Kandil-Yerevan Yürüşümüz(4)- Kandil-Yerevan ve Şimdiki Duruşum(5)Dursun Ali Küçük
*Şendinli- Xaxurke boğazından yolculuğa ve uzun yürüşüşe başlıyoruz.
5 çalışma arkadaşı ve iki kurye ile Melle Mustafa Barzani güçlerinin Güney Kürdistan'dan Azerbaycan'a 45 günlük yolculuklarının başladığı yerlerden çıkıyoruz yola..
Xaxurke boğazı ve Şemdinlinin üstünden Kuzey Kürdistan’ın tam Zagroslarla birleştiği yerlerden gece boyunca yürüyüp Şehidan Dağına doğru ilerledik. kullandığımız eski bir kampın İran'a yakın yerlerinde mola veriyoruz. Burası bir Zozan...Orada konakladık. Gece olmasını bekliyoruz. Gever’in arkasından sınır boyunca yürüyoruz.
Hasan Atmaca daha önce buralarda kaldığı için gideceğimiz yolun önemli bir kısmını biliyordu. Diğerlerimiz için geçeceğimiz yerler yeniydi.
İkinci gün dağların Doğu Kürdistan köyleriyle birleştiği yerden geçiyoruz. Xınerenin arkasındaki Şino şehri ve aşağısı genellikle Soran ve giderek Goran ve Loridir. Şimdi biz Şino nun yukarısından ta Makü , Doğubeyazıt ve Aralık’ın bitiştiği yerleri geçeceğiz. Buralarda yaşayan Kürtler kurmanca konuşuyor...
Gece boyunca yürüdük sabaha doğru bir Kürt köyüne vardık. Bir eve misafir olduk. Bizi iyi karşıladılar. Bize birşey ikram ettiler, yiyoruz, hoşbeşten sonra teşkkür ederek evden ayrılıp arazide dinleniyoruz.
Akşama doğru yola koyulduk. Bundan sonrası için bazen gündüzde yürüyoruz. İran askerlerinin olmadığı veya güvenlikte hissetiğimiz yerlerde gündüz veya akşama doğru yürüyüşleri yaptık.
'Esendere'nin karşı tarafı Tilgever'dir. Nispeten engebeli ve daha düşük bir arazidir. Burada bir gecelik yolu arabalarla geçtik. Arabalardan indigimiz yer ile Kelareş arasında bir iki günlük bir mesafe vardı. Bu hatta gündüzleri de yürüdük. Kelareş mıntıkasında bir gün dinlendikten sonra akşamla birlikte yola koyulduk. Hedefimiz Candare Mıntıkasıydı. Geçtiğimiz yerler Simko isyanının patlak verdiği alandı. Sabaha doğru Candare köyüne ulaştık.'
Arazi sınır boyu. Kuzey Kürdistan ve Doğu Kürdistan sınırı boyunca inişli çıkışlı, yokuş ve iniş diyerek gidiyoruz. Düz yerler azdı.
Hava ve su güzel. Ekim ayı olduğu için geceler artık soğukta sayılır..
Zagrosların Çiyaye Agiri ile birleştiği bir alanda yorularak dinlenerek, terleyerek gidiyoruz.
Her yerin ayrı bir güzelliği var. İki tarafındada düşmalarımız var.. Onların içinde geçiyoruz. Güvenliğimizi elden bırakmıyorduk.
Candare Başkale karşısına düşen bir köy. Çevresinde başka köyler de var. Kızıl Kilise şehit Sipanın köyü. Simko isyanına katıldıkları için köklü bir yurtseverlik hakim yöre halkında. Candare de bir eve misafir olduk. Bize çay , ardından yemek ikram ettiler. Burada gün ağarana kadar dinlendik. Sabah kuryeler bizi gümrük faaliyeti yürüten bir grubun yanına götürdü. Orada bir gün dinlendik.
