Salı Kasım 12, 2024

Bir Sevda’dır Mercan:( Bir tutsak Partizan)

“Oturmuşsun tarihin en güzel yerine

Asırların açlığını doyurmaktasın

Ne mutlu sana partizan”

“İnsanların bir tarihi vardır. Gerillaların ise başka tarihleri… Başka zaman tanımları vardır onların. Kentlerin devasa uğultusunu çığlıklarıyla yırtanların bambaşka bir tarihleri olur.”

Geleceğin düşünü kuşanıp, yaşamı belirginleştirirler gerillalar. Tıpkı Sevda yoldaş gibi. Bunun içindir ki başka tarihleri vardır onların ve bundan öte bilgelik yoktur yaşamda. Kadının-insanlığın kurtuluş kavgasını, kavganın siperlerini yön eyleyen, sözün derinliğini eyleme dönüştüren, bizzat savaş karargahlarında öncüleşen gerillalarımızdan, bilhassa da kadınlardan öte bilgelik henüz keşfedilmedi yeryüzünde.

Sevda yoldaş savaşımını gülüşünde simgeleyebilecek kadar duru bir insandı. Bundandır ki o büyük kentin acılarına baskın gelirdi gülüşleri. Kavgayı serpiştirdiği sokaklara sığmazdı umut yüklü bakışları. Ve bilen bilir, bilmeyen de artık öğrendi; o büyük kentin bağrında köm sıcaklığıydı. Böylece taşıdı kavgasını, kavgamızı doruklara.

Kavgayı direnişlerinde demleyip, somutlaşıp, somutlaştıran Sevda yoldaşlarımız, bize birçok şey gibi; kavganın yalnızca engebeli bir yol olmadığını, kavganın kendisinin esasta engebelerle çatışma, onları aşma mücadelesi olduğunu gösterdiler. Engebeleri yalnızca tanımlama ile onları aşma mücadelesi arasındaki kati farkı anlatırlar. Kavganın engebelerini kendine engel olarak görüp mücadeleden kopuşlarını kılıflandırmak isteyenlerimizin tam olarak sınıfsal, ideolojik, pratik olmanın ne anlama geldiğini gösterdiler.

Bunun için de Sevdalarımız sınıf savaşımızda yalnızca sınıf düşmanlarımız anti-tezi değildirler. Aynı zamanda onurlu kavgamızda, onurlu ölümü bilince çıkarmayarak, teslimiyeti onurlu bir ölümden yeğ tutanlarımızın da anti-tezidirler.

MLM önünde statükoculuklarıyla bent örenlerin bu gerçekliklerini görmek istemeyip bir burjuvazi yöntemi olan belli argümanlara sarılmak usulüyle yüksek perdeden (fevkalade detone oldukların da farkında değiller!) çalıp algı yaratmayı var olmanın ön şartı olarak görenlerin böylece prestij elde etmeye çalışanların anti-tezidir Sevdalarımız…

“Kaypakkaya güzerhahı”nı yalnızca bir argümana dönüştüren, bu sayede bulundukları konumda “teselli” bulanların, Kaypakkaya yoldaşın devrimci öğretisinin özün iğdiş edip, onun derinliğini yadsıyarak, onu kabalaştıranların anti-tezidir Sevdalarımız…

Kaypakkaya güzergâhından saptığımızı, sübjektivizmlerine saplanıp kalarak iddia edenlerin, “Kaypakkaya güzergahı”nı vitrinde süs haline getiren tutucuların, kendinden menkul Ortodoksluklarıyla, MLM’nin politik, ideolojik, felsefi tanımlamalarının bağlamından koparak onları dolgu malzemesi olarak kullananların anti-tezidir Sevdalarımız…

Çeşitli politik kavramların gölgesine sığınarak tarihi inşa edebileceklerini sananların ve adeta “kutsal metin” gardiyanlığı yapmayı kendine vazife bilenlerin anti-tezidir Sevdalarımız…

Devrimci-komünist geleneğiyle gelenekselciliği ayırt edemeyenlerin, ezoterik olmakta dahil sıkıntı yaşayan dogmatizmlerini konsolide etme uğraşında olanların anti-tezidir Sevdalarımız…

Eskinin cüretli eleştirisinde bulunup günün devrimciliğini oradan da geleceğin devrimini amaç edinen bir gerçeklikten söz ediyorum. Eskinin devrimci eleştirisinden yeniyi damıtarak yaşamsallaştırmaktan en önemlisi de erkek egemen zihniyete, onun saflarındaki yansısına karşı bir kadının komutanlaşmasından, savaşmasından söz ediyorum. Sözün derinliğini eylemleştirerek SHS’yi Nisan’ımızı büyüten bir komünist kadından söz ediyorum.

Erkek egemen zihniyet tarafından verilmiş rollerin oluşturulmuş formların aşılması; işte Sevda yoldaşın amentüsü…

Mercanlar’dan bize kalan Sevda uğruna, Ulrike Meınhof’un da dediği gibi “Üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğlerim”

Tarihi, gülüşleriyle, kavgalarıyla yazanlara özlemle, selamla, Sevda’yla…

 Bir tutsak Partizan 

45980

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar