Çarşamba Şubat 26, 2025

Canım biraz HASAN AKSU'yla uğraşmak istiyor!

Hasan Aksu, onun tabiriyle gelenekten biri. Epey bir geçmişi var. Fakat son 35 senedir gelenekten uzakta yaşıyordu. Yurt dışına geldiğinde ( ya da onun söylemiyle yd atandığında) bir süre doruklarda dolandı. Kendi tabiriyle birileri ona ''haksızlık'' yapınca kızmış ve pılını pırtını tollayıp attığı bir parandeyle tepede oturduğu bir kaya üzerinden aşağı da olup bitenleri seyrederken, eski kadim dostları acımış ve uzattıkları bir ağaç dalıyla aşağı inmesini sağladıktan sonra, yazdığı ''Şafak Alazında'' anı kitabıyla biraz popolitesi artmışken, bu hızla daha başka 'misyonlara' soyunarak yaşamını devam ettiriyor.

Hesocuğum biraz sekterdir. Birileri onu gıdıkladığı müddetçe sağa sola gülücükler atar, ancak biri kendisine 'yan gözle' bakmasın, dumanını attırır! Yumuşak elli değildir. Benim gördüğüm diş geçirdiği biri varsa, köşe yazıları ve sosyal medya hesaplarıyla canına okumada kimse onu tutamaz. ''Zübük Devrimciler'' yazısı çok tartışıldığı için sadece örnek vermek istedim.

Heso, 'askerlik' anılarını her anlattığında YD'da kendisine nasıl haksızlık yaptığını övüne övüne anlatırken, başkaları aynı haksızlığa uğradığını söylediğin de ise, hesocuğum ''söyledik dinlemediler'' gibi, gayet babacan öğütler vermekten de geri kalmaz. Eeee, ne de olsa eski tüfek! içinde barut olmasa da, birileri dolu sanarak belki ciddiye alınır diye omuzundan tüfeğini hiç indirmez. Bak Hesocuğum, birileri seni niye ciddiye alsın. Sen ermiş misin, senden başka kimse mi yok? İnsanlar bön de, sen mi çok akıllısın? Kelli felli adamlar kendi sorunlarını çözemiyor, sen mi çözeceksin? Halkın çok güzel bir deyimi var. Kim takar Yalova Kaymakamını. Onun için sana bir dost tavsiyesi biraz rahat dur!

Hesocuğum'un soyadı AKSU olsa da, görüşleri pek bulanıktır. Bazen bakıyorsun tam damardan konuşuyor, bir bakıyorsun, karnından konuşuyor. Adeta daldan dala atlayarak ne dediğini bilmiyor bu eski tüfek.Son yazdığı iki makale var. bunlardan biri CHP'nin ''Adalet'' yürüyüşü, diğer ise ''öldürülen insanlık'' yazısı.

Hesocuğum ''Adalet'' yürüyüşü yazısında bakın ne diyor; ''O halde devrimin yapı taşlarını örmenin tek başımıza mümkün olmayacağı gerçeğini kavramamız gerekiyor. Hangi dönem kiminle, kime karşı geçici, göreceli birlikte duruş gösterebiliriz? Kimlerle kalıcı ittifak ve EYLEM birlikleri oluşturabiliriz ve bu güçleri devrimin müttefiki görebiliriz, tespiti çok önemli olduğu kadar güncel politik gelişmelere de tavır takınmanın yollarını da bize açacaktır.

O sebeple, “adalet” isteği, kısmi hak ve özgürlükleri devletin çizdiği yasal çerçeve içerisinde görülselde dile getirilen istek ve talepler ağırlaştırılmış faşizm koşullarında haklı ve ilerici bir içerik taşımaktadır. Ortaya çıkan bu toplumsal tepki ve direnişin dışında kendimizi tutamayız. Başlatılmış olan bu toplumsal direnişin dışında kalan bir yapı geleceğini doğru yönlendiremez'' miş. İşte size bir güzelleme. Hesocuğum, hatırlıyor musun, Nisan 2017 tarihinde yapılan ''referandum'' oylamasında, benzer yaklaşım sergileyenleri nasıl salvo atışına tutarak elinde tuzluk Boykot Boykot diye avazın çıktığı kadar bağırarak koşan sen değil miydin? Nasıl oluyor da ''referandumda'' 'Hayır dersiniz', bu gelenekle bağdaşmaz diyen zatı-aliniz değil miydi?

