcesine kalıcılaşırlar. Orda söz biter eylem başlar, iş başlar, insanlığa adanan, insanın özgürleşme kavgası başlatılır. Bunu kelimelerle ifade etmenin mümkünatı yoktur,

Rober Koptaş yazdı: Öcalan’ın mektubundan beklenen

Rober Koptaş, Agos’taki köşesinde KCK’nin ‘lobi’ açıklamasını yazdı: Kürt illerinde gördüğüm, Hrant Dink’in hatırasına hürmeten Ermenileri el üstünde tutan, iç savaşın etkisiyle de Ermenilerin yaşadığı acılara karşı empati duygusu geliştirmiş bir tavır oldu. Bu ileri duruşa karşın, Kürt siyasi hareketinin temsilcilerinin Ermeni meselesinde daha ikircikli bir tutum aldığı söylenebilir.

Hrant belleğimizde yasıyor...Nazaret Vartanyan

 

Hrant Dink 19 ocak 2007 tarihinde katledildi. Yaşamını mensup olduğu Ermenilerin tarihsel akıbetini kamuoyuna açmaya adamıştı Hrant… Ama Hrant’a tahammül edilemedi… Bundan dolayı Hrant katledildi..

Sevan bu sefer yalnız değil

 

Sevan Nişanyan’ın zekâsına, bilgisine ve hayat görüşüne hayran, onu merak eden biri olarak benim de yolum Şirince’den geçti. Geçen yıl Şirince’ye yaptığım birkaç aylık yolculuğun yaşamımda önemli bir yere sahip olacağını biliyordum, öyle de oldu… Ancak iz bırakan yalnızca Sevan Nişanyan’ın kendisi değildi. Sevan ile Müjde Tönbekici, kamuoyunun onlar hakkında düşündüğünün aksine ve hiç tereddüt etmeden söyleyebilirim ki şahane bir aile kurmuşlar.
 

“Iyi” Papa mı?

“Yüreğin soğuksa,güneş de ısıtamaz.”[1]

Papa Benediktus’tan (ya da önceki Papa II. Jean Paul’den) sonra Vatikan’da ikamet eden Papa Francesco, “iyi” Papa mı?

Kanımca değil. Papalık kurumunun “iyi”si olmaz/ olamaz. Çünkü orası Vatikan’dır…

Tam da bu noktada Mohandas Karamchand Gandhi’nin, “Çoğunluğun onayı yanlışı doğru yapmaz,” saptamasının altını çizerek, Immanuel Wallerstein’ın, “Katolik olmayanlar kimin Papa olacağını umursamalı mı? Elbette,”[2] saptamasını paylaşmadığımızı belirtelim.

Bu Ne Şiddet,Bu ne Celal?(Yada Gulyabani Kim?)

“İnsan çıtır ekmeği ısırdığında,Kırıklar dolar kucağına,İşte orası umudun tarlasıdır.Ve orada başaklar ağırlaştığında,Sayısız ah dökülür toprağa.”[1]

Şiir şöyle: 

“gencecik cocuklardık/ milyonlar kadardık/ haykırışlarımızla türkülerimizle/ güle oynaya/ Gezi’deydik/ meydanlardaydık.

Gulyabani!/ annelerimizin masalındaydı/ zifiri karanlıktı/ çıktı geldi/ esti gürledi/ BEŞimizi yuttu/ ONİKİmizin gözünü yedi/ yetmedi organlarımızı yedi/ yetmedi/ YÜZlercemizin kolunu bacağını kafasını kırdı/ sakat bıraktı/ kimimizi komaya/ SEKiZBiNden fazlamızı yaralı kodu.

Türkiye'de paradigma değişimi ve "Derin Kürdistan aklı"

Kapitalist dönemin en önemli başarısı kitleleri gönüllü aptallaştırabilmesi, hatta köleleştirebilmesidir.Kendi çıkarlarının nerede olduğunun rasyonel bir analizini yapamadan,kitleler egemen yapının çıkarlarının kendi çıkarları olduğu yanılsamasının etkisinde ömürlerini geçirirler.Seçimlerini bu doğrultuda yaparlar,yeni nesilleri bu doğrultuda yetiştirirler.Hukukun üstünlüğüne inanırlar ve hukuk adı verilen sistem makyajının onların haklarını korumak için varolduğunu zannederler.Halbuki ezenler/ezilenler veya egemenler arası yerel/global çelişkiler suüstüne çıktığında il

Sayfalar