Perşembe Mayıs 9, 2024

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

Bana göre Kaypakkaya‘yı yaşadığı koşullar içerisinde en iyi anlatan silah arkadaşı Muzaffer Oruçoğlu‘dur. Oruçoğlu  İbrahim‘in işkencede katledilmesinin; yani devletin Kaypakkaya düşmanlığının altını çizerken iki  temel meseleden kaynaklandığını söyler.

1.Milli mesele (Kürt meselesi)

2.Kemalizm Eleştirisi

Devrimin yolu, Cephe, vs ,vs  devrimin onlarca sorununa (genç yaşına rağmen) cevap aramış ve cevap olmuştur yoldaş Kaypakkaya.

Her meseleye yaklaşımında diyalektik bir metot görürüz. Kemalizm‘i incelerken, Kemalist hareketin hangi sınıfı temsil ettiğini incelemiştir, buradan doğruyu yakalamaya çalışmıştır. Ancak bundan dolayıdır ki; ezen ulus  şovenizminden gram  etkilenmemiş, milli mesele gibi  Türkiye  Devrimci Hareketi‘nin bugün hala üzerine fırtınalar kopartılan en önemli meselesine 50 yıl önce cevap olmuştur.

“Böyle bir öndere sahip olmak ayrıcalıktır“ sözünün altını bir kez daha çizmek gerekiyor diye düşünüyorum.

Almanya‘ya  göçün 62 yılında,n ölümsüzlüğünün 50. yılında Avrupa‘da yaşayan yerli ve göçmen emekçiler için  ne anlam taşır Kaypakkaya yoldaşın belirlemeleri? Şimdiye kadar hiç tartışılmayan  yada benim böyle bir tartışmaya şahit olmadığımdır üzerinde durmak istediğim bu mesele!

Avrupa cografyasında Kaypakkaya yoldaşı anma etkinliklerinin yapıldığı şu günlerde, Kaypakkaya yoldaş bir gece, bir kaç panelle anılabilinir mi? HAYIR! Yoldaş bir gece ve panellere sığmayacak kadar BÜYÜKTÜR!!

“Kaypakkaya’yı anmak demek,  onun görüşlerinin yılmaz savunucusu olmak demektir“ diye başlayan klasik bir söylem vardır! Evet  Avrupa  cografyasında Kaypakkaya‘yı anmak, Kaypakkaya cı olmak demek,  üretim alanında iş yerinde  örgütlenmek yerli emekçilerle dayanışmayı büyüterek en ilerici unsurlarla birleşerek yaşasın  proleterya enternasyonalizmi sloganını en güçlü şekilde haykırmak demektir!  Yaşamın her alanında yaşadığımız cografyanın sorunlarına duyarsız kalmadan sınıfın bilinci ile coğrafyamızda ve dünyada gelişen  olaylar karşısında sınıftan yana tavır koymaktır! Gençliğin yerli ve Uluslararası  Gençlik Hareketleri ile birleşmesi yaşadığı cografyanın ML hareketleri ile bütünleşmesi yaşadığı cografyanın siyasetine duyarsız değil, bizzat gençliği örgütleyen diğer uluslardan gençlerle ML hareket içinde bütünleşen bir gençlik hareketi yaratma becerisi Kaypakkaya‘yı anmak demektir!

Kısaca bedeni burada kafası Türkiye cografyasında yaşayan, mülteci devrimcilikle vakit geçirip nostalji yaşayan, üretim alanında sessiz, suya sabuna dokunmayan, işyerinde kedi, dernekte aslan kesilen bir şekilleniş  Kaypakkaya ile bütünleşemez!!

17.05.2023

İsmail.S

1685

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

Sayfalar