Kop muzaffer'i buradan araba ile yolcu ettik. Aras nehri kıyısında bir köye bırakılacak biz kendisini oradan alacaktık. O araba ile Elende köyü üzerinden giderken bir yol kontrolünde yakalanıyor. Yürümekten dizleri şiştiği için artık yürüyemizordu. Candare ye bile topal bir halde kendini zorlayarak gelebilmişti. Candare gümrük birliğinde Türkiye çalışmaları yürüten arkadaşlarla bağlantı kurduk. Kop'un gdişini onlar organize ettiler. Kuryelerin görevi burada sona erdi. Türkiye çalışmaları yürüten Serhildan Partisi üssüne gidip yolun bundan sonraki bölümü için kuryeleri oradan alacaktık. Candareden sonra kuryelik görevi Hasan arkadaştaydı. Serhildan Partisinin yerini o biliyordu. Kop ile Candarede vedalaştık. Biz yola koyulduk.
*Muzaffer Kızartıcı arkadaş benden buraya kadar dedi..
Yürümek istiyordu ama dizleri onu taşıyamıyordu. Geldiğimiz yere kada bayağı zorlandı.
Biz baştan beri arabaya binmemekte kararlıydık.
Mustafa arkadaşla tartışıyoruz. Gruptan kopmak istemiyor ama yürümeyide artık göze alamıyordu..
Biz yürümesini tercih ettiğimiz söyledik. Herşeye rağmen kopmak istemiyorsan arabayla ileri bir yerde bırakılacak ve biz oraya ulaşana kadar bekleyecekti.
Bir taraftan bize yük olmak istemiyordu. Üç gün olmuştu ama daha epey yolumuz vardı.
Kendisi arabayla ileri yerde bizi bekleyeceğini tercih edince oradaki kitle çalışması yürüten arkadaşlar kurye aracılığıyla arabaya binmesini sağladılar. Fazla araba yolculuğu yapmadan yakalandığını duyduk.
İran zindanlarına konulmuştu. İran Kop Muzo’yu yatırmıştı. Sanırım daha sonra Türkiye’ye verilmiş. En son Mersin de sahipsizlik ve devletsizlikten yaşamını yitirdiğini duydum.
Çok üzldüm. Orada kansere yakalanmış ve sahipsizlikten şehit düşmüştür.
Siverekli Kop Muzo, Hacettepe ünüversitesinde okumuştu. Kürdistandaki ilk çalışmalara katılmıştı. 12 Eylülden sonra yakalandı ve Diyarbakır vahşetini yaşadı, direndi. Çıkınca yine mücadeleye katıldı.
Militan bir insandı. Kop Muzo olarak nam yapmıştı.
TC sömürgeciliğine karşı inatla ve dirençle mücadele et ve on yıllarını bu yolda harca.. Ama sonrası sahipsizlik..
İşte insanı canevinden vuran budur. Hayatını bu mücadeleye adamış insanlara sebebi ne olrsa olsun sahip çıkılamıyorsa oturup düşünmek lazım.....
Hey gidi Mustafa hey!....
Dağlar ve köyler derken Kotur ve Ravya üyerinden meşhur Avrin dağını aşıp bu dağın Xoy 'a doğru uzanan derin bir vadisinde Türkiye çalışmaları yapan ve arzide konumlanan bir grup arkadaşın yanına geliyoruz. İçinde tanığımda var ve başkalarıyla tanışıyoruz. Bizi iyi karşılıyorlar.
Dinleniyoruz.
*Sınırın iki tarafı akraba..
Geçtimiz sınırdaki halk birbirine gelip gider. Kimileri aynı aşiretten. İki taraflı akrabalara sahipler. Ticaret yaparlar...Ne Türkiye onlar için vatan nede İran...
Zagros dağları ve etekleri. İskender ordularını Kürtler bu etekte durduruyor.dağlar ve az yerde geçit veren dağlar...Buralar bu insanların anayurdu..Boylu boyunca uzanan Zagrosların iki tarafındann yayılmışlar..Kandil ve Halepçeye kadar uzanıyorlar. Xaxurke boğazından Gever ve Şemdinli ve yine iki tarafı dağ silsilesi içinde kalan Çölemerik..
Uzunca bir vadi uzanıyor, buraya deşt demekte zor..
Zagros eyaletinde de kalmışım. Oramar, Çarçele uzunca ve sivri gidiyor. Eteklerinde boşalmış olan Kuzeyin köyleri var.. Sate, De sata vb...
Avaşin suyu ayrı bir güzellik katıyor...dağlar , vadiler ve vadilerin içinde akan sular..
Akrabalık; taa Nahçıvan yanındaki Kürt köyüne ulaştığımız yere kadar devam ediyordu.
Çiyaye Agıri Kürt mücadelesinde gerilla gibi savaşan gruplar Küçük Ağrı'da kullanıyordu. O zaman Küçük Ağrı İran devlet sınırları içindeydi. Sırf bağlantılarını kesmek ve bastırmak için İran sömürgecileri Küçük Ağrı denilen yerleri TC ye verip başka yerden TC onlara toprak verdi.
Veren verene...
Ama Kürtler kendi ana topraklarını isteyince de "eşkiya ve bölücü" oluyor.
*Anarsişt Emma..
Emma bir Alman Kadındı. Kürdistan Kurtuluş mücadelesine katılmıştı. Cuma arkadaş Zap'a gelmişti. Ben Zap'tan Zagros geçmiştim. Zap'tayken Zagros eyaletine 3 gün içinde askeri operasyon TC ve KDP tarafından yapılacağını duymuştum.Zagros'un bir tarafında Barzan aşiretleri kalıyordu.
Güç düzenlemeleri yaptık. Ağır olan güçleri geri çekecektik. hastahanede 30 dan fazla arkadaş vardı. Onları bir yere çıkaramıyorduk. Zaten bir kesim güçleri Zap'a devretmiştik. Daha fazlasını Zap'ta kaldıramazdı.
Savaş birlikleri içeride kalacaktı. Barzan ve Çemcu güçleri, Herki, Çarçela-Oramar güçleri kalıyordu. Bölge komutanları Ahmed, Zerdeşt ve Bedran yanıdaki güçlerle önemli rol oydadılar.
Çemcu'dan Avaşin'e doğru yol alırken bir süre yürüdük. Baktım kadın arkadaşların sorumluları geldi, Emma yürüyemiyor ve bizi dinlemiyor dediler...
Amma Almanya'dan gelmişti, anarşit ve inatçı ve direngendi. Ne yazıkki ayakları onu taşıyamıyordu. Ondan dolayı kaçıp bir yerde saklanmak istiyordu. belki de yükte olmak istemiyor.
Neyse yolun bir yerinden Emma nın elini tuttum. Konuştuk. Bir yerde biraz dinlendik. Baktım avaşin suyuna doğru gidiyor.. getirdik yine konuştuk. beni kırmak istemiyordu. Avaşin ve Basya'nın birleştiği yere kadar getirdim. Artık sabah olmuştu. Bayan arkadaşlara bıraktık ve biz biraz daha ileriye geçtik.Herki bölgesi dediğimiz alandayız.
Herki güçleri sabahtan beri çatışıyordu. Sate ve De Sate ye, kısaca Çarçela'nın eteklerine düşman indirimeler yapmıştı. yakın alanlarda konumlanan TC güçleride bulunmaktadır.
Öğleden sonradır. Bedran arkadaş herki bölge komutanı cihazdan benimle konuştu. 2 şehit verdik. Artık tepeleri tutmakta zorlanıyoruz dedi. Siz biraz daha dayanın biz güçlerle hemen Basya suyu boyunca vadide yola çıkıyoruz. Gücün çoğu kadın arkadaşlar. Bunlar avaşindeki eğitim güçleri. Yürümeye başladık. Uçak saldırıları başladı. TC güçleri bizi görmüyordu. Karşıda Barzan bölgesine düşen tepelerdeki peşmergeler bizi görüyordu.
Açık yerde hareket edemezdik. Bir yere geldik. saklanabilecek ormanlık bir alanda kaldık. Üçak saldıralarına karşı kendimizi kısmen koruyacak şekilde konumlandık. Uçaklar vadi boyunca bombalamalar yapıyordu. iki bombada bizim kaldığımız yere düştü. şehit düşen arkadaşlarımız oldu. Herki güçleri kaldığımız yere gelmişti. Güvenlik tutmaya devam ediyorlardı. Bedran arkadaşta geldi. Şehit düşen arkadaşları gömdük. Üzücüydü tabiki..
Gece yüryemeye devam ettik. Operasyonun içinde kalmıştık. Saklanmak ve korunmak için güçler haddinden fazlaydı. Bedran arkadaşla konuşuyoruz. Oda bu kadar güçle arazide kalmak zor olur diyordu. Risk almak istemiyorduk.
Bedran arakadaş buraları iyi tanıyordu. operasyonlarda düşmanın uğramadığı ve epey kişinin saklanacağı bir yer biliyordu. Oraya bir kısım gücü bırakalım dedi. Kafama yattı, tamam dedim..
Kadın arkadaşlar sorumlusu Dicle ve Nefel arakadaşı çağırdık. Durumu anlattık. O an ikna olmaları için bende daha sonra geleceğim dedim. başka da yol yoktu. kadın arkadaşlar çoğunluğu bayan olan bir kısım güçlen orada saklandılar. Güvenliğini bir takım koruyordu. Herşeye karşın.. En azından çatışma olursa düşmanda rahat etmeyecekti. KDP peşmergeleri Herki de Barzanilere açılan tarafı tutuyordu.
Üç gün operasyon içinde kaldık. Bakıyorduk düşman nereleri tarıyorsa biz geceleyin taradığı yere geçiyorduk. Çarçela eteklerinde operasyon vardı. Baktık Çarçeleda operasyon yok. 4 üne girerken gece birlikte olduğumuz güçle Çarçelaya geçtik.
Hala orada saklanan arkadaşlar duruyordu. Düşmana kaçan biri vardı daha önceleri. Operasyonda Bedran arkadaşla bağlantı kurmak istiyordu. Konuşma diyordum.
Çarçelaya çıktımızda bağlantı kur konuş dedim.
Bedran arakadaş ona "oparasyonun içinde çıktığımızı ve orada olmadığımızı" söyledi. Cihaz konuşmasından bu rahatça anlaşılıyordu. Derdimiz geriye kalan güce bir şey olmasın. Kısa bir süre sonra bu güçlerde oradan çıkıp yanımıza geldiler. Ahmet arakadaş gil Avaşin'de düşmanın konumlandığı tepeleri bastılar ve epey zarar verdiler. Düşmanında epey kayıpları olmuştu ve silahlarını kaldırdılar. Herki güçleri geri çekilmek üzere olan güçlerini vurdular, apey kayıplar verdirmişlerdi. Sonra barzan alanına geçtik. Arakadaşlar peşmergelerin üslendiği bir alanı vurdular.
KDP peşmergeleri Avaşinde bazı vadilere inmişti. Orada iki grup hasta arkadaş saklanmıştı. hastaların içinde yüyebilenler ve çatışabilecekler bizimle geldiler. gerisi orada kaldı. Ya kurşun yemişlerdi, ya ayaklarından sakattılar yada ciddi hastalıkları olanlardı. Peşmergeler böylesi bir grubun birini bulmuş ve katletmişlerdi. Arakadaşlar en çokta buna öfkeliydi. TC askeri belli yerlere girseler bile ayrıntılı girmeyi ve her yere uğramayı göze alamadılar ve almazlardı. Bunun içinde bazı yerlerde peşmerge kullanıldı.
Emma avaşinde kaldı. Orada dinlenirken gidip saklanmıştı. TC askerlerinin eline geçti. Türkiye de cezaevi yattı. Onurlu davrandı.
Alman vatandaşıydı. Devlet olmanın avantajlarından yararlandı ve Almanya'ya döndü. Almanya kendi vatandaşına sahip çıktı.
Biz biryerde yakalandığımızda sahibimiz ve arayan soranımız pek yoktur. belli çabalar oluyor, oda pek işe yaramıyor. Üstelik sömürgeci devlet senin peşine düşüyor, "vatandaşımızı ver, sen onlara az yapıyorsun ve birde biz iyice yoğuralım" diyorlar.
Bu anktodları düşerken biz yola devam ediyorduk..
*Grupta dört kişi kalmıştık.
-Zagros’un köyüne geldik..
O dağdan vurup aşağılara indik.
Tanıdıkların olduğu bir köydeyiz.
Sonra nehir kıyısında bir köye ulaştık. Bir evde geçici kaldık. Baktım evin genci gerillada. Zagros’tu; genç ve prıl pırıl bir insandı. Kürdistan davası için dağa çıkmıştı. Doğu Kürdistanlıydı.
Baktım ondan yaşça biraz küçük genç kardeşi Zagros’u soruyor. Biraz sohbet ettik. Baktım benimle bir dönem birlikte gezen genç Zagros’tan sözediyor. O gençe, genç Zagros’u anlattım. Kardeşinden haber aldığı için mutluydu. Gözlerinden bunu okumak zor değildi.
Bu evden çıktık. Vadi boyunca nehir kenarından gündüz boyu yürüyoruz. Vadide köyler yoktu. Böyle epey yürdükten sonra Türkiye çalışmalara karargahına ulaştık. Neredeyse hepisi tanıdığımız insanlardı. Hengirvanlı-dayılarımın köyünden bir genç kadında oradaydı. Fotolarımın daha önceki yerde olduğumu söyledi. Karargaha bakan arkadaş Sipan ile konuştuk. Getirteceğini söyledi. Ne oldu bilmiyorum.
Burada temizlendik, banyo yaptık. Dinlendik.
Serhildan Partisi bize Tavşantepe köyüne kadar bir kurye verdi. Tavşantepe'de bizi HPG ye bağlı çalışan Ermenistan Kuryelerine teslim edecekti. O gece Hacıbeg Dağına kadar yürüdük. Bir köyde konaklayıp günboyu dinlendik. Daha sonra iki gecelik yürüyüşle Tavşantepe'e ulaştık. Ermenistan kuryesi Amed ile burada buluştuk
*Tendüreklere doğru yola devam...
Buralar artık Van sınırı.orayı yavaş yavaş geçiyoruz.
Sınırlar aşağı yukarı aynı kalmış. KasriŞirin anlaşmasıyla Kürdistan ikiye bölünmüştü. Osmanlı ve İran arasında.. O sınırlar bu güne kadar fazlaca değişmeden varlığını koruyor..
O snırlarki biz ayıran ve parçaparça eden.
O sınırlarki insanlarımızın çeşitli bahanelerle güpe gündüz vurulduğu yer...
O sınırlarki TC zamanında Mustafa Muğlalı’nın emriyle sıkılan 33 kurşun..
Ve daha nice yaralar..
Van’da Alan aşireti vardı. Dersim’de bizm aşiret Alan..
Bu arada Meme Alan dillere detan. Çoğu Kürtlerin dinlediği bir destan..
Bir kaç gün yürüdük.
*Haydaran aşiretinin yaşadığı bölgelerden geçiyoruz. Çaldıran sınırını geçip Doğubeyazıt sınırına yaklaşıyoruz. Haydaranlılar Tendürek’in Doğu tarafında. Dersimdede Haydaran aşireti vardı. Soykırıma karşı dersim savunmasına katılmışlardı. Yanlış hatırlamıyorsam sınırın Kuzey Kürdistan tarafında da var.
Şimdi Doğubeyazıt ve ilk Serhat’a gittiğim yerin diğer tarafındayız.
*Makü’yü geçtik...
Geldik Makü’nün üstüne . Gündüz gözüyle bakıyoruz.Etrafı dağlık olsada nispeten düzlük..
Gece aradan bir yerlerden geçtik. İleride bataklık ve akan bir su var. Kuryemiz suyun üzerindeki köprüyü hafızasını zorlayarak buluyor.
Yukarıya doğru yürüyoruz.
Oradan bir köye ulaştık. Kuryemizin tanıdıkları var. Bir eve uğradık. Yarım saatlik bir yolu bizi arabayla götürdüler. Oradan inip devam ettik. Gündüz oluyor.
Karşıda Küçük Ağrı...
Kuzey Kürdistan’dan gelmişiz şimdi Doğu Kürdistandayız.
Küçük Ağrı Çiyaye Agıri’nin yavrusu gibi.
Küçük Ağrı nın karşısından Aras’a doğru yürümeye devam ediyoruz. Kayalık yerler epeyce var.. Küçük Ağrının etekleri. Aralık’ın karşı tarafında doğudayız.
Buradan yürüyerek Aras kenarındaki bir kürt köyüne geldik.
Bir evde kalıyoruz.
Gerilla elbiselerimizi çıkardık. Bize sivil elbiseler getirdiler. Böyle gerekiyordu.
Silahlarımızı arkadaşlara bıraktık. Yalnız üzerimdeki tabancayı birlikte getirdim.
*Nahçıvan’ı geçiyoruz...
Nahçıvan küçük bir yer. Aslında Ermenistan'ın içinde. sadece güneyi iran yani Doğu Kürdistan ile sınır.
