Çarşamba Kasım 6, 2024

Topal Osman seven Yeşil de sever: Ali Duran Topuz

Topal Osman da seferberliğe çağrıldı. Seçim kampanyasına. Önce iktidar partisinden Nurettin Canikli, CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu’nu eleştirmek için andı bu milli servet değerinde olduğu anlaşılan ismi. Hiç altta kalır mı İmamoğlu, Topal Osman’a bağlılığını ilan ediverdi.

Tarihi bir figür bu Topal Osman, anlaşılan. Kapışılamayan bir figür.

Bu yazıda, doğduğum bölgede, Koçgiri’de Topal Osman figürünün hafızada nasıl yaşadığını anlatacağım. İzninizle, Kürtçe olacak işin içinde. Eski Başbakan, TBMM Başkanı, Ulaştırma Bakanı ve kendisini İstanbul Belediye Başkanı ilan eden Binali Yıldırım konuşuyorsa, Kürt olan ben niye konuşmayayım?

Hem “Kürdistan” demeyeceğim üstelik; malum Kürtçe konuşmak da Kürdistan demek de sadece iktidar mensuplarına hak, Kürtlere zinhar nahak. Kürtçe lazımsa devlet konuşur, Kürdistan lazımsa devlet var eder.

Değilse yok eder.

Neyse…

ŞARKILARDAKİ HAFIZA

Buyrun, bir Koçgiri halk şarkısı, tercümesi beraber:

Gaza Pulumurê bi çekem e
Giran giran çumi cem e
Min go de mala te bi şewitî Topal Osmanê xwînî
Li gencê d’me xist ji xelkê me ra vekir mahkeme

Pülümürün yaylası meşelidir
Ağır ağır gittim yanına
Dedim evin yansın kanlı Topal Osman
Gençlerimizi vurdu, halkımıza dava açtı/güttü

Dilo yêman keko yêman
Çiyan girt berf û duman
Me ra bişîn Şah ê Merdan
Dilo yêman keko yêman

Yüreğim aman kardeşim aman
Dağları aldı kar duman
Bize yolla Şah-ı Merdan
Yüreğim aman kardeşim aman

Yerî yerî aşîr yerî
Meftay di me me ra kirin e koza dêrî
Bûkê di teze kuştin
Girtin e zêrê d’sêrî

Yürü yürü aşiret yürü
Ölülerimizi bize ettiler kapı kilidi
Taze gelinleri öldürdüler
Aldılar alınlarındaki altınları

Dilo yêman keko yêman
Çiyan girt berf û duman
Me ra bişîn Şah ê Merdan
Dilo yêman keko yêman

Kopruyen binê Pulumurê dûdû sisê ne
Zava bûkê di teze kuştine
Zarê d’yek salî du salî li qucê ne
Min go de dava me bimînî mahşerê Hezretî Hûsên ê

Pülümürün köprüleri ikidir üçtür
Taze gelini damadı öldürmüşler
Kucaklarında bir iki yaşlarında çocuklar
Dedim davamız kalsın mahşere Hazreti Hüseyin’e

ŞARKIDA İKİ KRİTİK AN

İki yerin üstünde duracağım.

Biri, “Meftay di me, me ra kirin e koza dêrî.”

Ölülerimizi bize kapı kilidi yapmışlar. Ölüler nasıl kapı kilidi olur? Kilit, malum, açılmayı engelleyen düzenek. Ölüler, kapıların açılmasını engelliyor.

Ölülerle kapı kilitlenmiş.

Kürtçede (En azından Koçgiri Kürtçesinde) kapı “alınır”, kapıyı kapatmak, kapıyı “almak”tır. Kapatılan kapı, açılabilir elbette. “Kilit” ise, kapının bir daha açılmaması demektir. “Dêrî koz e” denildiğinde, kapı kilitlidir, denildiğinde, o kapı bir daha açılmaz. Ocak sönmüştür, Türkçesi.

Ölülerimizi kapımıza kilit yaptılar.
Kapımızı açılmaz hale getirdiler.
Ocağımızı söndürdüler.
Ocak söndürendir, Topal Osman.

