TC devleti, Receb’i ve Davut’u “Katliamlara alışın” diyor! /Engin Gören

“Türkiye’de intihar eylemi yapabilecek kişilerin belli bir listesi dahi var. Takip ediyorsunuz ama bu eylemi gerçekleştirme noktasına kadar bir şey yap”amayız. (12 Ekim 2015 Başbakan ın konuşmasında) diyor.
TC ve Recep’in piyonu Davut, açıklamasıyla sonra yaptıracağı toplu katliamların önünü açıyor. Bu gibi katliamları “biz yaptırmadık”, “devlet değil, IŞİD işidir” diyerek kendilerini işin içinde sıyırmaya, sonra benzeri katliamları yıkacağı yeri hazırlıyorlar. “Biz önceden de söylemiştik, tespit ettiğimiz, bildiğimiz IŞİD in canlı bombaları var, ama patlatacağını bilmiyoruz, bilmiyorduk ki engelleyelim, ancak eylemi yaptıktan sonra yakalayabiliriz”(!). O aşamada da “aaa canlı bomba kendini patlatmış ölmüş, ne yapalım!” deyerek işlerini yaptırtıp, canlı bombacılar da ölmüş, yapacak birşey yok! Bunlar alışın!” diye ortam hazırlıyorlar….
Davut, diğer taraftan, “ustası Erdoğan”ın söylemiyle “öz be öz çocuklarımız”ın işleri var, misyonu var, verdiğimiz görevler var. Şimdiden yakalayamayız. İşlerini yaptıktan sonra bulursak o zaman işlem yaparız” diyor veya demek istiyor.
Bırakalım Kürdistanın kırsal alanlarında yapılanları, eylem halinde olmayanlara bile tonluk bombaların yağdırması, napalm, lav gibi yangın bombalarını kullanmalarını; Kürt kentlerinde insanlar kendi elerinin içinde, hiç bir eylem halinde olmadıkları halde, tanklarla, zırhlı araçlarla girilip, tank ve havanlarla evler, mahalleler bombalanıp, taranıp, yakılıp yıkılıyor. Bu saldırılarda 35 günlük bebek, küçük yaşlardan çocuklar, gençler, kadınlar, yaşlılar olmak üzere onlarca insan keyfi bir şekilde katlediyor. Veya “şüpheli”, “terörist” , “örgüt üyesi” vb yalanlarıyla katlediliyorlar….
“Poşu takmışlar, eyleme gidiyorlardı” diye önceden yakalanıyorlar. Kürtlerin yöresel kıyafetlerini (gerilla kıyafetleri) giymişler eyleme gidiyorlardı (düğüne giden gençleri gerilla ve eyleme gidiyorlardı) diye yakalayıp sonradan kendi basını da “düğüne giden gençlermiş” demek zorunda kaldılar. Sırf Poşu taktı diye gözaltın alıp, tutuklayıp “örgüt üyesi” cezası verebiliyorlar. Sırt çantası taşıyordu diye İstanbul’da bir öğrenci genç belediye otobüsünde indirilip yakalanıp hapse atıldığı biliniyor.
Kağıthane’de 21 yaşındaki Sedat Akbaş, telefonla Kürtçe konuştu diye katledildi. Telefonda Kürtçe müzük dinledi diye (Tekirdağ’da bir genç bir kaç yıl önce) katledildi…
“Yasadışı yayın, yasadışı bildiri”, “yasadışı pankart” veya “silah ve patlayıcı bulunduruyor ihbarı aldık” diye yasal ilerici partiler, gazete, dergi, sendikalar vb basılıp, darmadağın edilip, baskı ve işkenceler eşliğinde gözaltına alınıp, tutuklanabiliyor.
Şu bezi pankart, şu ipi bilmem ne için kullanacaklardı vb gibi uyduruk bahanelerle insanları gözaltına alıyor veya tutuklayabiliyorlar.
“Erdoğan’a küfür etti”, “hakaret etti”, “hırsız” dedi vb gibi ihbar üzerine veya okul da, Internet ve telefonlarda “hakaret” edildi savlarıyla çocuklar, öğrenciler, ev kadınları, memurlar vb de dahil tutuklanıyor, hapishanelere atılıyorlar.
“Hücre evi” şüphesi veya “eylem yapacaklardı” uydurmalarıyla insanların evleri basılıyor, alıkonuluyor, tutuklanabiliyor. Slogan attı diye gözaltına alınıp tutuklanabiliyor.
“Yasadışı örgüt üyesi şüphesiyle” insanlar tutuklanıp ağır işkencelerden geçirilip onlarca yıl verilebiliyor. .. Sol, Sosyalist parti ve örgütler, HDP vb gibi yasal partileri destekliyor veya yardımda bulunuyor vb diye tutuklanabiliyor. vb vb .. “önleyici tedbir” devlet terörleri için “iç güvenlik yasası” çıkardılar. …
Ama, bütün bunlara rahmen IŞİD’çilerine bu geçerli olmuyor! Sıra şeriatçı/cihatçı cinayet şebekelerine, canlı bombacılarına gelince “Elimizde canlı bomba olanların bilgisi var, ama, öyle bir eylem(katliam) olmadan yakalayamayız….” diyor Davut!!!
Fazla söze gerek yok, alçaklıktan sınır tanımıyorlar. Halkı, kamuoyunu kendileri gibi aptal yerine koyup, alay ediyorlar….
Bütün bu hesap ve demagojiler kimseyi kandıramayacak ve ikna edemeyecektir. Halkımız gerçek katillerin Türk devlet güçleri ve Erdoğan’ın başını çektiği AKP iktidarı olduğunu, bunların yönetimi ve kontrolu altında gerçekleştiğini çok iyi biliyor.
Geçmişte devleti işin içinde sıyırarak, “Hizbullah ve devlet içinde bazı çeteler” diye kılıflayarak yutturmaya, geçiştirmeye çalıştılar, çalışıyorlar. Bugün de devlet ve hükümet değil de IŞİD’le geçiştirmeye çalışıp kendilerini aklamaya çalışıyorlar. Ama artık kimse yutamayacaktır.
IŞİD vb gibi şeriatçı/cihatçı örgütler ile organik ilişkilerinizi ve onlar üzerine ciddi etkinizi bilmeyen yoktur. Bilginiz ve kontrolünüz dışında IŞİD, El Nusra, Ahrar Şam, Fetih Ordusu veya yerli Hizbullah vb gibi örgütler Türkiye’de hiç bir eylemi yapmaz ve yapamaz. Bunu biliyoruz ve artık herkes görebiliyor.
Katil devlet, Katil İktidar bunun hesabını verecektir!
Çeşitli milliyetlerden halkımız katillerden hesap soracaktır!….
13 Ekim 2015
Son Haberler
Sayfalar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)