Salı Mart 25, 2025

TKP-ML Merkez Komite: Katledilişinin 49. Yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya’yı Anıyoruz!

GÖZBEBEĞİNDİ PARTİN, GÖZBEBEĞİMİZDİR PARTİMİZ!

Partimizin kurucu önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında katledilmesinin 49. yıldönümündeyiz. Kurucusu olduğu ve gözbebeği olan partisinin; gözbebeğimiz, ilham ve güç kaynağımız partimizin 50. savaş ve mücadele yılında komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı bir kez daha anıyoruz. Onun, Demokratik Halk Devrimi ve komünizm mücadelesi idealine bağlılığımızı ve mücadele kararlılığımızı yineliyoruz.

Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı ortaya çıkaran koşullar, o dönem uluslararası ve ulusal çapta yaşanan gelişmelerden ve sınıf mücadelelerinden bağımsız değildir. Çin’de Başkan Mao önderliğinde gerçekleştirilen Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin revizyonist ve burjuva karargahları bombalama çağrısının dünyayı sardığı; coğrafyamızda başta işçi sınıfı olmak üzere köylülüğün ve gençliğin mücadelesinin yükseldiği tarihsel kesitte, İbrahim Kaypakkaya bu yükselişe komünist yanıt olmuştur.

Kaypakkaya’nın Türkiye Devrimci Hareketi içinde 1971 silahlı devrimci çıkışının komünist yüzünü oluşturması, onu “özel” kılan nedenlerden biridir. Onun “özel” olmasının anlamı kitlelerin mücadelesi içinde yer alıp, “pratikte devrimci olma ilkesine” sıkı sıkıya bağlı olmasından gelmektedir. İbrahim Kaypakkaya, kitle mücadelesi içinde yer alıp, onlardan öğrendikçe, MLM bilimini devrimci bir eylem kılavuzu olarak kullanıp teorisini oluşturmuştur. Bu nedenledir ki, aradan yarım asır geçmesine rağmen tezleri geçerliğini korumakta, görüşleri halen çeşitli ulus ve milliyetlerden, inançlardan işçi sınıfı ve halkımızın, kadınların ve gençlerin elinde bir silah olarak parıldamaya devam etmektedir.

Sınıf düşmanlarımız tam da bu nedenle ondan hala korkuyorlar. Anadolu’da ıssız bir köy mezarlığında bulunan mezarı başında, jandarma karakolu halka zulmetmeye devam ediyor. Onun resminden korkuyorlar. Kasketli resminin bulunduğu flamalara azgınca saldırıyor, onu anmayı bir suç olarak tanımlıyorlar. Çünkü Kaypakkaya’da uzlaşabilecek bir şey bulamıyorlar.  Çünkü Kaypakkaya, aradan geçen 49. yıla rağmen sınıf düşmanlarımız için “ihtilalci komünizmin coğrafyamızdaki temsilcisi olmayı” sürdürüyor. Kemalizm’in sınıfsal özünü ve karşı devrimci gerçekliğini net olarak tanımlayışıyla, Kürt ulusunun bir ulus olduğunu ve Özgürce Ayrılma Hakkı’nı savunmasıyla Türk hakim sınıflarını korkutmaya devam ediyor.

İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin ardından geçen 49 yılda ve partimizin kuruluşunun 50. yıldönümünde, sınıf düşmanlarımızla mücadelede sayısız yenilgi tattık ve sayısız zafer kazandık. Tereddütte yer bırakmadan rahatlıkla söyleyebiliriz ki; coğrafyamızda İbrahim Kaypakkaya önderliğinde sınırlı sayıda kadro tarafından “herkesin gözü önünde yükseklere çekilen bayrak” asla yere düşürülmedi. Somut koşulların somut tahliline bağlı olarak dalgalandırılmaya devam ediyor. Bu bayrak Halkların Birleşik Devrim Hareketi ve Kadınların Birleşik Devrim Hareketi’nde, Rojava Devrimi’nin gerçekleştirilmesi ve savunulmasında; coğrafyamızda işçi sınıfının, köylülüğün, kadın ve LGBTİ+’ların, gençliğin mücadelesi içinde, hapishanelerde dalgalanmaya devam ediyor.

İbrahim Kaypakkaya yoldaşın katledilişinin üzerinden 49 yıl geçmiş olmasına rağmen, onun halen “yaşadığı” ve yanıbaşımızda olduğu açıktır. Nitekim partimiz, gerçekleştirdiği 1. Kongresiyle bir kez daha İbrahim Kaypakkaya’nın ileri sürdüğü tezlerin bilimselliğini teyit etmiş durumdadır. 1. Kongremiz bununla yetinmemiş, Kaypakkaya yoldaşın “programatik görüşlerini” bir program haline getirerek önemli bir adım atmıştır.

1. Kongremiz bölgemizdeki sınıf mücadelesinin günümüzde aldığı biçimleri analiz etmiş, geleceğe dair hedef ve görevlerini net bir şekilde tanımlamıştır. Ezilen ulus ve inançlar üzerinde baskı ve katliamlara, ataerkil sistemin kadınlar ve LGBTİ+lar üzerinde sömürü ve baskısına, kapitalist sistemin doğa ve çevre katliamına karşı mücadeleyi anın devrimci görevleri olarak belirlemiştir.

Aynı zamanda Komünist Kadınlar Birliği’nin kuruluşu ilan etmiş, ataerkil sistem ve kadın ve LGBTİ+ mücadelesinde eksikliklerini görmüş, tarihsel önemde adımlar atmıştır. Kongremizde karar altına alınan “Halk savaşında derinleş, gerillada uzmanlaş” şiarıyla örgütlenen TİKKO Konferansı ve Avrupa Konferansı’yla, günün devrimci görevlerini başarmak ve geleceği kazanmak için ideolojik derinleşme, siyasette ve MLM biliminde yetkinleşmenin pratik adımları atmış durumdadır.

Önder yoldaşın katledilmesinden 49 yıl sonra, bugün, coğrafyamız halklar için tam bir cehenneme dönüştürülmüş durumdadır. Türkiye halkı, cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik kriziyle karşı karşıya bırakılmıştır. Kitleler büyük bir yoksullaşma, açlık ve sefalet tehlikesiyle karşı karşıyadır. Milyonlarca insan işsizdir. Kadınlar ve LGBTİ+’lar katledilmeye devam etmektedir. Halk gençliğine geleceksizlik dayatılmış durumdadır. Kürt ulusuna yönelik saldırılar sınır içinde ve dışında tüm hızıyla sürdürülmektedir. Aleviler başta olmak üzere ezilen inançlar üzerindeki baskı sürmektedir. Ancak tüm bu saldırılara rağmen her alandaki direniş de sokağı terk etmemekte, öfke birikmektedir. 2022’nin ilk aylarından bugüne işçi sınıfının gerçekleştirmiş olduğu eylemler bu öfkenin ve yeni bir fırtınanın habercisidir.

Katledilişinin 49. yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya yoldaşı bir kez daha anıyor, onun Selam Eder, Gözlerinizden Hararetle Öperim… Daha sıkı, daha sağlam, daha kararlı bir savaş dilerim. Hoşçakalın dileğine uygun olarak; daha sıkı, daha sağlam ve daha kararlı bir savaş yürütme yolunda yakına ve ileriye doğru adımlar atmayı sürdürüyoruz ve sürdüreceğiz.

Katledilişinin 49. Yılında İbrahim Kaypakkaya Ölümsüzdür!

50. Yılın Deneyim ve Birikimiyle Kazanacağız!

Yaşasın Partimiz TKP-ML, Halk Ordumuz TİKKO, Kadın Örgütümüz KKB, Gençlik Örgütümüz TMLGB!

Yaşasın Marksizm Leninizm Maoizm!

TKP-ML Merkez Komite  16 Mayıs 2022

4497

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar