Salı Aralık 31, 2024

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

İbrahim Kaypakkaya yoldaş önderliğinde her türden reformist ve revizyonist önderliğe karşı “Biz Mustafa Suphi yoldaşın ve onun önderliğindeki TKP’nin mirasçıyız”, “Şimdi biz, herkesin gözü önünde yükseklere bir bayrak çekiyoruz” denilerek 24 Nisan 1972’de açılan bayrak, 52 yıldır dalgalanıyor.

Partimiz, enternasyonal proletaryanın coğrafyamızdaki öncü ve önder gücü olarak komünizmin bayrağını 52 yıldır dalgalandırırken, başta kurucu önderi olmak üzere dört genel sekreterini, onlarca önder kadrosunu, yüzlerce savaşçı, militan ve taraftarını ölümsüzlüğe uğurlandı. Binlerce yoldaşımız yaralandı. Binlercesi faşizmin hapishanelerinde tutsak edildi.

Partimiz, 52 yıllık mücadelesinde sınıf düşmanlarımızın her türden saldırısına direnişle yanıt verdi. Faşizme karşı zaferler kazandı, yenilgiler aldı.  Çokça bedel ödedi ve bedel ödetti. İbrahim Kaypakkaya yoldaş önderliğinde açılan komünizm bayrağını dalgalandırmayı sürdürdü. Ve 52. mücadele yılımıza girerken başta ölümsüz yoldaşlarımız olmak üzere yaralanan, tutsak edilip faşizmin işkencelerine maruz bırakılan yoldaşlarımızın canları, kanları, direniş ve emekleriyle, Türkiye devrimci ve komünist hareketi içinde bir gelenek yaratmayı başardı.

52 yıldır sebatla dalgalandırılan komünizm bayrağının sırrı; partimizin Türk, Kürt uluslarından, çeşitli milliyet ve inançlardan halkımızın sömürüden kurtuluş, özgürlük ve bağımsızlık özlem ve taleplerinin Marksizm-Leninizm-Maoizm’le buluşturulmasıdır. Partimizin temeli; işçi sınıfının ve halk kitlelerinin en ileri eylemleri içinde, başta önder yoldaşımız İbrahim Kaypakkaya olmak üzere sınırlı sayıda kadro tarafından coğrafyamız sınıf mücadelesinin MLM bilimiyle donatılmasıyla atılmıştır. Partimizin 52. yıllık mücadelesinin sırrı, MLM bilimi ve kitlelerin mücadelesidir. Partimiz ve işçi sınıfı ve halk kitlelerinin mücadelesi var olduğu sürece komünizmin yükseklere çekilen bayrağı bu topraklarda dalgalanmaya devam edecektir.

Partimiz MLM bilimiyle, kitlelerin mücadelesini birleştirebildiği oranda mevziler kazanmış ve zaferler elde etmiştir. Kitlelerin mücadelesinden uzaklaştığı oranda ise yenilgiler almış ve mevzi kaybetmiştir. 52 yıllık mücadele tarihimizin bizlere öğrettiği somut ders budur.

Partimizin kuruluşundan günümüze geçen yarım asırlık süre içinde enternasyonal proletaryanın ve ezilen halkların mücadelesi büyük altüst oluşlara sahne oldu. En önemlisi işçi sınıfı ve ezilen halklar devrimlerle kazanmış oldukları mevzileri birer birer kaybettiler. Sınıf düşmanlarımız “sınıf mücadelesinin bittiği”ni, “ideolojilerin öldüğü”nü ilan ettiler. Ne var ki aradan çok fazla geçmeden, emperyalist kapitalizmin doğasında var olan emperyalist paylaşım savaşının ayak sesleri daha çok duyulur oldu.

Uluslararası alanda 3. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın tartışıldığı, emperyalist burjuvazinin her bir kampının buna göre hazırlıklarını yaptığı koşullarda coğrafyamız bu paylaşım savaşının merkezlerinden biri olarak ön plana çıkıyor. Irak ve Suriye’nin ardından İran gerici molla rejimi, emperyalistlerin yeni hedefi olarak daha da belirginleşiyor. Ortadoğu’da emperyalizmin ileri karakolu olarak kurulan Siyonist İsrail başta Filistin ulusuna yönelik soykırım saldırıları olmak üzere bölge halkları açısından bir tehdit olmayı sürdürüyor.

Varlık gerekçesi emperyalist sermayeyle işbirliği ve halk düşmanlığı olan TC devleti ise; Türk, Kürt uluslarından, çeşitli milliyet ve inançlardan halkımıza yönelik yeni saldırılara hazırlanıyor. Emperyalizmin askeri örgütü NATO’nun kullanışlı bir üyesi olarak sadece içerde değil sınır dışında da başta Kürt ulusu olmak üzere bölge halklarına yönelik işgal ve katliam saldırılarını artırmayı amaçlıyor. Emperyalistler arasında artan çelişkileri kendi çıkarı için kullanmak amacıyla yeni katliamlara hazırlanıyor.

TC faşizmi, gelinen aşamada milyonlarca işçi ve emekçiyi asgari ücret adı verilen açlık sınırının altında bir ücrete mahkum etmiş durumdadır. Açlık ücreti ortalama ücret durumuna getirilmiştir. Milyonlarca insan açlık ve yoksulluk sınırında yaşamaya mahkum bırakılmış, gelecek kaygısı yaşarken; iktidarı elinde tutan bir avuç azınlık, lüks ve şatafat içinde yaşıyor. Geniş halk kitleleri içine düşürüldükleri duruma tepkilidir. Ancak son yerel seçimlerde de görüleceği üzere bu tepki, hakim sınıfların muhalefetteki kliğinin arkasına yedeklenmek istenmektedir. Kitlelerin muhalefetinin düzen içinde tutulması, yeni Gezi ve Kobanê Serhildanlarının engellenmesi, daha da önemlisi silahlı mücadelenin kitlelerle buluşmasının önünün kesilmesi hedeflenmektedir.

Partimiz 52. mücadele yılında komünizm davasına yürekten bağlı ama revizyonist ve reformist önderlikler yüzünden inançları ve enerjileri yanlış yola kanalize edilmiş işçi, köylü ve aydınları, gençliği ve kadınları örgütlenmeye, subjektif olarak kafalarında ve yüreklerinde taşıdıkları “devrim” ve “komünizm” ateşinin sarsılmaz inancını örgütlü devrimci mücadeleyle büyütmeye çağırmaktadır.

Yaşasın Partimizin 52. Kuruluş Yıldönümü!

Yaşasın Marksizm Leninizm Maoizm!

Yaşasın TKP-ML, TİKKO, TMLGB ve KKB!

TKP-ML MK  Nisan 2024

4873

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar