Diz çökmeyenlerin direnişini selamlıyoruz! Halk savaşçıları ölümsüzdür!

21 Ekim’i 22 Ekim’e bağlayan gece Dersim’in Pulur (Ovacık) ilçesine bağlı Mercan Vadisi’ndeki Sahverdi Köyü’nde TC ordusu ile TKP/ML TİKKO’ya bağlı gerillalar arasında saatlerce süren çatışmanın ardından 3 halk savaşçısı şehit düştü. Cengiz İçli (Ünal), Özgüç Yalçın (Sefkan), Hakan Çakır (Yurdal), komünist önder İbrahim Kaypakkaya’dan aldıkları “ser verip sır vermeme” geleneğinin sürdürücüsü olarak son nefeslerine kadar düşmanın saldırılarına göğüs germiş ve direnmişlerdir.
Teslim olmamışlardır faşizmin ordusu karşısında… Diz çökmeyi reddetmişlerdir… Düşmanın ne bombası ne ordusu ne de işkenceleri kâr etmiş, çılgına çevirmişlerdir direnişleriyle düşmanı… İşte tam da bu yüzden diz çökmeyi reddeden ve halka yönelik saldırganlığa karşı daha fazla örgütlenerek, sınıf savaşını sıcak mevzilerinde yer alarak ölümü de anlamsızlaştıran halk savaşçılarını, onları uygun bir şekilde uğurlamak ve verdikleri mesajı doğru anlamak boynumuzun borcu olmalıdır/boynumuzun borcudur/boynumuzun borcu olacaktır!
TC devleti ve dümenindeki AKP bugün halka saldırma konusunda yeni aşamalar kaydederken; halka dönük teker teker, onar onar ve Ankara Katliamı’nda da görüldüğü üzere yüzer yüzer katliamlarını devreye koyarken; halk savaşçılarının bizlere verdiği mesajı anlamak, kavramak ve yaşama geçirmek kaçınılmazdır!
Devrimin yılmaz neferleri...
Şehitlerimizin her biri devrim mücadelesinin saygın birer emekçisi, hamalıdır. Yeni Demokrat Gençlik mücadelesinde uzun yıllar yer alan, kafa yoran, gençliğin önder kadrolarından olan ve bir süre de Özgür Gelecek gazetesinde çalışan Cengiz İçli, teorik kavrayış düzeyi ve yoldaşlarının gelişimi için harcadığı çaba ve her zaman gülen yüzü, sevgi dolu ve sabırlı kişiliği ile yoldaşlarının gönlünde yer edinmişti. Erzingan denildi mi herkesin ilk aklına gelen isim olan Hakan Çakır ise Erzingan’ın örgütlenmesinde ciddi bir emeği ortaya sermişti. Yeni Demokrat Gençlik çalışmalarının emekçilerinden olan Çakır, Erzingan’da İşçi-Köylü ve sonrasında Özgür Gelecek iletişim bürosunun kurumsallaşması için de büyük çaba serf etmiştir. Çakır ve İçli bir süre faşizmin hapishanelerinde de tutsak kalmışlardır.
Yeni Demokrat Gençlik çalışmalarının militan yüzü Özgüç Yalçın ise Ankara-Hacettepe Üniversitesi’nde YDG’nin kurumsallaşması için emek vermiş, nerede bir faşist saldırganlık nerede bir ÖGB ve polis baskısı varsa orada, onların karşısında yer almıştır. Yoldaşlarına kopmaz bağlarla bağlı olan Yalçın’ın en önemli özelliklerinden biri de TEKEL işçilerinin Ankara’daki direnişinin her gününde, orada yer alması ve işçi sınıfı mücadelesine olan ilgisiydi.
Her biri bir cihan parçası, her biri devrimin yılmaz neferleri olan şehitlerimiz ölümsüzleşirlerken de devrime ve yoldaşlarına bağlılıklarını haykırmışlar ve bayrağı MLM bilimini rehber edinenlere bırakmışlardır.
O bayrak yere düşmeyecek yoldaşlar! Size ve tüm devrim şehitlerimize binlerce kez söz olsun! Bugün işçi sınıfının, halkın örgütlenmesi için yapılan bütün faaliyetlerin adı sizsiniz! Bugün Kürt ulusuna yönelik TC faşizmine karşı duruşun adı sizsiniz! Kadın ve LGBTİ’lere dönük ayrımcılığa karşı verdiğimiz mücadelenin bilincinde siz varsınız!
Cengiz İçli, Hakan Çakır ve Özgüç Yalçın yoldaşlar ölümsüzdür!
Ünal, Yurdal ve Sefkan yoldaşlar ölümsüzdür!
Halk savaşçıları ölümsüzdür!
Gerillalar ölmez, yaşasın halk savaşı!
PARTİZAN
24 Ekim 2015
Son Haberler
Sayfalar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)