Salı Aralık 3, 2024

TKP/ML MK- Bugüne rehber, geleceğin müjdesidir Kaypakkaya

BUGÜNE REHBER, GELECEĞİN MÜJDESİDİR KAYPAKKAYA!

“Dibinde bir ejderha yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.” (Sabahattin Ali)

İbrahim Kaypakkaya yoldaşın katledilişinin 41. yılını sınıf mücadelesinde önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçte karşılıyoruz. Gezi şehitleri kervanına katılarak ölümsüzleşen Mehmet İstif ve Soma’da katledilen maden işçileri ile öfkemiz her geçen gün daha da büyüyor. Devrimci ve demokratik mücadelenin güçlü bir şekilde mayalanma zemini bulduğu bir tarihsel periyodun başlangıç evresindeyiz. Bu tarihsel periyot, Kaypakkaya yoldaşın daha derinlemesine kavranması ve ısrarla anlaşılmasını sağlayacak bir zemin sunduğu gibi, aynı zamanda özel bir iradi çabayla bunun gerçekleşmesi de sağlanmalıdır. Zira yaşanan gelişmelerin bu yönünü kavramak ve buna uyum sağlayabilmek, ciddi bir tarihsel sorumluluktur.

Gelişmeleri ve sürecin yönünü kavramak hiç kuşkusuz devrimci halkayı en güçlü şekilde yakalamak anlamına gelmektedir.

Kaypakkaya yoldaş, içinden geçtiği süreçte komünist-devrimci halkayı yakalayıp önderleşirken hiç kuşkusuz bir “kahraman” değildi. Yani o, içinde ejderhaların olduğunu bildiği bir kuyuya inmek yerine, henüz girilmemiş bir kuyuya girmeyi tercih etti. Sınıf mücadelesinin ülkemizdeki esaslı teorik ve politik sorunlarını dert edinerek, bu düğümleri çözmeye yöneldi. Bu yolda önünde ne tarihsel bir deneyim ve birikim ne de bunlara yönelmiş bir kolektif eğilim söz konusuydu. Kemalizm, Kürt meselesi, parti anlayışı, devrim stratejisi gibi esaslı meselelerde o tarihsel kesitte Kaypakkaya'nın genel eğilimin ve kabulün dışında yer alan bir özgünlüğü vardır. O, “gericilik” ve “ilericilik” kavramlarını bilinen “Aydınlanmacı” burjuva yaklaşımdan kopararak tam bir komünist devrimci kimlik giymiştir. Kitleleri “solcu” ve “sağcı” diye tarihsel ilerlemeciliğe göre tasnif etmemiş, ezen ve ezilen, halk safında olan ve olmayan, siyasal bilinci ileri ve geri olan şekline bürünmüş, sınıfsal ilkelere sadık ama olabildiğince politik esneklik içeren bir çerçeve oluşturmuştur. Kaypakkaya bu tutumuyla bilineni, kabul edileni değil bilinmeyen doğru ve bilimsel olanı berraklaştırıp sahiplenmiştir.

Kaypakkaya teorik, politik ve ideolojik cüret ve cesarettir. Ve o, bu açıdan bir kahraman değildir. Tarihten, güncel olandan, enternasyonal proletaryanın deneyimlerinden öğrenen ve önderleşen bir komünist-devrimcidir.

Yoldaşlar;

Peki onun bu bilinmeyene yönelen cüreti nereden gelmektedir? Kaypakkaya en başta Büyük Proleter Kültür Devrimi'nin çalışkan, zihni açık bir öğrencisidir. BPKD’nin ideolojik mesajını en berrak şekilde kavramıştır. Zira BPKD, o güne kadar bilinen ve kabul edilen tüm devrimlerden farklı ve “ezber bozan” bir ideolojik karaktere sahiptir. Bilinmeyen bir kuyuya inmenin tarihteki en cüretli hamlesidir. Zira “proletaryanın” önderliğini yapan bir iktidara karşı proletaryanın bir kalkışması ve bu iktidarı alaşağı etmesi anlamına gelen bu devrimin sloganı “burjuva karargahları bombalayın”dır.  Başkan Mao, komünist partisini hedefe koyarak bir devrimi bu sloganla başlatmıştır. Bu sosyalizm içinde devrimlerin gerekliliğinin en berrak formülasyonu ve ilk deneyimidir.

Kaypakkaya yoldaşın ideolojik hamuru bu anlayışla yoğrulmuştur. Onun cesaretinin evrensellik ve güçlü bilimsel karakteri buradan gelmektedir.  İbrahim yoldaş, Marksist Leninist Maoist felsefenin sınıfsallığını ve uygulanabilir olması ilkesini belli başlı toplumsal sorunları irdeleyerek donanmış, öğrenmiş, öğretmiş ve tarihsel hamleler yapmıştır.

Yoldaşlar;

Mesele Kaypakkaya’nın teorik, politik belgeleri değildir. Mesele Kaypakkaya’nın bu teori ve politikayı oluşturmasına kaynaklık eden yöntem, ele alış ve tutumudur. Beslenilmesi gereken bu kaynak aynı zamanda sürecin eğilimini, özelliklerini ve sınıfsal niteliğini kavramada rehber olacak yöndür. TEKEL direnişinden Gezi İsyanı'na uzanan sürecin ortaya çıkardığı sonuçları ve açığa çıkardığı devrimci görevleri Kaypakkaya cesaretiyle incelemek ve gelişimin önündeki düğümlere çözüm üretmek bu şekilde kolaylaşacaktır.

Sokakların hareketliliği dinmeyen bir devingenlik içindedir. Bu aynı zamanda yeni bir devrimci sürecin hızla mayalandığının da göstergesidir. Egemenlerin politik krizi zincirlerinden boşalmış bir şekilde açığa çıkmıştır. Bir yandan gırtlak gırtlağa kapışırlarken, diğer yandan toplumsal hareketliliğin basıncı altında hiçbir gelişmeyi yönetmeyi başaramamaktadırlar. Geniş toplumsal kesimler sokaklara çıkma eğilimini her vesileyle belli etmektedir. Son olarak Soma Katliamı ile tüm ülke genelinde tepki, sisteme olanca öfkesiyle yönelmiştir.

Kaypakkaya yoldaş, kitlelerin bu türden eğilim ve yönelimlerinin bir öğrencisi ve aynı zamanda ürünüdür. O, toplumsal hareketliliğin zayıf ve güçlü yanlarını ayrıştırmış, aynı zamanda bir bütünlük içinde ele almış ve süreci devrim yapmak için devrim bilinciyle örgütlemiştir. Geniş kitlelerin sınıfsal temeldeki bu ihtiyaç ve gereksinimlerini bir an dahi aklından çıkarmamıştır. Onun ideolojik donanımı bu sınıfsallıktan ileri gelmektedir.

Kaypakkaya’nın sınıfsallığı, mutlaka anın ruhunu kavramada rehber olmalıdır. İbrahim yoldaş kitlelerin sınıfsal azmi, öfkesi ve kararlılığı ile önderleşmiş, onunla kaynaşarak ideolojik ve politik kimliğini ete kemiğe büründürmüştür. İşte tam da bu yüzden bu süreçte sokağın, kitlelerin bu niteliğiyle daha fazla kaynaşma ve önderleşme görevimiz vardır. 

Kaypakkaya yoldaş, teorik ve politik olarak tüm deneyimsizliği ve genç yaşına rağmen bir mucize yaratmıştır. Varolanı, kanıksananı gerçeğin kahredici süzgecinden geçirerek yapmıştır bunu. Sınıf mücadelesinin geniş toplumsal kesimlerin binlerce rengi ve çeşitliliğiyle sürdüğünü kavrayarak ve bunların tek bir nehre akıtılması gerektiğini bilince çıkararak ele almıştır. Bu, onun teorik ve politik olarak derinleşmesinin yanında, toplumsal mücadelenin gerektirdiği ilkeleri ve politik esnekliği donanmasını sağlamıştır.

İşte içinde geçtiğimiz süreçte toplumsal mücadelenin olabildiğince çeşitli ve renkli akışını kavramak ve bunlarla kaynaşarak Kaypakkaya çizgisini ete kemiğe büründürmek görevimizdir. Gezi'den sonra bir kez de Soma maden işçileri ile tutuşan sokakların örgütlenen, örgütleyen, savaşan, isyan eden yanını sahiplenerek Kaypakkaya güzergahında ilerlemeliyiz/ilerleyeceğiz.

 

Şan Olsun Kaypakkaya'nın Geleceğe Devrettiği Kızıl Bayrağa!

İbrahim Kaypakkaya Yaşıyor, Savaşıyor!

 

TKP/ML MK

Mayıs 2014

97179

MİNNET VE HAYRANLIKLA: YOLLARI YOLUMUZDUR![1]

“Nehirlerin dinlediği seslerdik”[2]

 

Sizlere, siz kardeşlerime Onlardan söz ederken, heyecandan dilim damağım kuruyor. Omuzlarımda devasa bir sorumluluğun ağırlığını duyumsuyorum…

Ne demeli? Nereden başlamalı?

Öncelikle onlarınki, anlatmaktan çok yaşanan, yani kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir aşktı…

“Demokratikleş-me paketi”

“Maymun ne kadar yükseğe çıkarsa,kıçı da o kadar görünür.”[1]

 

Bizim kuşaktan, (genel olarak “78’liler” olarak biliniyoruz) kimileri ve selefimiz 68’lilerin bir kısmı çok hızlı “uyum sağladı”. Biz beceremedik.

Eskinin “solcu”su, bugünün liberali kalemlerin AKP iktidarının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan eliyle açtığı (kaçıncı?) “Demokratikleşme Paketi” ile ilgili görüşlerden söz ediyorum.

“Cemevi ile Ruhban Okulu da olsaydı daha iyi olurdu,” diyen hoşnut Oral Çalışlar, örneğin[2]

Umudun Şiarı: “Size Verdiğimiz Süre Doldu!”

Emperyalist sermayenin uluslararası bir kaç merkezdeki dönüş hızına bağlı ve orantılı olarak, dünya halklarının direnişlerinin hızı da artıyor.

Yaşadıklarımız reddedilmelidir!

Ecdadımız Kayıkları, Biz Gemicikleri Yürüttük

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan her fırsatta ecdadından bahsetmekten geri durmuyor. Yerel seçimlere yönelik bir yatırım olduğu herkesçe bilinen, konunun uzmanlarınca da birçok eksiği bulunduğu iddia edilen Marmaray tüp geçidi milyonların can güvenliği hiçe sayılarak apar topar açıldı. Başbakan açılıştaki konuşmasında da “ecdadımız gemileri karadan yürüttü, iktidarımız da denizlerin üstünden vagonları yürütüyor” dedi.

Din Kardeşligi masali ve türban sovu

AKP meclisteki türbanlı milletvekili şovuyla halkı uyutma yolunda kendisine yakışır bir adım daha atmış oldu. Oysa din, türban ya da özgürlük diye bir dertleri yok. Onlar ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmanın ve hizmet ettikleri bu düzenin ezen- ezilen, sömüren- sömürülen çelişkisini halkın gözünden kaçırmanın derdinde. Türbanı bu korkunç düzeni saklamak için bir şal olarak kullanmaktadırlar. Tuhaf olan şu ki, türban takan kadınların çoğu da bu düzenin mağdurlarıdırlar. Ne var ki onlar bunun farkında değil. Biraz düşünseler iyice esaret altına girdiklerini göreceklerdir.

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken …[*]

“Karanlık saatler geldiğinde,

o zamanın insanı da gelir.”[1]

 

Ortadoğu yeniden biçimlen(diril)irken söylenmesi gerekeni, gecikip, lafı dolandırmadan hemen belirteyim: Büyük bir alt üst oluşun içindeyiz…

Bu kadar da değil; her şey daha da ağırlaşarak vahimleşecek; veya tarih müthiş hızlanacak; ya da sık sık Montesquieu’nun, “Ne mutlu tarihi sıkıcı olan halka” sözü anımsanacak…

Ercan Binay’dan mektup var Abdullah KALAY’a özgürlük!

“Zulümle abad olunmaz.”[2]

 

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Sayfalar