Yol açan,yol gösteren...
İşçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin örgütlenme ve savaşma ihtiyacının olduğu yerde bir yönetme ve yürütme ihtiyacı var demektir. Bir yol göstericiliğe ihtiyaç var demektir. İşçi, kadın, gençlik vb. çalışmalarını, bir birimi, bir grubu, bir örgütü örgütlemek-yönetmek ya da bir harekete önderlik etmek kısaca devrimin parçalarda ve farklı alanlarında ve bir bütüne önderlik etmek gibi bir görev ve sorumlulukla karşı karşıya olunduğu bir gerçektir.
Yoksul yaşamın ve ölümün kefenini yırtmak için devrimci bir örgüt yaratmak ve onun sağlam, güvenilir, kalıcı önderliğini oluşturmak en zorlu görevdir. Devrimcilerin en büyük dersi önderliktir. En çok zorlanılan ders önderliktir. Bilgisine en çok ihtiyaç duyulan devrimi yönetmenin-örgütü yürütmenin sanıldığı ve düşünüldüğü kadar kolay olmadığını bilmek gerekir. En çok zorlanılan, en çok hata yapılan, en çok yetersiz kalınan konuların başında da önderlik konusu gelir. Bütün bunlardan dolayıdır ki önderlik, özgürlük ve kurtuluş savaşımında en zor ve en önemli derstir.
Önderlik, her gün, her an ancak bir an olsun asla vazgeçilmeden diyalektik materyalizmin eğitim atölyelerinde sürekli bir şekilde kendine çekidüzen vermektir. Sınıf savaşımının yasalarına göre eğitmek-eğitilmek, kalıba dökmek ve kalıba dökülmektir. Bütünlüklü ve kapsamlı olarak diyalektik materyalizm öğretisine sahip olmaya çalışmaktır. Derin bir çözümleme, etkili bir yürütme ve köklü bir değiştirme gücünü ve iradesini örgütleyebilmektir. Okunarak hemen öğrenilebilecek, birkaç pratik, birkaç yıllık devrimci çalışma içinde sahip olunacak, hemen elde edilebilecek bir mevzi olmadığını anlamak gerekir. Uzun yıllara dayalı sürekliliği sağlanmış bir mücadelenin ve her mücadelede elde edilen deney ve tecrübeler üzerinden manevi bir saygınlık elde edilen ciddi bir mevzidir. Güven ve tutarlılığın sonucu elde edilebilecek bir mevzidir. Görevleri hakkıyla ve layıkıyla yerine getirilmediğinde eleştiri öz eleştirinin ateşinde tekrar tekrar yanmayı göze almak demektir. Eleştirileri en çok üzerine alan, kendini düzeltme ve devrimcileştirmede en önde ve en çok örnek olması gerekendir. Önderlik konumunu, “apoletini” sürekli omzunda değil cebinde taşıyandır.
“Önderlik ne sabahtan akşama kadar tekrarlanan bir slogan ne de küstahça itaat istemek değildir” der Başkan Mao. Önderlik kurumun doğru politikasını yaratıcı bir şekilde uygulayan, devrimci çalışmalarda örnek olan, ikna, inandırma ve saygınlık gücüne dayanılan, güven duyulan, güven veren, görüşlerinde ve eyleminde tutarlılığıyla amacına yüksek düzeyde bağlı olandır. Yetki ve mevkisiyle değil fedakarlığı, çalışkanlığı, duruş ve yürüyüşüyle yol açıcı ve yol gösterendir. Devrimci savaşın en önünde, en ilerisinde, güven duyulması gereken yerde bir anıt gibidir. Ona bakılarak yapma-başarma-cesaret ve zafer gücü kazanılandır.
Kendini çelişkiye kapatmayan, diyalektik gelişme sürecinin tutucu ve reformcu yaklaşımlarla çarpıtılmasına fırsat vermeyen; doğala, yaşaması gerekenle gerekmeyeni ayırt etmeyi becerebilendir. Fikir ve eylem gücünü birlikte konuşturandır. Söz gücü ve eylem gücü yüksek olandır. Tutarlılığı, yaşam ve savaş ilkesi olarak benimseyendir. İçindeki ve dışındaki burjuva ve küçük burjuva düşünce ve alışkanlıklara karşı savaşmaktır. Özgürlük düşüne ve çabasına tutkuyla bağlı olandır. Planlı ve tecrübelidir. Planlama ve yürütme gücüdür.
Savaş, güzel duyguların yaşama geçirilmesidir. Özgürlüğe değişime tutku düzeyinde bağlılıktır. Nasıl yaşamak gerektiğini bilendir. Dönüştüren güçtür. En bitik yerde bir kaya parçası da olsa onda kök salmayı başarabilendir.
Her gün ve her an amacına yüksek bağlılıkla yürüme iradesini ortaya koyabilendir. Tek bir adımı bile amaçsız atmayandır. Yürünen her yol, yaklaşılan her emekçi, kurulan her insani ilişki amaca uygun olmak gibi bir yüksek sorumlulukla ele alınmalıdır. Önderlik her adımda her çalışmada başarıyı düşünen ve örgütleyendir. Ezilmiş, ayaklar altına alınmış, uçurum dibine yuvarlanmış, ölmüş bitmiş kişiliklerden kahraman yaratma beceri ve çabasını ortaya koyabilendir. Uyuyan, savaşma beceri ve yeteneğini gösteremeyen köleleştirilmiş bir sınıfı- bir halkı uyandırarak savaştırabilendir.
(Bir Partizan)
Son Haberler
Sayfalar
ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)
Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?
Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.
SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”
“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.
İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.
3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.
Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.
Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.
Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.
Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)