''Adalet'' yürüyüşü herkes için bir mihenk taşıdır. Kim nasıl yaklaşıyor, kim umut bağlıyor bunlar oldukça önemli şeyler. Ezberlemişsin 'devrimciler her yerde çalışır, gerici kurumlarda bile faaliyet yürütür' sözünü, bunu alıp her yere uydurmaya çalışıyorsun. Hesocuğum; al bir kaya nereye dayarsan daya, bu işler böyle olmuyor. Desteklenecek her eylem, etkinlik vb şeylerin hedefi nedir? kime hizmet ediyor? önderliği kimdedir? Bunlar oldukça önemli şeylerdir. Bu söylediğin CHP'nin başlattığı ''Adalet'' yürüyüşüne hiç uymuyor. Kasıklarını fazla zorlamışsın. CHP'nin bugünkü ''Adalet'' yürüyüşü, CHP'nin üstelendiği misyonun caddelere dökülmüş halidir. 14 yıldır AKP'ye destek veren CHP, bunca yapılanlara ses çıkartmazken, Kürtlerin hak arayışlarını ''terör'' sayarak AKP'nın çıkardığı tüm kanunlara, dokunulmazlıkların kaldırmasına evet derken, şimdi kalkıp 'Adalet arıyorum' çıkışı sadece bir aldatmacadır. Pazar günü yapılan mitingle de bu ''Adalet'' arama son bulmuştur. CHP, halkın biriken öfkesini, caddelerde insanları yorarak sonlandırmıştır. Nitekim sözcüleri, 'bu yürüyüşü yapıp bitirdikten sonra da ülkeye adalet gelmeyecek' diyen kendileridir. Asıl adalet arayışı Gezi Direnişinde başlamıştı, bunun başarıya ulaşmaması için uğraşan, Gezi Direnişinden vaz geçin çağrısı yapan CHP değil miydi?

Bak Hesocuğum, inan, ''Bilmeliyiz ki, toplumsal hareketleri “tukaka” diyerek, küçümseyerek gericiler, faşistlere, yasalcılığın reformist temsilcilerine bırakmayız.'' diyeceğimize, her yönüyle bu düzenin tam bir savunucu olan CHP'yi sahte 'adalet' arayışında yalnız bırakmak ve bunun yerine, halka CHP'nin faşist diktatörlüğün kurucu bir partisi olarak teşhir etmek en doğru olandır.

Hesocuğum bakıyorum iyi üfürmüşsun, tama da, ''Bizlerin bu tür toplumsal hareketlerde atıl kalmamızın en acı yönü bu gerçeğimizdir. Önderliğine bakmadan, toplumsal muhalefetin haklı – demokratik istemlerine bakmak ve onu sahiplenecek iradeyi yaratmaya çalışma esas alınmalıdır.'' diyorsun da, bizim midemiz senin kadar büyük değil. her şeyi yiyemiyoruz. İnan biz biraz titiziz. Somut tahliller yapmayı biraz seviyoruz. Örneğin MHP'nin yapacağı bir ''adalet'' yürüyüşünde onun faşist Önderliğine bakar ve kitleleri uyarırız. Sen sanırım meseleyi böyle anlatırken, aklına şu Mao'nun Çan-Kay Şek'le yaptığı ittifak mı geldi ne!

Hesocuğum şu ''Adalet'' yürüyüşünde CHP'nin kuyruğuna niye takılmamamız gerektiğini oldukça iyi anlatmışsın. Bak buna diyeceğim yok, yazının bu paragrafı ile önceki paragrafları o kadar çelişiyor ki, keşke bu zeminde kalsaydın. Bak ne güzel diyorsun; ''Buraya kadar genel ve özgül durum üzerine yazdım, peki KILIÇDAROĞLU’NUN BAŞLATTIĞI “adalet yürüyüşü” ilerici bir içerik taşıyor mu? Tabi ki hayır!'' bu kadar yeter, seni daha fazla yormayalım!

Hesocuğum ''öldürülen insanlık'' yazısında ''Kürdistan da yürütülen faşizme karşı ulusal kurtuluş mücadelesi amasız- fakatsız desteklenmeli'' demişsin. Buna ne denilebilir ki. Ancak, senin şu daha önce yazdığın ''Rakka'' ve onun devamı olan ''Rojova'' vb yazılarınla bu çelişmiyor mu? Orada da ulusal kurtuluş mücadelesi verilmiyor mu? O, değerlendirmelerinde öyle şeyler söylemiştin ki, şimdi söylediklerinle tam zıt şeylerdi. Rojova Kürtlerine sadece ABD'nin uşağı demediğin kalmıştı. Hatta o kadar ileri gitmişin ki, 'diğerlerini anlıyorum da, şu bizim geleneğin orada ne işi var' diye öğüt veren de sen değil miydin?

Gayet acık ve net olarak ''Kürt ulusal kurtuluş hareketiyle eylem birliklerinden kaçınamamak gerekiyor. Diğer devrimci güçlerde bizlerin dostu ve müttefikimizdir.'' yaklaşımı oldukça doğru, doğru doğru olmasına da, senin, daha önce HBDH konusunda oldukça saldırgan bir dille eleştirdiğin son dönemin yakalanmış en geniş eylem birliğini yerlerde sürüklerken, şimdi kalkıp sağa sola akıl vermeyi bir yana bırak, boyunu aşan konularda susarsan daha hayırlı bir iş yapmış olursun. İşte soyadı AKSU, ancak görüşleri bulanık akıyor dediğim de tam bu! Bilmen anlıyor musun Hesocum?!

Hesocuğum, dönem dönem gelenek falan deyip duruyorsun da bari geleneğin görüşleri üzerinden değerlendirmelerini sürdürsen, senin gibi eski bir tüfek için daha iyi olmaz mı? Bakıyorum bazı entel takımı seni de bayağı etkilemiş. Baksana pekte güncel olan ''AKP FAŞİZMİ BAŞ DÜŞMANIMIZDIR.'' diyerek bu entel takımı içinde kendine bir yer mi edinmek istiyorsun? açıkça sana yakıştırmadım. Sen ki, hep sol şeritte yürüyen biri olarak, nasıl oldu da biraz da sağdan yürüyelim diye biliyorsun? Sen de biliyorsun, geleneğin tüm diğer devrimci yapılardan ayrıldığı en temel sorunlardan biri de şu faşizm meselesidir. Hatırlarsın 1980'lerde de ülkenin niteliği tartışıldığında (ki hala öyle) aynen bugün olduğu gibi o zaman da faşizmi sadece MHP'den ibaret görenler az değildi. Gelenekte, faşizm bir devlet sitemidir, gelip geçici değil, partilerle aynılaştırmakta hiç doğru değil diye karşı çıkıyordu. Onun için gel, yol yakınken şu ''AKP faşizmi'' sevdasından vaz geç!

Ayrıca ''Okun sivri ucu bu baş düşmana yöneltilmelidir.'' dediğinde, onun dışında kalan tüm güçlerle (hadi MHP demeyelim de yumuşak bir şekilde CHP diyelim'' ittifak edilmesi gerekir. Mesele AKP'yı hükümetten al aşağı etmek değildir. Mesele devrim sorunudur.

Aynı yaklaşımı ''Ortadoğu’da Amerikan emperyalizmi ve NATO Ortadoğu halklarının baş düşmanıdır.'' değerlendirmesinde de dile getirmişsin. Bügün mesele sadece ABD emperyalizmi değil, genel olarak tüm emperyalistlerdir. ''AKP baş düşmandır'' dediğin yerde, söylediklerim ABD emperyalizmi konusunda da geçerlidir. Baş düşman tespiti gelenekçe esas olarak savaşın esas olduğu dönem için yapılır tespiti hala değişmiş değil. 35 senedir geleneğin görüşlerini takip etmede geri kalmış olabilirsin diye hatıralatayım dedim. Günümüz açısından dünyada devrim esas akımdır ve dünya çapında baş çelişki de emperyalizm ile ezilen halklar arasındadır.

Hesocuğum bilmiyorum kızdın mı? Bence kızma! Ne yani benim de iki lafın belini kırmaya hakkım yok mu? Ne dersin? 

56347

Ali Kara Hanoğlu

 Ali Kara Hanoğlu sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Ali Kara Hanoğlu

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar