Pazar Kasım 10, 2024

Dağlar Seni Sakine İle Kararız

Sezai Sarıoğlu
Bir vakitler Bingöllü bir çocuğun dediğidir: Hülyalı insanlar evimize gelirdi, çocuktum ama o gövdeye aittim. Aşk mahkemesi kurulurdu bir odada... Annemden habersiz, içimden gücenirdim ona.

 

 

"Beni böyle bilmelisiniz, çocuk yüzümle dönmeliyim dağdan"(Akif Kurtuluş)

Bir vakitler Bingöllü bir çocuğun dediğidir:

Hülyalı insanlar evimize gelirdi, çocuktum ama o gövdeye aittim. Aşk mahkemesi kurulurdu bir odada... Annemden habersiz, içimden gücenirdim ona. Annem de, ondan habersiz gücenirdi ona. Zaman kadar sert ama şefkatli insanlardı. Devrimi uzaklardan yakına çağırırlardı. Dağlar durur mu, dağlar da onları çağırırdı... Onlar da dağları...


Bedeninde kerelerce devlet söndürülen, iki oğlunu dağlara gömen bir yaşlı bilgenin söylediğidir:
Bizim buralarda çok eski zamanlardan beri dertlenince, "Mı Kilıtê Kou kerde vınd" ("Ben dağların anahtarını kaybettim") demek görgüdür. O da, dağlardan, „saha“dan inince, böyle demiş midir? Dağlara el basarım ki dememiştir. Cebinden çıkan dağların anahtarlarından bellidir ki, dememiştir. Dilim lâl olsun ki dememiştir.

Onun ardından dağların dediğidir:


Bizim buralarda tembihsiz dağlara çıkmak tembihsiz çocukların düşüdür. Bir aşk halidir diliyle dağlara çıkmak. Onun dağlardaki hatıralarının hatırına, dağların bildiğini tarihten mi gizleyeyim: Çocuk yüzüyle çıkmıştı o dağlara... Çocuk yüzüyle, dağların anahtarı cebinde inmişti dağlardan... Dağa çıkan dağa benzer zamanla... İnse de dağdır. Bir dağın çarpıklığına benzeyip ona kötü davranan, siyasetin çarpıklığını kendilerine sevinç, ona hüzün kılan "dağban"lara sormalı: Sakine'ye hangi aynalarla ve hangi yüzle gidilir... Acısını toprağa saklayan Sakine'nin yüzüne bakıp, kim hangi cümleyi kuracak merak ederim. 

Onu bir kez, Bar Alias'ta görenin dediğidir:


Sesini unutmuş olabilirim, ama yüzünü dağlar kadar iyi hatırlıyorum... Yüzünü unutmuş olabilirim ama karla ovduğu sesini ülkesi kadar hatırlıyorum... İnsan bazen ölür... Sakine de ölür, öldürülür... Güldürmeyin beni... Öldürmeyin beni... Dağlara ve devrime yatıya gitti, hepsi bu... Sakin olmayalım... Sakine olalım... Hiç olmazsa bazen, hiç olmazsa bir parça... Dağları hem pekmez ile karalım hem de öfke ile ama ağlamayı bırakalım artık,"gözyaşlarımızın tozunu silelim"... Öyle ya, "akşama eyleme gidiyoruz, gözlerin şiş olmasın..."

Üç annenin, Sakine ve kız kardeşleri için söylediğidir:


"Korkarım bir çocukluk yapacağım yüzümü dağa dönsem" (Akif Kurtuluş) diye mırıldanmışlardır öldürülmeden önce. İtaatsiz Sakine'nin koparılan memesi dağdır şimdi... Asi aşkıyaların "dağ sütü" emdikleri bir dağdır. Ve dağlar tarih boyunca hep oradadır. Ki o dağlara, tarihin emri siyasetin kavliyle Sakine çıkılır, sakin inilir. Sakin çıkılır, Sakine inilir... Beddualarımız iki vakte kadar tutsun... Âh'larımız ona kem söz söyleyenleri, kalbini kıranları tutsun...
Dağlar seni Sakine ile kararız.
Dağlar seni Devrim ile kararız...

Sezai Sarıoğlu

1696