Salı Eylül 24, 2024

TKP/ML Kadın Komitesi

 

Kadın Komitesi: “Kadınların öfkesi, isyanı ve örgütlü iradesi karşısında hiçbir diktatör duramayacak!”

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne dair bir açıklama yayınlayan TKP/ML Kadın Komitesi “Özgürlüğümüzü, geleceğimizi emekçi kadın ellerimizle yaratalım! Buna gücümüz, buna bilincimiz, buna inancımız var! Unutmayalım, öfkemizin, isyanımızın ve örgütlü irademizin karşısında hiçbir diktatör, hiçbir iktidar sahibi duramaz!” dedi.

Elimize e-posta yoluyla ulaşan bir habere göre Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist’te bağlı Kadın Komitesi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne dair bir açıklama yayınladı. “Kadınların öfkesi, isyanı ve örgütlü iradesi karşısında hiçbir diktatör duramayacak!” diyen Kadın Komitesi “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün tarihsel anlamını mücadeleyle güncelleyen kadınların direnişi, ataerkil sömürücü sistemlere, faşizme, baskı ve otoriterleşmeye karşı meydan okuyor!” şeklinde açıklamasına giriş yaptı:

“Tıpkı İzlandalı, Arjantinli, ABD’li, Türkiyeli, Kürdistanlı kadınlar gibi…”

Açıklama şu örnekler verilerek sürdürüldü: “Tıpkı aynı işi yapmalarına karşı erkeklerin yüzde 66.25'i oranında ücret alan İzlandalı kadınların ‘eşit işe eşit ücret’ talebiyle binlerce kadının katıldığı grevi örgütleyerek cinsiyetçi ücretlendirmeye karşı durdukları gibi... Ki İzlanda, kadınların en iyi şartlara sahip olduğunun iddia edildiği bir ülke konumundadır...

Tıpkı Polonya'da kürtajın tamamen yasaklanması yasa tasarısına karşı genel grev ilan ederek milyonları sokaklara döken kadın hareketi gibi... Ki Polonya, halihazırda Avrupa'nın en katı kürtaj yasalarından birine sahip bir ülke durumundadır....

Tıpkı Fransa'da yine ‘eşit işe eşit ücret’ talebiyle iş bırakma eylemi ve gösteriler düzenleyen kadınlar gibi... Fransa'da kadınlar ile erkekler arasındaki ücret fark yüzde 15.1 oranındayken, bunun anlamı ise kadınların yılın 38.2 iş gününde erkeklere kıyasla bedava çalıştıkları anlamına geliyor...

Tıpkı Arjantin'de kadınların, 16 yaşındaki kız çocuğunun tecavüze uğrayıp katledilmesinin üzerine ilan ettiği grevle, milyonlarca kadını sokağa dökmesi ve ‘Ni Una Menos!’ (Bir eksik olmayacağız!) demesi gibi...

Tıpkı ABD'de ırkçı-cinsiyetçi Trump'ın başkan seçilmesine karşı ABD'den Yeni Zelanda'ya, Avustralya'dan İngiltere'ye, Myanmar'dan Danimarka'ya birçok ülkede on binlerce kadının katıldığı eşzamanlı mitingler örgütlenmesi gibi...

Tıpkı ülkemizde çocukların, kendilerine tecavüz eden erkeklerle evlendirilmesini öngören yasaya karşı direnen ve yasayı OHAL koşullarında, sokaklarda geri çektiren kadınlar gibi... Tıpkı Her Halde Direniriz diyerek, sokaklardan çekilmeyen kadınlar gibi...

Ve yine tıpkı Kürdistan topraklarında, öz yönetim direnişlerinde, Rojava'da yıllardır DAİŞ'e karşı mücadelede düşmanın dizlerini titreten Kürt kadınlar gibi...”

“Sömürünün olduğu kadar direnişin de öznesiyiz”

“Kadın isyanı, direnişi, mücadelesi emeğinin, bedeninin ve kimliğinin sömürülmesine, yok sayılmasına karşı büyürken 2017 8 Mart'ının da gündemini ve hareket tarzını gösteriyor” diyen Kadın Komitesi, “Binlerce yıldır ezilmenin, yok sayılmanın, sömürülmenin öznesi olan kadınlar, artık giderek büyüyen boyutlarda direnişin ve mücadelenin de öznesi olduklarını kanıtlıyor. Kendi iradesi ve dayanışmasıyla dışarı taşırdığı isyanının karşısında ataerkil sistemin ve hiçbir taşıyıcısının duramayacağını öğreniyor ve öğretiyor” şeklinde sürdürdüğü açıklamasında “Geleceğin yaratıcısı kadınlardır” vurgusunu yaptı.

“İsyanlar, ayaklanmalar itiraz etmekle başlar”

Kadınların “hayır” da diyebileceğini öğrendiğinde ve ilk kez hayır dediklerinde büyük bir eşik atlamış olduklarına vurgu yapan Kadın Komitesi; sorgulamaların, isyanların, ayaklanmaların itiraz etmekle başladığına dikkat çekerek şunları söyledi:

“O güne kadarki ezilmenin, yok sayılmanın, sömürülmenin, toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulanması için yolun açılması demektir bu. Zira, tüm sorgulamalar, tüm isyanlar, ayaklanmalar bir ‘itiraz’la başlar. İtirazın ilk baştaki büyüklüğü-küçüklüğü değildir isyanın niteliğini belirleyecek olan. Başlangıçtaki cılız bir ‘hayır’, kıvılcım olup bozkırı tutuşturabilir, iktidarları sallayabilir ve hatta yıkabilir. Yeter ki, itirazlar doğru bir noktada birleşsin, doğru yere yönlendirilsin. İşte biz de bu yıl 8 Mart'ı, güçlü bir şekilde itirazda bulunmamız, ‘hayır’ dememiz gereken bir süreçte karşıladık ülkemizde.

Zira AKP iktidarının 14 yıllık döneminde, yaptığı her icraatın, attığı her adımın kadın düşmanlığıyla yüklü olduğunu elbette en iyi bizler bilmekteyiz. Kadına yönelik şiddetin, tacizin-tecavüzün, cinayetlerin her gün katlanarak büyüdüğü, otoriter bir rejim olarak en büyük saldırıların kadınlara yöneltildiği koşullarda egemenler, daha çok sömürü için uyguladıkları faşizmi bir basamak daha yükseltmek için önümüze başkanlık sistemini koymuştur. Bu anayasa değişikliğinin en başta biz kadınların yaşamlarını tehdit ettiği açıktır. Bu gerçeklik, sadece AKP'nin karşısında yer alan kesimden kadınlar için değil, tüm emekçi, ezilen kadınlar için geçerlidir. Dolayısıyla emekçi kadınlar olarak, bu sisteme, ataerkiye güçlü bir HAYIR diyoruz!”

“Erk’in vesayetinden kurtulmayan bilinç, ataerkiyi yeniden üretir”

“Kadınların özgürleşmesinin ve nihai kurtuluşunun garantisi olan Partimiz TKP/ML'ye bağlı Kadın Komitesi olarak, kadınların özgür iradesini, bilincini, direnişini ve mücadelesini içermeyen hiçbir hareketin başarıya ulaşamayacağını kısa bir tarih okumasıyla dahi görebildiğimizi ifade ediyoruz. Cinsiyet bilinciyle harmanlanmamış, onun süzgecinden geçirilmemiş hiçbir siyasetin, anlayışın, zihniyetin bizim kurtuluşumuzu öngöremeyeceğini ilan ediyoruz” diyen Kadın Komitesi, erk’lerin vesayetinden kurtulmayan bir kadın bilincinin ataerkiye yeniden üreteceğinin atını çizerek açıklamasını şu vurgularla sonlandırdı:

“Kadınlar olarak, ne kadar politikleşirsek politikleşelim, hangi çeşit mücadeleye girişirsek girişelim, sınıf bilincimize cinsiyet bilincini katmadığımız, erk'lerin vesayetinden kurtulmadığımız sürece ataerkinin başka şekillerde ve fakat yeniden ve yeniden üretilmesine hizmet edeceğimizin farkındayız. Bunun için, mücadelemizi de erk'in gölgesinden kurtarmak zorunda olduğumuzun bilinciyle hareket ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki bizim emeğimizin üzerinden yükselen iktidarları sallayarak yıkacak olan yine biz kadınların devrimci gücüdür. Biz'siz olmaz, Sen'siz olmaz!

Devrimci gücümüzü faşist ataerkil sisteme, diktatörlere karşı savaşta seferber edelim. Özgürlüğümüzü, geleceğimizi emekçi kadın ellerimizle yaratalım! Buna gücümüz, buna bilincimiz, buna inancımız var! Unutmayalım, öfkemizin, isyanımızın ve örgütlü irademizin karşısında hiçbir diktatör, hiçbir iktidar sahibi duramaz!”

48541

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

TKP-ML KKB’den KBDH Konsey Üyesi Çiğdem Vartinik: Her zaman tetikte, sürekli direnişte…

– Tüm dünyada askeri-politik gelişmeler yaşanıyor. Kadınlar ve LGBTİ+lar bu gelişmelerden direkt etkileniyor. Bununla birlikte yükselen bir kadın ve LGBTİ+ hareketi de var. Hemen hemen bütün eylemlerin de önünde yer alıyorlar. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Heval Sinan Dersim’e - Süleyman Gürcan

Hani derler ya bazı insanlar iz bırakır diye. Sinan'da birkaç yıllık tanışma ve ortak çalışmada bende yoğun bir iz bıraktı. Ortak çalışmaya verdiği önem, eksikliklere ve yanlışlıklara yaklaşımda örgüt ayrımı yapmadan eleştiren ve yanlışlardan ders çıkartan bir kişiliği vardı.

Bizi kim değiştirecek?

Geçen sayımızda “Aynaya Bakmak” başlığını atmış ve bireyin-bileşenin-kolektifin “körleştiği” noktada ona ayna olan yoldaşlardan bahsetmiş ve bunun “bir şans” olduğunun altını çizmiş; bununla bağlantılı olarak başarının müdahaleye-eleştiriye açık olmakla ilişkisine değinmiştik.

TKP-ML MK üyesi Meral Güzel: “Halk Tava Gelmiş Demir Gibidir, Örsle Çekiç Olmak Bizim Elimizde!”

Merhaba, öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhaba, adım Meral Güzel, TKP-ML MK üyesiyim

Hem emperyalist kapitalist sistemdeki hem bölgedeki hem de Türkiye- Kuzey Kürdistan’daki siyasi-ekonomik gelişmeler coğrafyacımızdaki devrim mücadelesinin gelişimine olanak ve fırsatlar sunan güçlü bir zeminde olmasına rağmen devrim mücadelesi istenilen boyutta değil, bunu nasıl açıklayabilirsiniz?

CIA’nın Anti-Komünist “Özgür Düşünceli” Entellektüelleri (1.Bölüm)

Giriş:

Emperyalist merkezler, dünyayı yeniden paylaşmak için hummalı bir savaş hazırlığı içindeler ve buna göre de rakiplerine kutuplaşmalar giderek sertleşmektedir. Silahlanma son hızla yapılırken, faşistleşme ve iç faşistleşme de, hemen hemen bütün ülkelerde gelişmekte, işçi sınıfı ve emekçiler üzerindeki baskılar günden güne artmaktadır. Kazanılmış demokratik hak ve özgürlükler, burjuvazi tarafından gasp edilmektedir.

Egemenlerin korkularını tarihimizden aldığımız güçle büyütelim…

Türkiye işçi sınıfının ve çeşitli milliyet ve inançlardan ezilen halkımızın öncü ve önder gücü Proletarya Partisi’nin kuruluşunun 49. yılındayız. Proletarya Partisi, 24 Nisan 1972 tarihinde bir tesadüf sonucu kurulmadı.

Dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmelerin bir iz düşümü olarak doğdu. Proletarya Partisi’nin kurucu ve kuramcısı İbrahim Kaypakkaya, hem pratik hem de politik bir önder olarak kısa yaşamında tarihi değerde araştırmalara imza attı. İçinden çıkıp geldiği politik çevrelerde iki çizgi mücadelesi verdi.

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Bu Çelik Aldığı Suyu Unutmadı, Unutmayacak!

Partimiz TKP-ML, İbrahim Kaypakkaya önderliğinde kurulduğunda ellerinde yalnızca birkaç kırma ve dünyayı temellerinden sarsacak MLM biliminin yol göstericiliği vardı. ’71 silahlı çıkışının komünist yanı olan partimiz TKP-ML, silahlı mücadele hattında taviz vermeden ilk günkü inat ve kararlılıkla silahlı mücadeleyi bugünlere taşıyabilmiştir.

Proletarya Partisini ortaya çıkaran şartlar

24 Nisan 1972, coğrafyamızda komünist mücadele ateşinin yakıldığı tarihtir. 1920 Eylül’ünde Bakü’de Mustafa Suphi önderliğinde kurulan TKP’nin mirasçısı olarak ortaya çıkan proletarya partisinin kuruluş tarihidir. Proletarya partisinin kuruluşunun ilanı, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Kemalistler tarafından katledilmesinin ardından 50 yıllık reformizme ve parlamentarizme karşı cepheden bir ideolojik, siyasal saldırıdır/savaşımdır.

TKP-ML MK SB: Paris Komünü ışığında 49.kuruluş yılımız kutlu olsun!Bugünden yarına;Daha azimli,Daha kararlı,daha ısrarlı!

TKP-ML, 24 Nisan 1972 tarihinde İbrahim Kaypakkaya önderliğinde sınırlı sayıda kadroyla sınıf mücadelesinin pratiği içinde kuruldu. Partimizin 49. kuruluş yıldönümünü kutladığımız bu yıl, aynı zamanda K. Marks’ın ifadeleriyle cennetin zaptına çıkan Komüncülerin ve Paris Komünü’nün 150. yıldönümüne denk gelmektedir.

Umutla, dirençle yoğrulan 49 yıl…

1970’li yıllar gerek dünya gerekse de Türkiye’de devrim için, devrimci girişimler için, faaliyet için uygun koşullar sunuyordu. Devrimci düşünce yaygınlaşmıştı. Bu içerikte eserler basılıyor, dağıtılıyor, okunuyordu.

Üniversitelerde tartışma toplantıları, panel ve seminerler düzenleniyor, sol örgütlenmeler genişliyordu. Devrimci durum yalnızca dünya için değil ülkemiz açısından da elverişli koşullar sunuyordu.

Fransa TKP-ML Taraftarları:TKP-ML’nin 49. Kuruluş Yılını Selamlıyoruz!

TKP-ML’nin kuruluşunun 49. yılındayız. Bugün, çeşitli milliyetlerden Türkiye işçi sınıfının gerçek öncüsüne kavuşmasının 49. yılını kutluyoruz.

Türkiye Komünist Partisi Marksist-Leninist (TKP-ML) İbrahim Kaypakkaya’nın teorik ve pratik önderliğinde 24 Nisan 1972 tarihinde kuruldu.

Sayfalar