Salı Eylül 24, 2024

Ruhunuz Şad Olsun, Ülkemin Evrenselleşen Güzel Kadınları-Şewşin Riz

YAŞAMI, KADINCA BİR SAVAŞTI
Tarihin bazı kesitlerinde çok güçlü karakterler oluşur, etraflarında gelişen olay örgüsüyle o kadar etkilerler ki, sadece kendileri degillerdir, kendileriyle, tarih ve toplumu da var ederler.

Bizler o tarihsel karakterlerle yaşar, aynı havayı teneffüs eder, belki de aynı kaptan yemeği kaşıklar, aynı patikanın tepelerini adımlar, aynı sokakların kaldırımlarını arşınlarken bile mütevazilikleri, sadeliklerinden dolayı tarihsel karakterini anlayamaz, onlarla olan ortak yaşamsal mekanın anılarını değerlendiremeyiz. İşte Sara (Sakine Cansız ) böyle bir arkadaştır.
İnanıyorum ki, şimdi bir çok kadın yoldaşı onunla yaşadıkları anların bilincinde olmadığından dolayı, kendilerine kızgınlık duyuyorlar. Çünkü onun, çevresinde kurduğu mütevazi yaşamı insana kanıksatan bir özelliği vardı.

Sara Heval, kadın tarihinin tarihsel kişiliklerinden birer karakteristik özellik taşırdı ama Kürdistan kadın tarihinden de belirgin karakterlerin çarpıcı özelliklerini barındırıyordu.

Doğaldı, kendisiydi. O doğallaştırdığı hayatın içinde yaşarken, biz bunu çok iyi kavrayamadık. Sara bizim için cellat Esat Oktay Yıldıran`ın suratına tüküren direnişçi, devrimci bir Kürt kadınıydı. Oysa ki cezaevi sınırlarını aşan, aynı zamanda ulus ve sınıf sınırlarına hapsedilmemesi gereken evrensel ve tarihsel bir kadın karakteriydi.
Sakine Cansiz, gerçek anlamda dünyada isimlendirilen 3.Dalga Feminizmi’nin hem yaratıcısı hem pratisyeniydi. Baştan başa bir modern dünya kadını ve Kürt kadını tarihiydi.

SARA`YA ÖZELESTIRİ

Bazılarımız kapitalist modernite yanılgısından kaynaklı kadın hallerimizden ya da reel sosyalizm saplantılarımızdan dolayı bir başka türden ters versiyonu olan radikal feminizm etkileri ile Sara Arkadaşı, kendi algı sınırlarımızda yorumladık hep. Bazen onu Kaf dağına oturttuk, yaşamdan elini eteğini çekmesini bekledik. Sadece ruhani bir rol biçtik. Hareketin güç dengelerinden beslenerek onu şeytanlaştıranların değirmenine su taşdık. Öz kayboldu, kendimizin tersi olduk, bir Ortaçağ hanedan karakteri dahi olanımız oldu. En masum olanımız da, onun anaç karakterinin gölgesine sığınmayı yeğledi.

Bana göre, bütün kadın yoldaşlarının aynı zamanda Kürt Kadın Hareketi’nin Sara Arkadaş`a vermesi gereken bir özeleştiri borcu vardır. Borç ödenmeden Kürt Kadın Hareketi gerçek orjinini oluşturamayacak ve güçler dengesinde kendini konumlandırma, tanımlama sorununu sürekli yaşayacaktır.

Sara`ya herkesin özeleştiri borcu vardır, evet. Kürt Hareketi’nin önder ve öncü güçlerinin de Sara Arkadaş`a vermesi gereken bir özeleştiri borcu vardır. Çünkü, tarihin Sara Arkadaş`a yüklediği kadın öncü rolünü ondan kapmış, onun ödediği bedel üzerinden kendilerini kadın öncüsü posizyonunda tutarak, adeta kadından daha fazla kadıncı kesilme pozisyonları ile kadınlara yanılgılı bir özgürlük yaşatmışlardır. Kürt Kadın Hareketi bu yanılsamadan kurtulmadan Dünya’da gelişen 3.Dalga Feminizmi’nin gerçek öncüleri olamazlar. Kürt kadınlarının ödediği bedel üzerinden yine onlardan rol çalacak pek çok cingöz yan karakterlerin kendilerini gerçek karakter halinde sunmasının tehlikeli gerçeği de Kürt Kadını hareketi mirası üzerinde mevcuttur. Buna karşın Sara Arkadaş`in uğruna hayatını verdiği mirası korumak geride kalan biz Kürt kadınlarına düşüyor.

 

Sara tek bir aidiyetlik degildir, hem Kürt’tür hem de evrenseldir. Hem Kürt tarihinde varolmus güçlü kadın karakterleri hem de dünya kadının örneklerinden birer parçadır. Bu nedenle yazının devamında bazı karşılaştırmalar da yapacağım.
Koşulları ne olursa olsun zihinsel dünyasındaki net duruşu, davranışına güzellik olarak yansırdı. Sara`nin sadece kendisinde olan, sadece o olan bir dik duruşu, kendini taşıyışı ve estetik davranışları benim kafamda hep Gustav Klimt’in Lady With Fan portresini andırır.Yine onu tanıyanların hafızasında tarihsel bir kadın portresi şeklinde yer etmiştir.

TABULARA KARŞI BEDENİ ILE BARIŞIK SARA ve TARİHTE BENZEŞTİKLERİ

Sara Arkadaş’ın kadın gerilla yoldaşlarına bıraktığı miraslardan biri de, kendi kadın bedeninin farkına varma, onun güzellikleri ve inceliklerinden kopmamasını öğretmesidir. Dağ koşullarında bedeninin yıpranışını engelleyen, vücudu koruyan, güzelleştiren sabah sporları birer teatral eğlenceydi. Yüz kaslarınının yıpranmasını engelleyen yüz jimnastigi hareketlerinin yüzü soktugu şekil güldürüyor, kahkahalara boğuyordu. Bu neşe saçan halleri, kadın gerillaya bıraktığı güzel miraslardandır.

Sara, kadın mitolojik kahramanlarıyla da benzerlikler taşırdı. En çok da tanrıça Lilith ve Medusa karakteri ile benzeşirdi; Tanrı Adem’i ve Lilith’i aynı topraktan ve malzemeden yarattı. Onları cennet bahçesine bıraktı. Cennet bahçesinde iken Tanrıça Lilith, Adem`e itaat etmedi. Kendisinin de onunla aynı malzemeden yaratıldığını, bu nedenle eşit olduğunu savundu. Tanrı onu Kızıl Deniz`e yakın bir mağaraya sürgün etti. Tanrı’nın ve Adem`in kararlarına karşı çıktığı için Lilith`in saçları kızıla dönüştü. İlginçtir, dünyanın en katı disiplinine sahip Kürt gerilla ordusundaki Sara`nn da saçları hep kızıldı. Bu bile onun sıradadışı, aykırı kadın hallerini taşırdı. O da Lilith gibi sürgün misalı bir hayatı hep sırtında taşıdı.

Sara, toplumsal kadınlık ve erkeklik rollerine karşı ilk isyanını verdi. Geleneksel aile değerlerine de karşı çıktı. Evden kaçarak toplumsal devrim saflarına geçerek ilk eylemini gerçekleştirdi. Burada tarihe mal olmuş önemli bir kadın lider olan Kızıl Emma, yani Emma Goldman ile aynı benzer hikayeyi taşır. Anarşist- Feminist yönleri ile de benzerlikler vardır.

MODERN KÜRT DİRENİŞİNDEKİ İZLERİ

Kürt Ulusal Hareketi’nde hem sosyalist, hem Kürt hem de kadın mücadelesini bir arada yürüttü. PKK’nin ilk kurucu üyesi statüsünde, ilk kongresine tek kadın delege olarak katıldı. Orada Kürt ve kadın temsilini sağladı. PKK tüzüğünde kadınlara yönelik açılımlar yer almışsa, bu Sakine Arkadaş`ın oradaki temsili ile sağlanmıştır. Bunlar bahşedilmemiş, bizzat onun şahsında kadın katılımı ile elde edilmiştir. Burada Tanrıça Lilith’in uğruna kovulduğu toplumsal eşitlik isteklerini Sakine Arkadaş yazılı karar haline getirebilmiş ,ancak uğruna çok da ağır bedeller ödemiştir.

Kongre sonrası Bingöl ve Elazığ`da görevlendirilmesi bir tesadüf değildir. Onun direngen karakteri, inatçı yapısı ve kendi rengi ile PKK’ye katılmasının bir sonucu olarak, Kırdki -Kırmancki konuşulan bölgelerde görevlendirilmiştir. Görev yaptığı alanlar, o dönemde Kürt mücadelesine en aktif kitle katılımının olduğu bölgelerdir. Buralardan sayıları yüzleri bulan devrimin ilk kadroları çıkmıştır. Sakine Arkadaş’ın emeği burada belirgindir. Ne yazik ki, tutuklanması ardından bu mirasa sahip çıkılamamıştır. Bugün Bingöl ve Elazığ’da bir açılım yapılamıyorsa, Sakine Arkadaş`ın gözü ve yüreği ile buralara bakılamadığı içindir.

AMED ZİNDAN VAHŞETİ

Zindanda Esat Oktay Yıldıran’a karşı baştan sona kadar hiç çözülmeyen, direnen tek kişi Sakine Cansız’dırErkek yoldaşların her biri belli sınırlarda celladın isteklerini cüzi miktarda da olsa gerçekleştirmişlerdir. Sakine arkadaş cezaevi koşullarında direnişi ile erkek yoldaşlarını direnişe kışkırtmıştır. O direndikçe, onunla birlikte erkekli kadınlı yoldaşları da direnmeye başlamıştır.

Esat Oktay Yıldıran, onun direnişine karşı çıldırasıya metodlar ve işkence seanslarıyla işi göğüslerini kesmeye kadar vardırmış ama ondan bir “Axx” sesini bile alamamıştır.Onun ifadesiyle, “Halkımın haklı davası karşısında bir axx demeye utandım.” Bu kadar tavizsiz ve cesaretlidir. Çünkü o, cesaretini haklı davasından almış oluyordu. Mitolojik ifadeyle  kıvır kıvır saçları ile işkence tezgahlarında başı yılanlarla kaplı Medusa örneğine dönüşmüştür. Yakın Kürt tarihinden Leyla Kasım’la ne çok ortak yanları vardır. Leyla Kasım da celladına karşı af dilemediği için göğüsleri kesilmiş, davasından taviz vermediği için idam edilmiştir.

KÜRT DEVRIMCI KADIN ICIN ROL MODEL, İKON SARA

Cezaevi direnişi ile devrimcileşmek isteyen her kadın için o bir örnekti, idealdi. Liseli ve üniversiteli genç kadınların ilham kaynağıydı. Herkes onun cezaevi anılarını okuyarak, dinleyerek kendini var etmeye çalışırdı. Serxwebun Dergisi’ndeki narin, güzel duruşu, bütün kadınların kafasındaki kara kuru Kürt devrimci kadin figürünü yıktı. O kimselere benzemeyen, farklı bir devrimci kadındı. Hem güzeldi, hem çekiciydi hem de aşırı direngen ve devrimciydi.

SARA İLE İLK KARŞILAŞMAM KISA DOLMUŞ YOLCULUĞUNDA OLDU

Dayımla birlikte Diyarbakır`ın Ofis semti Kasaplar Durağı’nda minibüse binerken ani  bir tesadüf ile onunla karşılaştım. Serxwebun Dergisi’nden (PKK’nin yayını) tanıdığım o efsane kadınla bir anda göz göze geldim, gayri ihtiyari, “Aaa Dayı, Sakine Cansız.” dedim. Hemen parmağını sus işaretinde tutarak, sevecen bir şekilde elimden tuttu yanıma oturdu. “Sen kimlerdensin?” demesine gerek kalmadan, yanındaki arkadaşı bizi tanıştırdı. Çabucak Büyük Pastahane’nin yanındaki Mevsim Restoran’ın yanında indik. Elim halâ ellerindeydi. Restoranda sohbetler edildi, yemekler yendi. “Çayı da sizin evde içelim” dedi.

Annemle tanışmak istiyordu. Eve gittiğimizde annemin yaralı yüreğini sarmaya çalıştı;  onunla ağladı, onunla sohbetler etti. Annem ondan sonra daha bir güçlendi. Çünkü Sakine Arkadaş’ın insana ilham veren bir özelliği hep vardı. Benim ne yapmak istediğimi sordu. `Ben de gerilla olacagim`dedim. 16 yaşındaydim, gerillaya katılmamı erken buldu. Elimden tuttuğu gibi beni Yeni Ülke Gazetesi’ne yerleştirdi.

Hiç unutmam, üzerinde uzun, kiloş, güzel bir eteği, boğazlı bir mor kazağı ve siyah bir kabanı vardı. Saçlarını toplamıştı ,çok güzel ve şıktı. Boğazına sardığı bir fuları vardı. Kafalardaki Türk Sol devrimcilerine hiç benzemeyen, çok kadınsı, güzel ve bakımlı bir kadındı. O günden sonra her Amed`e geldiğinde annemi görmeye gelirdi.

 

Cezaevinden yeni çıkmasına rağmen dur durak bilmezdi. Kürt legal hareketinin gelişmesi gerektiğine inanıyordu. Bu konuda çok güçlü ve donanımlıydı. Perspektif verme yeteneği iyiydi. Özellikle çok kısa sürede Kürt aydın çevresini etrafında topladı, onların her birinin yeteneklerine göre kurumlara öncülük etmesini sağladı. Özellikle Istanbul, Ankara, Adana, İzmir ve Diyarbakır`da olan aydın- entellektüel Kürt erkeği ve kadınlardan çalışma grupları oluşturdu. Sendikal örgütlenmelerde, syasal parti oluşumunda, Kadın Derneği’nin tüzük çalışmasını başlatma ve oluşturma, mesleki odaların oluşumunda öncülük düzeyinde yer aldı. Legal Kürt mücadelesinin mayasını çalan Sakine Cansız’dır. Bu onun emeği ve perpektifidir. Bugün milyonlara varan bir kitle onun kurucusu olduğu bu geleneğe akmaktadır. Çok az sayıda kişi bu emeğin ilk yaratıcısını bilir. Bu özelliği ile Kürtlerin Roza Lüksemburgu’dur.

Yıllar sonra onu Şam`da akademide gördüm. Geçen yıllara rağmen güzelliğinden birşey yitirmemişti. Her türden zorluğu göğüslemiş, yeniden, yeniden bedeller ödemiş ama halen dimdik duruşundan asla birşey yitirmemişti. “Hep Kavgaydı Hayatım” kitabına yoğunlaşıyor ve son halini tamamlıyordu. Arada bir akademiye çözümlemelere katılırdı. Abdullah Öcalan`nin onunla yaptığı diyaloglarda geçmişte yaşadığı acılı aşk tecrübesinin her adımda önüne çıkartılmasından çok rahatsızlık duyardı. Akademide kimsenin gösteremediği cesareti göstererek, “Temcit pilavı misali her defasında pişirilip pişirilip önüme çıkartılmasını kabul etmiyorum Başkanım. Buna bir nokta konulsun artık.” dedi. Sakine yine her zamanki gibi direngen ve haklarını savunmaktan taviz vermiyordu. Kellesi de gitse, bildiği doğruluktan şaşmıyordu.

ÖNYARGILAR HEP KARŞISINDAYDI

Kadın Konferansı’nda bazı anlayışlar mahküm edilirken, ona yönelik olarak da “Duygularına yenilen kadın” belirlemesi yapıldı. O hiddetle buna karşı durdu. “Yıllar önce yaşadığım olayla bu gün itham edilmeyi kabul etmiyorum” dedi. Yine Abdullah Öcalan ile ilişkisinde saygılıydı, buradaki yaklaşımı herkesten daha farklıydı. Yoldaşlık hukukunu da konuşmasınını her tonunda koyardı. Kişisel haklarına bir yönelim algıladığı anlarda Dersim-Zaza kadını özelliği oracıkta konuşurdu. Herkeste ona karşı sınırını bilirdi. O sıradan bir kadın değildi. Herkes bunun farkındaydı. Bu konularda da Kızıl Emma`ya benzerdi.

2000’li yıllarda onu Dola Koke’de gördüm. Abdullah Öcalan’ın yakalanması ardından Kadın Hareketi yönetimi ile Konsey arasında çelişkiler uç noktalara varmıştı. Kadınlar 7.Kongre’de erkek yönetiminin yaklaşımına karşı tavır koyma yöntemi olarak saçlarını kesmişlerdi. Bu eylemin fikir anası da Sakine Arkadaş’tı. Kürt geleneklerinde kadınların baba, koca baskılarına karşı bu protesto yöntemini uyguladıklarını anlatmıştı.

 

EVRENSELLİK ve KÜRTLÜK HARMANLAMASI ve BİR KADIN ÖNDER

Sakine Arkadaş modern Kürt kadını görüntüsüne rağmen Kürt kadın gelenekleri ve Kürt toplumsal kültürünü sahiplenen bir yapıya sahipti. Bu konuda tavır ve tutumları netti.

Bir gün basın konferansında bir basıncı arkadaş Abbas arkadaşa hoş görünmek için bir öneri getirdi. “Benim görüşüme göre, Kürtçe basına bu kadar ağırlık verilmemelidir. Bence amaç halka ulaşmaksa Türkçe bunun en rahat yoludur.” dedi. Sakine Arkadaş hemen söz hakkı isteyerek, “Ben bu anlayışın mahküm edilmesini ve bir karar olarak çıkmasını istiyorum” dedi. Zazaca aksanıyla Kurmanci konuşarak, “Bundan sonra Kürt basın dili Kürtçe olmalı, bu konferansımızın da şiarı olmalı” dedi ve bunu da kararlaştırdı.

Sakine arkadaş bütün kongre, konferans ve toplantılara hep kadınca damgasını, o güzel kavgalarıyla vurmuştur. Kavgası, bilinen kavgalara benzemezdi. O nazik yapılı, güler yüzlü, yumuşak sesli, tatlı sertti. Kaçırtıcı ve incitici asla olmadı. Hep ötekinin haklarını savunan empati kültürü gelişkin olan biriydi. Asla iradeli duruşundan taviz vermedi. Kariyerist kimliğe asla burünmedi. İktidar hastalığını kendinden hep uzak tuttu.

Sakine`nin feminist anlayışı ayrıştırıcı değildi. Aynı zamanda genelleştirici de değildi. Kürt mücadelesi ve kadın hareketini demokratik değerler ile harmanlayarak içiçe bir mücadele geleneğini yürütmek, ikisini de bir dengede, birbirinin önüne geçmeden, birbirine güç verme, güç alma içerisinde yürütülmesinden ve kadının kadınca temsilinden yanaydı.

Sara budur. Kürt Kadın Hareketi kendine ideolojik ve pratik lider arayacaksa o da Sakine Cansız’dır. Onun devrimci hayatı bir kadın manifestosu niteliğindedir. Sakine Cansız’ın mücadele diyalektiğini bilmeyenler Kürt Kadın mücadele geleneğini de bilemezler. TC ve onun son temsili AKP Sakine Cansız’ı katlederken tesadüfi bir kararla hedefllememiştir. Kendi özel birimlerinde Kürt mücadele karakterlerinin analizlerini yaparak hedeflerini seçmişlerdir.

Bu nedenle Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez kadın direnişçileri de tesadüfen seçilmemişlerdir. Türk devleti ve MİT`i , Rojava Devrimi’nde açığa çıkan potansiyeli yıllar öncesinden görmüş ve bunun önünü alacak şekilde Paris’te kadın katliamlarını gerçekleştirmiştir. Biz Kürtler ancak değerlerimizi tek tek yitirdiğimizde onların gerçek potansiyellerinin farkına varabiliyoruz. Bu da biz Kürtlerin bitmeyen ayıbı olsun.

Ruhunuz şadolsun ülkemin evrenleşen güzel kadınları…

47082

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Rojava’da İşgal ve Direniş Ekseninde Yeni Olasılıklara Dair…

Savaşın içinde politik sürecin gidişatına dair belirleme yapmak pek kolay olmayabilir. Ancak bu yapılmadığında da ortaya yanlış taktiksel hamlelerin çıkması kaçınılmaz olur.

Savaşın seyrini belirleyecek esas yönün direniş olduğundan hareketle, buna destek sağlayacak tali durumdaki taktiksel adımların belirlenmesi için nesnel zeminde gelişen değişimlerin, zamanında analizi ve bu analize uygun adımların zamanında atılması, ittifak güçlerinin de yeniden şekillendirilmesini bir elzem haline getiriyor.

Krize Savaş Şalı; Geleceğine Sahip Çık, Direnişi Büyüt, Rojava’yı Savun!

9 Ekim günü, Türk ordusunun Suriye’nin Kuzey ve Doğusuna, Rojava’ya yönelik başlattığı işgal girişimi ve bunun karşısında gelişen görkemli direniş gerek Türkiye’de gerekse Ortadoğu ve dünyada kısa sürede gündemin ilk sırasına yerleşmiş bulunuyor.

Türk devleti, daha önce Afrin’de gerçekleştirdiğini şimdi çok daha geniş bir alanda hem içeriye hem de dışarıya “derin” mesajlar vererek yapmaya çalışıyor. Elbette tank paletleri ve savaş uçakları, işgal ve katliamlarla yürürlüğe sokulan bu senaryonun hedefinde Rojava devrimi var.

Yalnızlaşan TC ve Erdoğan-Kazanan Kürdistan Olacaktır./Dursun Ali Küçük/

*”Kılıçdaroğlu “dünyanın tamamını kendimize düşman ilan ettik. “
Şavaş ve soykırım tezkeresine oy veren Tc tarihinde ilk soykırımlar yapan CHP’nin ve Kılıçdaoğlu’nun itirafıdır.
Saddam ilkin tecrit edildi, dünyadan yalnızlaştırıldı, Kürtleri kattlettiğ ve soykırımdan geçirdiği söylendi, sonrasında hafif hafif vuruldu. Karşılıklı düelolar giderken, savaşların anası Ortadoğu'da olacak salvoları eşliğinde bir haftada yıkıldı ve gitti. Onu en son lağım çukurunda buldular..

“Barış Pınarı Harekatı”, 1915’in Devamıdır…! Ermeni Devrimciler

TC Devleti denildiği zaman ilk akla gelen 1915 Ermeni Soykırımı’ndan hükümlü, kılıç zoruyla fetihlerde bulunmuş ve gittiği her yerde barbarlığı ile tanınmış ceberrut bir devlet akla gelmektedir.

Bu yapısından hiçbir eksilme olmayan TC devleti aksine barbarlığını kat be kat artırarak varlığını bugüne kadar uzatabilmiştir. Geçmişle hesaplaşma geleneğine sahip olmadığı için, emperyalist güçlerin de desteğiyle mazlum halkların kanından beslenmeye devam etmektedir.

Örgütsel faaliyette hislerin ötesine geçmek!

Devrimci bir kimliğin barındırması gereken özelliklere, mevcut durumu kavrayan ve buna paralel konumlanabilen bir kadro profilinin nasıl yaratılacağına dair bir dizi tartışma yürütüyoruz.

Bu tartışmanın bir sürü yönü olduğu bir gerçek. Burada devrimci bir kadronun düşünce tarzında açığa çıkabilen belli yönler üzerinde duracağız.

"Ağzında zeytin dalı tutan sırtlan"1

Türk devleti, Rojava Kürdistan’ı işgal ederken, işgal hareketlerinin adlarını; “zeytin dalı” ve son olarak da “barış pınarı harekatı” koymakta bir sakınca görmemiştir. Hasan Hüseyin Korkmazgil’in bir şiirinde söylediği gibi; rolü oynuyor. Bütün emperyalistler ve işgaşlciler, bir başka ülkeye savaş açtıklarında ya da işgal ettiklerinde “barış ve huzur” için oraya girdiklerini ya da savaş açtıklarını söylerler. ABD’nin yakın zamanda Afganistan’ı, Irak’ı ve daha bir çok ülkeyi işgalinde ve saldırısında olduğu gibi.

”İklim Krizi”, Kapitalizmin Genel Bunalımının Bir Parçasıdır

“...belli bir zaman için toprağın verimliliğinin artmasındaki ilerleme, aynı zamanda, bu sonsuz verimlilik kaynağının mahvedilmesine doğru bir ilerlemedir.” Karl Marx

Kapitalizm genel anlamda bir bunalım içindedir ve bu bunalım giderek derinleşmektedir. Sık sık ekonomik durgunluk ve krizlerin yanı sıra, kitlelerin öfkelerinin kabarması, politik krizleri daha da derinleştirici bir rol oynamaktadır.

TKP-ML Enternasyonal Büro: Şan olsun Çin Devrimi'nin70. Yılına!

“Sınıf mücadelesi, asla sona ermiş değildir. Proletarya ile burjuvazi arasındaki sınıf mücadelesi, çeşitli siyasi güçler arasındaki sınıf mücadelesi, proletarya ile burjuvazi arasında ideolojik alandaki sınıf mücadelesi uzun ve zorlu olmaya devam edecek ve hatta zaman zaman çok keskinleşecektir. Proletarya dünyayı kendi dünya görüşüne göre değiştirmeye çalışmaktadır, burjuvazi de öyle yapmaktadır.

Kayyumlar, Kayyuma Payanda Olanlar…

Genel kabul sayılabilecek bir doğru olarak faşizm koşulları muhalif saflarda bozucu bir etki yaratır. ‘Safların sıklaştırılması’ ihtiyacı esasen bu bozuma, sınanma ve elenmenin ortaya çıkarttığı sonuçta direniş gösterebilecekler ile biat edeceklerin ayrımına da gönderme yapar.

Erdoğan ‘Osmanlı’da oyun bitmez’in son oyuncusudur.(Fuat Kav)

Anadolu ve Mezopotamya halkların dilinden düşmeyen bir söz var: "Osmanlı'da oyun bitmez." Bir atasözü haline gelen ve çok yaygın bir biçimde kullanılan bu söz ayak oyunlarını, entrikayı, üçkağıtçılığı, hileyi, kurnazlığı, kandırma ve yalanı anlatır.

Diyarbakır da HDP il binası kuşatma altında...Dursun Ali Küçük

Türk kirli savaşına ve algı operasyonuna kurban edilen analar üzerinde yapılan duygu sömürüsü..
Diyarbakır da HDP il binası kuşatma altında...
Cumartesi anaları olunca hep joplanır, oysa bunlar on yıllardır kayıp çocuklarını arıyor..
Polisi her zaman bu annelere saldırıyor..
Türk medyası Diyarbakır HDP il binası önünde polis eşliğinde toplanan bazı aileleri ise hep gündem yapıyor..
Bu gündeme Kürtlerden eşlik eden ve Türk algı operasyonuna katılan tipler var..
Bu analar kullanılıyor.. Bu çok açıktır. çeşitli şaibeler var, sanırım kanıtlanır..

Sayfalar