Pazartesi Ocak 20, 2025

15 Ağustos uyanıştır! (Nubar OZANYAN)

Kürt’ün yüzlerce yıllık kölelik ve uyuyan dünyasına yapılan en etkili devrimci müdahaledir, 15 Ağustos. Özgürlükle ve aydınlıkla tanışmanın ilk fişeğidir. Aynı zamanda yüzlerce yıldır süren kölelik dünyasından uyanışın, ayağa kalkışın devrimci yürüyüşüdür.

Ağır baskı ve zulüm koşullarında imkansızlıklar içinde Ortadoğu’nun en zalim ve en gaddar devletine karşı başkaldırının adıdır. Çokları bu tarihsel başkaldırıya anlam veremedi. Toplumsal kalkışı doğru okuyamadı. Dipte biriken ve patlayan Kürt öfkesine doğru anlam yükleyemedi. Kürt’ün geri dönüşü olmayan intiharı olarak değerlendirdi. Eleştiriler, anlam vermemeler, ayak diremeler, karşı koyuşlar at başı gidiyordu. Hem hareketin içinden hem de dışından gelen eleştirilere karşı en anlamlı yanıt “silahların eleştirel gücü”ydü. Yanılgılı ve yanlış yaklaşımlara, değerlendirmelere hem gerilla hem de halk doğru yanıt verdi.

İlk kurşun, yüzyıldır biriken Kürt öfkesini ve devrimci iradesini açığa çıkardı. Bir kar topu gibi büyüyen, giderek çoğalan ve genişleyerek yayılan gerilla mücadelesi sadece Kürt halkına ilham kaynağı olmadı. Aynı zamanda Türkiye devrimci hareketine de moral ve ilham kaynağı oldu. O güne kadar özgürlük ve kurtuluş düşünü gerilla mücadele çizgisiyle hayal etmeyen, bu yoldaki yürüyüşe tereddütlü ve mesafeli yaklaşan birçok küçük burjuva devrimci hareket, eline silah alarak dağlara çıktı.

Kürt özgürlük mücadelesi hem Türk devletini oldukça zorladı hem de geniş bir Kürt halk desteğine sahip oldu. Ulusal özgürlük mücadelesi sadece bölge halkları üzerinde sarsıcı etki yaratmadı. Aynı zamanda dünyanın dört bir köşesinde gerilla mücadelesi yürüten güçler üzerinde de devrimci etkisi oldu. Yaklaşık kırk yıllık gerilla savaş mücadelesiyle gerillanın ve halkın yenilmez olduğunu dosta düşmana gösterdi. Bazı süreçlerde düşman tarafından vurulan darbelerin, gelişim süreçlerinde doğal olarak yaşanan sancı ve sorunların hemen gerilla savaşına yönelik bir güvensizliğe dönüşmesi yetersiz ve zayıf ideolojik/önderliksel temelden kaynaklıdır. Küçük burjuva merkezli bakış açısıyla yola çıkanlar, sorunları çözmek, yolu açmak yerine “bakın her şeyi denedik ancak gerilla savaşı ülkemiz koşullarına uymuyor?” düşüncesine varmaktadır. Ya da yaşanan herhangi bir askeri-örgütsel olumsuzluk/ başarısızlık karşısında hemen şehre giden yola bakmaktadırlar. Oysa Kürt ulusal özgürlük hareketi, dağlara yaslanarak dağa dayalı gerilla yaşamını ve mücadelesini esas alarak, halka ve ilkelere tutunarak dünyanın en gaddar ve acımasız ordularına karşı savaştı/savaşıyor. Gerilla savaşı kendi önderliğini yarattı. Devrimci önderlik ise gerilla savaşını büyütüp geliştirdi.

Gerilla savaşının en büyük yaratıcı tekniğinin insan olduğunu kırk yıllık savaş pratiğiyle bir kez daha ortaya koydu. “24 saat gerillacılık”, “her an gerillacılık” ilkesini en iyi şekilde uygulamaya çalıştı. Düşmanın teknik üstünlüğüne, sayısız savaş uçaklarına, keşif uçuşlarının çokluğuna karşı derin gizliliği esas alan, araziye uygun ince kamuflaj uygulayan, düşmanın onu görmek istediği zamanda değil, kendi istediği zaman ortaya çıkan gerillayı yaratmayı vazgeçilmez amaç haline getirdi.

PKK Yürütme Komitesi üyesi Murat Karayılan arkadaşın 15 Ağustos vesilesiyle yaptığı değerlendirme oldukça değerlidir. Eğitici ve öğretici olduğu kadar gerilla savaşına ait temel ilkelerin güncellenmesi-yenilenmesi olarak da bakmak ve anlamak gerekir. Murat Karayılan günümüzün gerillasını; uzmanlaşma, branş, tim tarzında hareket etmek, yeraltı yöntemini, tünelleri kullanmak, sırtını halka dayamak olarak tanımlıyor. Bu üç ayağın birlikte ve güçlü örgütlenmesi durumunda düşmanın tekniği-üstünlüğü boşa çıkarılabilir ve düşman alt edilebilir.

Kuzey’den dört parça Kürdistan’a yayılan özgürlük düşü ve iradesi, işgalci soykırımcı Türk devletinin saldırıları karşısında yenilmeyecek kazanacaktır. Komutan Agit şahsında gerilla şehitlerini saygı ve minnetle anıyorum. 

(18.08.2021, Yeni Özgür Politika)

5130

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar