Pazartesi Nisan 29, 2024

Bir Çatı Altında Toplanma - Hiciv -

Konumuz değil....
Başka zaman...
Yakında ...
Pek yakında ...
Çok yakın...
Çok çok yakın da....

Bir süredir bir çatı altında toplanma...

Çağrılarının yapılmadığını görüyorum.

Aslında bence  bir çatı altında toplanma...
Çağrıları yapmanın tam zamanı.
Gezinin ayyuka çıkardığı çoğunluğun  darbeciliğini, etik olmayan davranışlarını, hukuksuzluğunu.......  enternasyonalizmsizliğimizi ... ulaşabildiğimiz her ferde ulaşabilmemiz için her türlü aracı kullanmamız gerekir derken söylenen her sözünde masa yüzerinde kaldığını ....herkes  görmüş....

Tiftik tiftik parçalarken..
Bence bir çatı altında toplanma....
Çağrıları yapmanın tam zamanı.
Tarihin hiç bir sürecinden de  çoğunluk, çoğunluğunu muhafaza edebilmek için  milli iradeye, genel ahlakımıza.....  
/ üçte ikiye  / saygı  gösterilmeli söylemlerine de bu kadar sıkı sarılmamışlarken.
Neyse dediğim gibi....
Bence   bir çatı altında toplanma...
Çağrıları yapmanın tam zamanı.
Tabii ki bu esna da bir ülkenin sosyo ekonomik yapısını farklı görmüş olmanın bir hareketi de maoist, lenist
yapıp yapmayacağına dahil yeterli bilgiye de...............
Sahip değilim.
Bence bir hareketi tam maoist - leninist.. yapan......
Salt ülkenin soyo ekonomik yapısını farklı görmesi de......
Olamaz.
Zaten böyle olmayacak olsa....
Bu bakış açısı da kimseyi ikna etmez.....
Değil mi ?
Hatta İnsanlar için bazen belirleyici olan da......
Yaşadıkları soyo ekonomik yapıyı tam tahlil edenler değil de.....
Yaşadıkları soyo ekonomik yapının biçimlendirdikleri  zihniyle örtüşen   sosyalizmi savunanlar ola gelmemişler midir ?
Bu yüzden de çoğu zaman  bir hareketin........
Maoist yada leninst olup olmadığını öğrenmek istiyorsak savunduğu.........
Sosyalizme de bakmamızın yeterli....
Olduğuna da.....
İnanıyorum...
Böyle bakınca da ...
Stalinin demokratik halk devrimlerinin eleştirisine inan bir insan olarak da....
Misalen, halkın günlüğünde göre bildiğimde..........
Savunduğu sosyalizmde....
Maoizme göre de....
Ufak tefek...
Yanlışlar olsa da........
Maoistler.
En basitinden  devrimci halkın günlüğü gibi değiller .... yeni demokratik halk devriminin ve ardılı olan sosyalizmin......
Proletarya diktatörlüğünü içermediğini...
Biliyorlar...

Diğer konulara da ülkenin sosyo ekonomik yapısını nasıl değerlendirdiğinden tutun emperyalizm hakkında ki değerlendirmelerine kadarki her türlü..........
Ufak tefek....
Yanlışlarına da gelince......
Zaten bu tür ufak tefek yanlışlıkları da......
Hepimiz...
Yapmıyor muyuz ?
Nürnberg Partizanın, halkın günlüğünü eleştirdiği, bu siteden de yayınlanan yazıda/  Halkın Günlüğü’nün yolu: Demogoji, takıntı,
idealizm ve revizyonizmde ısrarı / yazısında yazar feodalitenin çözülüp çözülmediğini değerlendirirken...
 " Ortada sanayi kapitalizmine bağımlı ve buna tabi olarak  gelişen tefeci tüccar kapitalizmi gerçekliği mi var? "  diyerek....
 hepimizi.....
Yanlışlık......
Yapıp yapmadığımız......
Konusundan da vicdanımızla kendimizi baş başa bırakmıyor mu ?
Feodaliteyi sadece sanayinin çözmediğini farklı üretim ilişkilerinin de / neo liberal politikaların da / çözdüğünü...... sekseni / bismarcıklığı  / değerlendirirken de seksenle çözülenin sadece feodalite olmadığını feodaliteyi çözmesi beklenen sanayinin de farklı bir üretim ilişkisince / neo liberal politikalarca /  çözülmeye maruz bırakıldığına dikkatimizi çekerek.
Amorfa:
Neo liberal politikaların ortaya çıkardığı proletaryaya, çözülmesi devam eden sanayide kalan proletaryaya - sanayi burjuvazisine, neo liberal politikalarla biçimlenmesi süren  toprak proletaryasına , köylüsüne -burjuvazisine...... ve bunlar arasındaki çelişkilere de ....
Bu konunun daha ikna edici olabilmesi için...
Biraz daha bu Nürnberg Partizan da kalarak devam edersem...
Nürnberg Partizan, aynı yazısında feodalitenin çözülmesi konusunda iç dinamiklerin rolünü halkın günlüğün yeterince
göremediğin de bahis etmektedir.
Piyasa koşullarından.
Piyasa koşullarının yol açtığı sermayede.
Ve bu sermayenin yol açtığı sonuçlardan....
Sonuçlar derken de Nürnberg Partizan, mahir gibi sermayenin milli burjuvaziyi ortaya çıkaracağından da...
Bahis etmiyor.
Ortaya çıkan sermayenin var olan üretim ilişkisi içerisinde yenden üretimden başka seçeneği olmadığından bahis ediyor....
Komprador hallikten.
Bunun aksini düşünmek Nürnberg Partizan tabi olduğumuz özeli biricik hale getirdiği ve de emperyalizmin ihtiyaçlarına göre de biçimlendiğimizi ret ettiği anlamı çıkar ki...
Bu da Nürnberg Partizana .....
Haksız...
Bir suçlama...
Olur.

Nürnberg Partizan bilir ki......
Özeli biricik hale getirdiğimiz...
O andan itibaren...
Hiç bir fert ülkemizin sosyo ekonomik değişimlerinde asıl belirleyici olanın emperyalizm olduğu
/ SÜREKLİ BİR DİYALEKTİK YÜZERİNDE ÜRETİM İLİŞKİSİNE SAHİP OLMADIĞIMIZ /  gerçekliğiyle ilişki kuramaz
İş adamı  işinde erbabıysa herkesçe de erbaplığı da takdir görüyorsa ve tüm bunlara rağmende
batıyorsa..
Patron için işçi çalışmamıştır, çalma mevkisidekiler de çalmıştır.
İşçi de patron batıyorsa bu kadar aynı fabrika varsa veyahut da teknolojik gelişme  karşısında erbaplık
ilkel kalınmışsa elbetteki eninde sonunda  birileri de batacaktı  der.
Patronu batıran faktörler  içerisinde  emperyalizmin değişen ihtiyaçlarıyla yeniden biçimlenen ekonomininde
olabileceği ihtimali göz ardı edilmiş olur.
Tam bir piyasa kaosu suçlu kılınır ve işin içinden çıkılır.
Suçlu emperyalizmin değişen ihtiyaçlarına göre değişmemiz değil.... doğru dürüst şehircilik, sanayi planına  sahip olmamamız söylenir.

Ve....
Avrupadaki kapitalizmin ortaya çıkışı esnasındaki şehirlerdeki, sanayi bölgelerindeki yaşanan tam bir kaos / aslında kaos değil sermayenin daha zengin olabilme yolu /...... Bizim de emperyalizmin ihtiyaçları nedeniyle  sürekli yeniden... baştan... ama bir daha baştan...  yaşamak zorunda kaldığımız tam bir kaos..... unutularak avrupada işler böyle yapılmıyor denir.
Tereciye, tere satılır
.....
Şehir planlamacılığına, sanayi planlamacılığına.... soyunulur.
İşte tüm bunları da Nürnberg Partizan bildiğinden.....
Ne feodalitenin...
Sadece salt sanayiyle çözüldüğünü....
İleri....
Sürer...
Ne de...
Özeli birinci / ikinci / hale getirerek...
Emperyalizmin ihtiyacına göre  de biçimlenmemizi...
İkincileştirir / birincileştirir /.
Nürnberg Partizanın  kelime kelime feodal çözümünde ne kadar gerçekleştiğini söylediği de aktaracak olursam:
Faklı bir konu.....
Konumuzla alakalı olmadığında .....
Yakında..
Pek yakında ...
Çok yakında ...
Onu da yazarım.
Neyse  fazla uzatmadan  da...
Konumuza da dönersek....
Konumuz neydi ya .

71343

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

Sayfalar