***

İkinci üstünde duracağım yer:

Bûkê di teze kuştin
Girtin e zêrê d’sêrî

(Taze gelinleri öldürdüler)
(Aldılar alınlarındaki altınları)

Bu sinematografik imge, şarkıda adı geçen ünlü kıyıcı Topal Osman’a hâlâ süregiden sevgi ve saygıyı anlamaya yarayacak anahtarı içinde taşıyor: Topal Osman, Ermeni soykırımında faal rol oynamış bir Osmanlı subayı. Yine Pontus Rumlarının kıyım-kovulma sürecinde faal rol oynamış biri. Koçgiri’de görevlendirilmesi, Ermeni ve Rum kıyımlarındaki başarısına referansla yapılmış olmalı. Topal Osman adına heykel var, zaman zaman anılıyor, TRT’de adına yakılmış şarkılar çalınıyor. Bir “katil” olarak bizzat Mustafa Kemal’in izniyle, Mustafa Kemal’in de suçlandığı bir cinayette oynadığı rol yüzünden öldürülmüş olmasına rağmen, bir “mücrim” değil devlet nezdinde de (yoksa niye TRT çıksın şarkıları?) “toplum” nezdinde de: O şarkıları kim dinliyor?

ALTINLARA UZANAN ELİN GEÇMİŞİ

Biz şarkıdaki ana dönelim: Taze gelinler öldürülüyor ve alınlarındaki altınlar alınıyor. Kim alıyor o altınları? Topal Osman ile birlikte kim varsa o, onlar. Koçgiri küçük bir aşiret, mesela Pontus Rumlarına göre nüfusu çok az, Ermenilere göre çok çok az. Topal Osman ve beraberindekiler Pontus etnik temizliğinde ve Ermeni soykırımında o altınlardan almamışlar mıdır? Koçgiri’ye, oralarda geliştirdikleri zulüm teknikleriyle gelmemişler midir? Koçgiri şarkısı, sadece Koçgiri’de bir kere görülmüş bir hikâyeyi değil, o enstantanenin “alındaki altınlara” uzan elin geçmişini, tarihin de kaydediyor değil midir?

O altınlar, lanetli paydır. O altınların gittiği kursaklar, o altınların o kursaklara gitmesini onaylayanlar, Topal Osman ve beraberindekilerin ve diğer sayısız Topal Osmanların öyküsünü nasıl hatırlar ve hatırlatmak ister? Bir kahraman. Milli bir evlat. Bağlı kalınacak bir figür, sosyal demokrat bile olsanız… O altınların öyküsü, o kanlı servet transferi, bugün yaşadığımız felaketlerin, yanan ateşlerin yer altında oynaşan magma ateşi değil midir?

KANLI TOPAL OSMAN…

Birkaç Topal Osman’lı Koçgiri şarkısı daha var aklımda. Birinde,

“Topal Osmanê xwînî” deniliyor, “Gêncê di me avet çahalan.”

“Kanlı Topal Osman/Gençlerimizi attı çukurlara.”

Çukurlara atılan sadece gençler değildi elbette ama gençlere daha çok yanmak, bir söz imkanı varsa onu da gençler için kullanmak acılı toplumların sık görülen adetlerinden.

MÜTEGALLİBE HAFIZASI DA FAAL

Tekrar edelim: “Arşiv devletinse hafıza bizimdir.”

Arşiv devletindir, ister açar ister açmaz ister öyle sunar ister böyle sunar. Hafıza bizimdir, işte bu Koçgiri şarkısı bir hafıza şarkısıdır. Tarihi yazılmamışsa da, yazılmayacaksa da, hafıza buradadır.

Altını alan ellerin de bir hafızası var, bugünlerde iş başında gördüğümüz hafıza. Tarihi bir seçim var, 23 Haziran’da. Geçmiş, gelecek, doğru, yalan… hepsi, her şey seferber ediliyor seçim için. Seferberlik içinde Dersim de konuşuluyor, Pontus da, Topal Osman da imdada çağrılıyor, Mustafa Kemal de… Mütegallibe tarihi kendisini her an yeniden yazıyor. Altınları alınanlar konu dışı, altını alan eller birlikte yazıyor bu tarihi.

Topal Osman, yakın tarihin kanlı figürlerinden Yeşil’e benziyor bir yanıyla. Benzer “pis” görevlere koşulmuş devlet tarafından, ya da kendi koşmuş devlet de beğenmiş işlerini. Yeşil’in sonunu bilmiyoruz, Topal Osman’ın biliyoruz. Bugün Topal Osman’ı davet edenler, Yeşil’i de edebilir, bu akılla. Hiç altını alınanlarla altını alanlar birlikte yazabilir mi zaten herhangi bir tarihi?

NOTLAR

1)
Topal Osman hakkında internette bulunabilecek yakın tarihli ve derli toplu bir kaynak.

https://www.birikimdergisi.com/guncel-yazilar/70/cagimizin-bir-baska-kahramani-topal-osman#.XPlbRS3BKt8

2)
Şarkıyı Koçgirinin değerli sanatçılarından Metin Öztem söylüyor, buyrun:

https://www.youtube.com/watch?time_continue=2&v=E2dE89ccjbw

Kaynak: Gazete Duvar.7 Haziran 2019 

12296

Nazaret VARTANOĞLU / Ermeni Soykırımını Lenine "mal etmek "gafleti

Soykırımın yüzüncü yılına ramak kala Sarkis Hatspanyan tarafından yazılan bir yazı Ermeni Soykırımını çarpıtmakta ve Lenin'i soykırımın “suç ortağı” vb. ithamlarla suçlamaktadır. Sardarabad Zaferi ile ilgili yazdığı yazıda Hatspanyan tarafından getirilen bu suçlama tarihsel gerçeği yansıtmadığı gibi, soykırımın ardındaki gerçek sorumluları kamufle etmeyi beraberinde getirmektedir. 

Gezi / Haziran ile Gençliği .”[2]

“Gençlik, sahip olunmaya değer tek şeydir.”[2]

Hepimiz Hacettepe-Beytepe kampüsündeki bir amfinin isminin ‘Ali İsmail Korkmaz Amfisi’ olarak değiştirmek için Ali İsmail’(ler)in, Ethem’(ler)in, Mehmet’(ler)in, Abdullah’(lar)ın, Medeni’(ler)nin, Ahmet’(ler)in, Ferit’(ler)in yani Gezi/ Haziran isyanının ölümsüzlerin yoldaşları olarak buradayız…

Siyaset ve Taktik Üzerine Kısa Bir değerlendirme

"Siyaset ve taktik partinin canıdır. “Türkiye ve Kürdistan devrimini iyi kavramak için siyaset nedir? Taktik nedir? Bunların doğru kavranması gerekiyor.  Legal, yarı legal faaliyet yürüten partilerde,  gerekse illegal faaliyet yürüten partilerde, özellikle de Komünist partilerinde mevcut emperyalist sisteme ve ona bağımlı sömürge -yarı sömürge ülkelerdeki faşist diktatörlüklere karşı yürütülen sınıf savaşında izlenmesi gerekli siyaset ve taktik zafer ve yenilgide belirleyici rol oynamaktadır.

Seçim tiyatrosu ve esir figüranlar

Bir ağanın eli sopalı kâhyasını marabalarına seçtirmesi ile bu düzenin  cumhurbaşkanını halka seçtirmesi arasında esasta bir fark yoktur. Marabaların seçtiği kâhya nasıl ki marabaların değil de ağanın temsilcisi ise, bu düzende halka seçtirilen  cumhurbaşkanı da halkı değil devleti ve düzeni temsil eder. Kâhya görevi gereği ağaya, cumhurbaşkanı da doğal olarak kurulu düzene hizmet eder. Çünkü bu düzen öyle kurgulanmış ve anayasası, kanunları, yargısı, parlamentosu, silahlı kuvvetleri, emniyet ve istihbarat teşkilatı ve her derece bürokrasisiyle temelden çatıya kadar öyle inşa edilmiştir.

Buluşmak,kavuşmak birlikte yürümek:Ganime Gülmez

Bugün buluştuk. “Buluşmak” hep “kavuşmak”la kardeş sanırım sürgünde! Eve dönüp “duygularım kaçmadan” bugünü yazmak, paylaşmak istiyorum. Çünkü yarın, yine duygularımızın başka gediklere girmek zorunda kalacağı yaşamlara döneceğiz.

Herkese ve her şeye ragmen

Bu aralar kendimle yerle gökle tanrıyla insanlarla hayvanlarla ne aklıma geliyorsa sataşıyorum.
 “tanrıya mektuplar”  adlı kitapları olan Hasan Basri Aydın üstadım aklıma geliyor. Birçok mahkemesine katıldım, kendi mahkemelerimin dışında sanırım en çok Hasan Basri Aydın ın mahkemelerine katıldım. Hatta “ sultan Ahmet adliyesi, yol olur her pazartesi” diye de şiir bile yazdım.

Tarihte kadın

Kadının yeri hakkında kısır bilgiler (bilgisizlikler) içimize o kadar sinmiş ki; kadının bugünkü haksız konumu kadın tarafından bile kabullenilmiştir. Bu kabullenişin başarıyla sürdürülmesindeki önemli etkenlerden biri de verilen tarih bilincidir. “Böyle gelir, böyle gider” güdümünde gördüğümüz ve bize böyle hissettirilen tüm dünya dönemleri haliyle biz de bilinç bulanıklığına neden olmaktadır. Bunun üzerine de okumayan, araştırmayan, elindeki ile yetinen kuşaklar yaratılınca da bu cehalet içimize iyice sinmiştir.

TKP/ML Hapishane Kadın Komitesi, Beşler için

2 Şubat 2011’de Dersim’de gerilla barınaklarında yaşanan göçük sonrası şehit düşen ve geçtiğimiz günlerde mezar yerleri açıklanan ve görkemli bir törenle toprağa verilen TKP/ML TİKKO’lu 5 kadın gerillayı andı.

“Kadınlar olarak daha çok öne çıkmanın zamanıdır”

Erdoğan Aydın’nın Son Kitabı ve Tarihe Sınıfsız Bakış Üzerine /Osman Tiftikçi

Genelde İslam ve tarih üzerine yaptığı çalışmalarla tanıdığımız Erdoğan Aydın’ın, son olarak, Osmanlı’nın Son Savaşı isimli kitabı yayınlandı. Erdoğan Aydın bu kitabında Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’na nasıl girdiğini araştırıyor. E. Aydın’ın çalışması esas olarak siyasi karar alma süreçleri üzerinde, uluslararası anlaşma ve karşılıklı yazışmalar, gizli açık görüşmeler, özetle sorunun biçimsel yanları üzerinde duruyor. Bu konuda ulaştığı birçok belgeyi de okuyucuya sunuyor.

Evet O, Sunuz. Siz O, Sunuz

Güzeli yaşama aktarabilme çabası kitselleşebilme (cennete gidebilme ) çabası değil insan olabilme çabasıdır.

Hikaye bu ya.

Kapitalizmin insanlar yüzerinde yol açtığı kirliliğin, yabancılaşmanın.... köylerine de bulaşmaması için nehir... kenarlarında giydikleri tangalarla yıllarca mücadele vermiş şehirliler....

Ülkelerin sosyo ekonomik yapılarında hiç bir şey değişmediğini ispatlamaya çalışan kliplerini... çekebileceklerini düşündükleri köylerine gelirler.

İsyankar değerler toplamı: Alevilik

“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardeşçesine Bu hasret bizim.”[2]

 

Alevîlerin hâli, Türkiye’nin laik olmadığının, ayrımcılık ve baskı gerçeğinin kanıtıyken; Hasan Ali Kızıltoprak’ın işaret ettiği üzere, “Alevîlik, değerler toplamıdır.”

Evet, “yürü bre hızır paşa/ senin de çarkın kırılır/ güvendiğin padişahın/ o da bir gün devrilir” diye haykıran bir değerler toplamıdır Alevîlik…

Hani Hacı Bektaş-ı Velî’nin, “hararet nardadır, saçda değil/ keramet baştadır, taçda değil/ her ne arar isen kendinde ara”!

Sayfalar