MÜLK VE SERVETLER HALKINDIR
Gazetelerin yazdığına göre sadece bir gökdelenin fiyatı birkaç milyar doları buluyor. Peki sizce halktan herhangi bir insan, yani bir işçi, bir memur, bir esnaf, bir çiftçi veya sizden biri çalışarak böyle bir gökdelene sahip olabilir mi? Olabilecekse kaç milyon yıl çalışması gerekiyor?
Sadece inşaat sektöründe değil, bankacılık, madencilik, borsa, petrol, ithalat ve ihracat, fabrikalar, gayrimenkul, elektrik santralleri, ısınma, kara-hava ve deniz taşımacılığı, otomotiv, turizm, gıda, telekomünikasyon vb. sektörlerde de bildik oligark aileler bu gökdelen sahipleri gibi hayallere sığmaz paralar kazanıyorlar. Her biri bir para imparatorluğuna dönüşmüş durumda, banka hesapları halkın alın teriyle coştukça coşuyor.
Peki şunu sormak gerekmez mi: Bunlar hangi dahiyane icatlar gerçekleştirdiler ki, bu inanılmaz paralara ve mülklere boğuldular?
Bunu bilmek için iyi bir ekonomi uzmanı olmak gerekmiyor. Her şey gözümüzün içine girercesine ortalık yerde cereyan ediyor. Ahtapot gibi her tarafı saran çeşitli sektörlerde halkın kanını emerek bu dev servetlere sahip oluyorlar. Halk olmasaydı bu yağmacıların tek bir kuruş paraları bile olmayacaktı.
Onlara bu imkânları sağlayan elbette bu kapitalist düzen ve bu düzenin bekçiliğini yapan devlet koruyuculuğudur.
Onlar ister Türk, ister Kürt, ister Arap, Çerkes, Laz veya Boşnak olsunlar, bize kardeşlik masalları anlatmayı artık bıraksınlar. Tilkilikleriyle bizi yeteri kadar kandırıp kullandılar zaten. Şunu bağıra bağıra söyleyelim: Açla tok kardeş olamazlar. Hangi milletten ve dinden olurlarsa olsunlar biz onlarla kardeş olamayız. Ekmek zeytin parasına kölece çalıştırılan bir işçi ile bir patron nasıl kardeş olabilirler? Evine ekmek, çocuğuna ayakkabı alamayan bir işsiz o sahte kardeşlik yalanlarına aldanıp bu para babalarıyla kardeş olamaz. İstese de olamaz; sadece kendisini kandırmış olur. En çok onların kapısında temizlikçi olur, bahçıvan olur. Dayak atanla dayak yiyen nasıl kardeş olabilirler?
Kapitalizm işte budur! Kimi dudak uçuklatan servetlerin sahibidir, kimi de iki yakasını bir araya getiremeyecek kadar yoksuldur, tüm yaşamı bir lokma ekmek için çırpınmakla geçer. Şu rezalete bakın: Dünya nüfusunun yüzde 2'lik zengin kesimi küresel zenginliğin yarısından fazlasına sahiptir. İnsanlık bu korkunç adaletsizliğe nasıl tahammül ediyor onu da siz düşünün!
Dikkat ederseniz Meclis'teki partiler bu mülk ve servet meselelerinde mezartaşı gibi sessizdirler. Demokrasi ve özgürlük palavraları ile ortalığı velveleye verirken, mülk ve servetlerin aidiyeti meselesinde dillerine kelepçe vururlar.
Ancak cilalanmış ne kadar demokrasi ve özgürlük lafları ederlerse etsinler şu altın gerçeğin üstünü örtemezler: Ekonomik özgürlükten yoksun bir özgürlük, bıçak gibi kesen bir ayazda aç çıplak şarkı söyleme özgürlüğüdür.
Bunların yaptıkları tek şey seçim oyunları ve parlatılmış yalanlarla halkta boş ümitler yaratmaktır. Roboski ve Gezi katliamları ve yolsuzluklar nedeniyle şimdi cezaevinde olması gereken Tayyip Erdoğan, Meclis'teki bu sözde muhalefetin çapsızlığı ve acizliği yüzünden hâlâ ülke yönetiyor! Bu zavallı muhalefet şimdi bir de seçime katılmakla Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığını meşrulaştırıyor, onu Çankaya köşküne götürecek yolun taşlarını döşüyor.
Yeniden konumuza dönersek, sürüp giden yağma ve talanın artık gizlisi saklısı kalmamıştır: Halka ait olan tüm yer altı ve yer üstü servetler yağmacılar tarafından işgal edilmiştir. Bu sömürgeci kapitalist düzen yerinde kaldıkça da bu işgal ve yağma sürecek ve Türkiye, Kürdistan ve Lazistan yoksulları kan ağlamaya devam edecekler. Yoksul halkın kanıyla semiren o mülk ve para imparatorları ise köşklerinde krallara has hayatlar sürdürecekler.
Yaşanan acı gerçek budur. Peki çözüm ne?
Ara çözüm yok, tek bir çözüm var: Halk her karış toprakta iktidar olmalı ve oligarkların gasp ettikleri tüm mülk ve servetler gerçek sahibine, halka iade edilmelidir.
Tarih bize şunu söylüyor: İnsanca bir düzen ancak bir halk demokrasisi ve halk ekonomisiyle kurulabilecek. Bu da ülkenin yer altı ve yer üstü tüm zenginliklerinin halka ait olmasıyla mümkün olacak.
"İşgale son, oligarkların mülk ve servetleri halka iade edilmelidir," diyenler, sesinizi birleştiriniz!
Ne demiş atalar: "Faydasız baş mezara yaraşır!" İhtiyacımız olan tek şey, biraz cesaret ve biraz da fedakârlıktır. alinakmahmut@hotmail.com
Mahmut Alınak
Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.
alinakmahmut@hotmail.com
Son Haberler
Sayfalar
ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)
Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?
Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.
SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”
“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.
İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.
3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.
Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.
Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.
Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.
Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)