Perşembe Kasım 28, 2024

TKP/ML MK'sinden Newroz açıklaması

Elimize e-posta yoluyla ulaşan bir habere göre yazılı bir açıklama yapan Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist Merkez Komitesi TKP/ML MK ’nin açıklama metninin tamamını haber değeri taşıdığı için paylaşıyoruz:

Direnişi Büyütecek, Özgürlüğü Kazanacağız!

Newroz Piroz Be!

2014 Newroz'u; Türk, Kürt uluslarından, çeşitli milliyet ve mezheplerden emekçi yığınların, çoktandır AKP şahsında, faşist diktatörlükle bir hesaplaşma arenasına dönüşen yerel seçimler düzleminde, direnişin ve özgürlüğü kazanma iddiasının büyüyeceği bir  güne ev sahipliği yapacaktır.

Tarihsel anlamını, Kürt halkının direnişinden, karanlığa yakılan isyan ateşinden alan Newroz, umudumuzu büyütmekte, savaşma azmimizi bilemektedir. Zira, Newroz, TC'nin kuruluşundan bugüne, azgın bir şovenizm ve milliyetçilik eşliğinde uygulayageldiği inkar, imha ve asimilasyon politikalarına karşı Kürt ulusunun yürüttüğü mücadelenin isyan çığlığı olmuştur. Zalim Dehak'a  başkaldıran Demirci Kawa'nın çekici; zulüm altında inleyen, yok sayılan, aşağılanan, dili ve kültürü yasaklanan ve kaderini tayin hakkı elinden alınan Kürt ulusuna, aydınlık geleceğin, kurtuluşun ve zaferin adresini göstermiştir. Kawa'nın çağrısına kulak kesilen Kürt halkı, görkemli bir direniş sergilemiş, onbinlerce evladını bu amansız kavgada sonsuzluğa uğurlamış, özgürlüğü ağır bedeller pahasına parça parça almasını bilmiştir.

Mazlum Doğan'la özdeşleşen Newroz ve onunla simgeleşen ulusal kurtuluş mücadelesi; TC devletinin kabusu olmuş, onu temellerinden sarsmış, dengesini bozmuş, çaresiz bırakmıştır. Kürt halkının, isyan ve direnişle alazlanan; dağların doruklarından yankılanan özgürlük türkülerini susturmak isteyen hakim sınıflar; tüm olanaklarını seferber etmiş, sayısız katliama imza atmış, binlerce köyü boşaltmış, milyonlarca Kürdü vatanından etmiştir. Ne var ki direniş, gün geçtikçe büyümüş, Kürdistan'ın dört bir yanına yayılmıştır.

İşçiler, Emekçiler!

Ezilen emekçi yığınların baskı, zulüm ve sömürüye başkaldırdığı Gezi İsyanı'nın sınıf mücadelesinde yarattığı iklimle karşılıyoruz Newroz'u. Sokağına, parkına, mahallesine, kentine ve kuşkusuz en önemlisi geleceğine sahip çıkan yığınlar, Gezi İsyanı'nda gücünü görmüş ve göstermiştir.

“Bu daha başlangıç...” şiarı, AKP hükümetinin siyasal temsilcisi olduğu düzenin, neo-liberal uygulamalarına karşı yakılan isyan ateşinin daha da büyüyeceğine işaret ediyordu. Bugün, politik arenada ortaya çıkan tablo, Gezi İsyanı'nın sarstığı, kimyasını bozduğu faşist kemalist diktatörlüğün resmidir.

Gezi İsyanı, hakim sınıf klikleri arasındaki koalisyonu bozmuştur. 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları ve artık süreklilik kazanan bilgi ve belgelerle ortaya çıkanlar, yalnızca AKP hükümetinin, bakanlarının değil aynı zamanda bugüne kadar onlarla işbirliği/kader ortaklığı içindeki Cemaat'in de gerçek yüzünü ortaya sermiştir. Şimdiye kadar ortak iş tutanlar, şimdi birbirini suçüstü yakalamakta, deşifre etmektedir.