Haydar Aliyev ve Aliyevlerin Kürt olduğu belirtiliyor. Haydar Aliyev SBKP'nin polit bürosunda yer aldı. Ama Kürtler için yaptığı birşey yoktur.
Sovyetlee yıkılınca "iki devlet bir millet" deyip kendini Tc ile özdeşleştirende Haydar Aliyev..Aliyevler ve şimdide oğlu Aliyev bir kumarcı iken babası ölünce getirip yerine koydular.
Aliyevlerin Nahçıvanlı olduğu gerçek. Ama onlar Azeri ve Azeri ırkçılığı ve milliyetçiliği için çalışıyorlar. yeni devletler kurulunca babasından sonra tahta oturan ve gitmeyen tek başkan...
TC Aralıktan kısa bir yol yaparak, sadece yol aracılığıyla Nahçıvan ile bağlantı kuruyor.
Nahçıvan'da ne kadar Kürt kaldı, onu tam bilmiyorum.
Aras'ı botlat geçip nahçıvan içinden geçiyoruz.sabaha doğru nahçıvan-Ermenistan sınırına geliyoruz. ormanlık bi ryerde konumlanıyoruz. karşı da Nahçıvan askerleri, beri yandan sınırı koruyan Ermenistan askerleri var.
Orda sahabı geçirip gece vurup ERmenistan'a Areni yakınlarından bir yerden geçiyoruz. Yazının birinci bölümünde "işte buradan geçmiştik" diye yazdım.
Ermenistan'a girdik, ERmenistan da temsilci olan Haydar arkadaş araba ile bizi karşılaya geldi. Aynı gece Yerevan'a ulaştık.
Tanm Kandil'den Yeravan'a xaxurke den çıkıp gelirken 19 günde ulaştık.
Suriye de eğitimdeyken Diyar Çürükkaya vardı. dersim'den gelmişlerdi. Kuzeye geçerken veya kuzeyden gelirken hep düşman içinden yol alıyorlardı.
Bir gün şakayla Diyar: "ya burada şarj oluyoruz ama Dersim'e gidene kadar pilimiz bitiyor. keşke bir helikopter olsada çabuk ulaşsaydık"
Onun bu söylemine bütün arkadaşlar gülüşüyorlar. Söylediğinde kısmen gerçeklik payı vardı. Suriye'den yayan Dersim'e gitmek şüphesizki epey yorucudur. Hemda cephanelerini de yanına alarak. Dersim'e yeniden gitti ve bir çatışmada şehit düştü.
devam edecek
Not: Bir sonraki yazım "Kandil-Yerevan ve Şimdiki Duruşum" olacak.Okumanız dileğiyle...
Kandil-Yerevan ve Şimdiki Duruşum(5)*Yerevan'a geldim..
Burada bir süre kaldım. Sonra Tiflis'ten Avrupa'ya geçemek isterken yakalandım. 3 yıl Tiflis'in berbat zindanlarında kaldım, bunu yazmıştım(1).
Tiflis'te yazdığım bir kitap denemem vardı. Orada "hiç bir partide yer almayacağımı ve poltikaya girmeyeceğimi" belirtmiştim.
*Hiç bir partide yer almayacaktım..
Tiflis zindanında yazdığım hiç bir partiye katılmayacağım görüşüm bu güne kadar da geçerliydi.
Şimdi de aynı şekilde düşünüyorum..
Bütün Kürdistani partilere eşit mesafedeyim. Düşüncem olarak katıldığım ve katılmadığım hususlar vardır.
Terazi partilere göre değişse de,hiç birini tam veya büyük çoğunlukla onaylamıyorum.
Bu konudaki bağımsız tavrımı koruyacağım.
Mücedeleye atıldığımdan beri düşmana hizmet etmedim ve etmeyeceğim.
*Kemal Pir arkadaş direniş olursa 2. ben olacağım...
Bağımsız-demokratik ve Birleşik Kürdistan PKK'ye grup döneminde katıldığımdan beri gençlik hayalimdi.
Bu aynı zamanda Kürtlerin ve Kürdistan halkının genel hayalidir.
Ortadoğu'da bana göre 50 milyonu aşan Kürtler için bağımsız bir ülke ve devletin kurulması asıl amacımdır.
Buna giderken, konjöktür, bölge dengeleri,uluslarası güç dengeleri ve mevcut durum dikkate alınarak özerklik, federasyon, konfederasyon vb türden statülerin kazanılmasını desteklerim ve yanında olurum...O anki koşullarda bunlardan fazlası sağlanamıyorsa bu kadarını genel amacı koruyarak onaylarım.
Kemal Pir arkadaş Diyarbakır zindan direnişi yara alınca ve geri çekilince şunu söylemişti.
"Bundan sonra direniş başlatılırsa ben ikinci olacağım" demişti.
İkinci olacağım iddiasında değilim. Teşbihte hata olmaz diye yazdım. Dünya gerçeği, ülke ve bölge koşullarını yeni döneme ve 21.yüzyıla göre değerlendiren ve bu uğurda mücadele eden bir parti ve topluluk olursa ve çıkarsa desteklerim. Aktif biçimde yanında olurum.
*Düşmanlarımız bize karşı birleşiyor, biz düşmanlarımıza karşı birleşemiyoruz.
Ulusal birlik için çalışırım..
Partilerin birlik söylemi var ama çok cılız. her parti sıkıştığı anda bütün Kürtleri yanında birliğe çağırır. Bırakalım dörp parçayı biz daha her parçada bile ulusal birliği sağlamış değiliz.
Çok yazık ediyoruz. Bu kadar çekilen acıya ve gösterilen fedekarlıklara ve savaşçılığa ve direnişe, bunca bedele karşı aldığımız yol çok az...
Direniş ve savaşçılıkta övüldüğümüz kadar varız. Sorun bu değil.
Birlik ve ortak strateji lazım...
Ortak akıl... Ortak akıl..
*Eski arkdaşlarımı affediyorum..
Affı hep devletler ve partiler çıkarmaz.
Özellikle KCK yönetimindekileri kendi açımdan affediyorum. Hep partiler haklı olmaz, bazen bireylerde haklı olur.
İlk başlarda kırılmıştım ve kırgındım. Hatta biraz kızgındım.
Şimdi değilim. daha olgun ve sağlıklı yaklaşmaya çalışıyorum.
Diğer arkadaşlarımla bir sorunum yok, daha öncede söylemiştim, kırdıklarım varsa özür diliyorum..
Eleştirilerim olacak ve devam eder.
Buda gayet doğaldır.
Bütün Kürdistani partilerle gruplarla, aydınlarla, şahsiyetlerle dostluklarım olur. Ben hiç kimseye kapalı değilim. Hepsine açığım.
*Sörgeci ve işgalci devletlere karşı mücadele eden her partiyi, kişiyi, grubu desteklerim.
Kürdistan halkı ve mücadelesi için dua edeni, azıcık destek vereni, gönlünde yaşatanı, düşmanlarımıza karşı acı çekeni, taş atanı, tüküreni, direneni vb vb ve hatta "küfür" edeni bile desteklerim...
Özgürlükler, demokrasi ve eşitlik, kadın özgürlüğü, evrensel hukuk ve evrensel ortak değerler vb vb temel hedeflerimdir.
Kendimizi kurtarmadan başkalarını krutarmaya kalkmak bizim için büyük bir yalandır. Ülke, ulus ve halk olarak hala dünyada yerimizi almış değiliz. Mazlumların ve ezilenlerin yanında olurum...
Başka şeylerde yazacaktım ama duruşum asıl olarak budur.
Hepinize saygılar ve sevgiler..
Dursun Ali Küçük
Not: Bu yazı dizisi bitti. Başka zamana başka konularda anılardan ve yaşanılanlardan yazarım..
Aşağıdaki linklerden yazının 1,2 ve 3 cu bölümü okuyabilirsiniz.
http://kaypakkayahaber.com/kose-yazisi/kandil-yerevan-yuruyusumuz1-dursu....
http://kaypakkayahaber.com/kose-yazisi/kandil-yerevan-yurusumuz2-dursun-...
http://kaypakkayahaber.com/kose-yazisi/kandil-yerevan-yurusumuz3-dursun-ali-kucuk
Son Haberler
Sayfalar
ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)
Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?
Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.
SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”
“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.
İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.
3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.
Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.
Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.
Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.
Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)