Ortaya saçılan milyon dolarlar, ayakkabı kutuları, yolsuzluklar, sistemin işleyişini göstermekte, kodlarını anlatmaktadır. Komprador burjuvazi ve toprak ağalarının iktidarı; dizginsiz bir sömürü, buna eşlik eden, başta Kürt ulusunun kaderini tayin hakkı başta olmak üzere azınlık milliyetlerin bütün haklarını yok sayan faşist zorbalık üzerine kuruludur. Faşist diktatörlük, “tek millet”, “tek bayrak”, “tek vatan” parolası ve buna paralel gelişen faşist terör ve zorbalıkla, Kürt ulusu üzerindeki baskı politikasını sürdüregelmiştir.

Türk, Kürt Uluslarından Emekçi Halkımız!

Bundandır ki, AKP hükümetinin bugün “demokratik çözüm”, “barış süreci” olarak yüksek perdeden haykırdığı söylemler, büyük bir aldatmacadan ibarettir. AKP, düzenin sadık bir hizmetkarı olarak, hükümeti sürecinde yaşama geçirdiği politikalarla Kürt halkına  yönelik kin ve düşmanlığını açıkça göstermiştir. Roboski'de çoğu çocuk 34 gencimizin bombalanması emrini veren, harekatın başındaki generale rütbe veren Erdoğan değil midir?

“Barış” ve “çözüm”den söz edenlerin; günde beş miting yaparak, saatlerce konuşanların ve hemen her konuya müdahale yetkisini kendisinde görenlerin, Roboski davasında üç maymunu oynamaları tesadüf değildir.

Faşist diktatörlüğün, bugün “barış” ve “çözüm”den söz etmesi, demokrasinin bünyelerine sirayet etmesinden değil Kürt halkının sergilediği direnişten dolayıdır. Kürt ulusu, ulus olmaktan doğan haklarını, yasaklara, engellere, devlet vahşetine rağmen pratikte yaşama geçirmiş, TC'ye de fiiliyatta açığa çıkan bu gerçeği kabul etmek düşmüştür.

Kuşkusuz bu “rıza” eylemi de, niteliklerine uygun olmuş, bunu yaparken Kürtlerin birliğini parçalamayı amaç edinmekten, demokrasi ve değişim nutukları atmaktan geri durmamışlardır! Aradan geçen bir yıl içinde, Kürt ulusunun siyasal özgürlükler, seçim yasası/barajı, PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılması, rehin politikasının bir sonucu olarak gözaltına alınan ve tutuklanan 8 bini aşkın Kürt siyasetçinin serbest bırakılmasına yönelik en küçük bir adım dahi atılmamıştır.

“Çözüm”den söz eden AKP, Rojava'da cihatçı çeteleri beslemekte, onlara her türlü yardımı yapmaktan geri durmamakta, akıl hocalığı yapmaktadır.

Rojava'da kendi kaderini eline alan Kürt ulusu, geleceğini kendisi inşa etmekte, tüm saldırı ve kuşatmaya karşın örgütlülüklerini genişletmekte, kurumsallaşmasını derinleştirmekte, direnişi büyütmektedir.

Faşist Kemalist Diktatörlük ise “Osmanlı'da oyun çoktur” deyişinin hakkını vermekte, yalan, iki yüzlülük ve aldatmacada sınırları zorlamaktadır. Ne ki, hak ettikleri yanıtı almak için fazla beklemelerine gerek kalmayacak, çokça önem atfettikleri, dillendirmekten bıkmadıkları sandıkta da, Kürt halkının direnişine tanık olacaklardır.

Baskı, şiddet, katliamla yoğrulu milli baskı politikasına karşı tarihin tanıklığı, isyan ve direnişle büyüyen Newroz ateşinin Kürt ulusunu, halkını aydınlatmaya, bilinçlendirmeye ve yol göstermeye devam ettiğidir.

Newroz Parolamız Olacak, İsyan Büyüyecek!

Kahrolsun Faşist Kemalist Diktatörlük!

Tüm Uluslara Tam hak Eşitliği!

Yaşasın Halk Savaşı!

Newroz Piroz Be!

TKP/ML MK
Mart 2014

94018

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar