Cumartesi Mayıs 4, 2024

Biz bize benzemeyiz! [ismail cem özkan]

Kemalist arkadaşlar bazı sosyalistlerin kendileri gibi hayata baktığını ve yorumladıklarını gördükçe, duydukça diyorlardır “biz sosyalistiz herhalde!”... Ama Marksizimi bilen, onun düşünce yöntemini içselleştirmiş biri asla Kemalist olamaz ve hayata Kemalist gibi bakamaz, çünkü durdukları nokta farklı. Kemalistler burjuva ve sermaye bakış açısından devleti kutsallaştırıp, onu yaşatmak için düşünce yöntemini çizer, sosyalist ya da Marksistler ise tam tersidir, devleti “sönümlendirecek” işçi devleti kurmayı, yani işçi sınıfı ve mazlumların bakış açısına sahiptir...

Marksistler bir arada yaşamayı savunur, tüm diller, kültürler bir arada, "işçi sınıfının alın teridir bizim bayrağımız" der, o açıdan bakar hayata, küreseldir bir anlamda ama sermaye karşıtı bir küresel…

Arada bu kadar zıt farklar olmasına rağmen, kendisine “sosyalist” diyen ve kendisini ve çevresini kandıranlar Kemalist gibi hayata bakıp yorum yapıyorsa, “dolandırıcı” konumdadır, çünkü komünistler ve sosyalistler niyetlerini hiç saklamaz ve açık açık ortaya koyar...

Komünist veya sosyalist olduğunu iddia edenler dini örgütler içinde yer almaz, çünkü din sosyalist düşünce ve yaşam biçimi ile taban tabana zıttır, hayata biri “biat ve itaat” ederek bakar, sosyalistler ise tersidir, “sorgulayarak” bakar... Hem Alevicilik oynayıp hem kendisine sosyalistim diyende Kemalist gibi davranan “dolandırıcılar” gibidir...

Sosyalistler kimseyi kandırmaz, niyetini açıkça ortaya koyar ve sınıfsız toplum için işçi sınıfı devleti kuracağını ve bunun ütopya olmadığını, gerçekleşebilecek bir somut bir şey olduğunu vurgular ve bugünden sosyalist yaşama uygun yaşam nüvelerini oluşturmaya çalışır...

Türkiye'nin 100 yıllık bir tarihi var, en azından cumhuriyet tarihi tanımı içinde... Bu zaman içinde komünistler kendilerin çıkarı için ne yazık ki devrim odaklı tutarlı ve devamlılık arz eden bir siyasi çizgi yaratamadılar... Sürekli burjuva devletin iktidar savaşında olmazsa olmaz iktidar mücadelesinde bir tarafı tutmak zorunda kaldı, “onlar gelirse daha kötü”, ya da “kötüler gitsin en azından asgari bir demokrasi olsun da bizde yer üstüne çıkalım” fırsatı arayışı içinde oldular... Bu ikilem yani “Godot” gelecek gibi demokrasicik bekleyen komünistlerin, demokrasisi bir türlü gelmedi. Aslında bir anlamda burjuva demokrasisi gelmemesi daha iyi, işçi devleti için devrim koşullarını devlet kendi elleri ile hazırlıyor, halkı “umutsuz” bırakıyor, bunu fırsat bilip örgütlenme yerine “kötünün iyisini” tercih edip onun arkasından gitmek” devrim fikriyatını” uzaklaştırmaktan başka işlevi olmamıştır... Kısaca örgütlenmek ve devrimci mücadele koşulu hazırlamak yerine, burjuva demokrasi beklentisi ile sosyalistçilik oynandı bu ülkede...

Sosyalistler “Gezi Direnişi” kendiliğinden ortaya çıkınca elleri kolları birbirine karıştı, ne yapacağını bilemez, örgütsüz olduklarına lanet okudular...

Peki, bu dini tepki onları örgütlü yaptı mı?

Sosyalistler, komünistler dini yapılar içinde örgütlenmez, onlardan “taraftar devşirelim”, “onları da yanımıza alalım” söylemi değil, tersine güçlü bir örgütlü model çıkarırsanız, mazlum, ezilen taraf zaten güçlü olarak gördükleri ve kendilerini savunacak tarafın yanında yer alacak, kucak açacaktır, çünkü kendi güvenliği için güvende olacağına inanacağı tarafa destek verir mazlumlar...

Komünistler kimsenin dini inancına, ibadetine karışmaz, çünkü onların inancını da işçi devleti güvenceye alacaktır, gerçek laik devleti ancak işçi sınıfı kuracaktır, çünkü dinden çıkarı yoktur, onu metalaştırmayacak yegane güç işçi sınıfıdır...

Din metalaştığı sürece laik bir devlet sözde kalır...

Komünistler işçi sınıfını örgütlediği an zaten toplumun çoğunu örgütlemiş demektir, işçi sınıfı toplumun bel kemiğidir, sermaye bile işçi sınıfının gücüne ve üretim için çalışmasına dayanır. İşçi sınıfı üzerinde ki sermaye patronlarını atması için kendi devleti kuracağına gerçekten inanması gereklidir, aksi halde sırtında bir joker gibi taşıdığı kan emici sermaye sahiplerini atamaz...

Ulus devlet, kendi içinde kendisi dışında yer alanlara "umutsuz" kalacakları ortam yaratarak "kendilerine benzemekten başka çıkar yolu yoktur, eğer yaşamak ve mutlu olmak istiyorlarsa" anlayışını pekiştirecek güvenlik önlemleri alır. Toplumu bir anlamda çeşitliğini yok edip homojenleştirmek ister. Homojen toplumlar sanki daha sorunsuz sömürülüyormuş gibi.

Ulus devletinde “kendisi için” özgür olan şeyler, ötekiler için yasaktır...

Eylem birliktelikleri ile zıt kutuplar yan yana gelebilir, çünkü kısa vadeli ve sonuç veren eylemler, eylem birlikteliğinden geçer. “Devrim olsun bütün sorunlar sonra çözülsün” anlayışı doğru anlayış değildir. Komünistler halkın refahı onları sömüren burjuvalar kadar olması için mücadele eder, burjuvaların yaşam kalitesini yok edip onları fakir yapıp toplum artık eşitlendi demez, tersidir doğru olan… “Fakirsin sen fakir kal” demek yerine daha fazla hak ve özgürlük elde etmek, daha rahat yaşam olsun diye mücadele eder. Sınıfsız toplumun temeli daha rahat ve eşit şekilde bir arada olmak değil midir, sınıfları ortadan kaldırmanın birincil amacı sömürüyü ortadan kaldırmaktır, sınıf olduğu sürece sömürü olacaktır… Burjuvazinin yaratmış olduğu bencillik, tüketici kültürü dışında yer alan tüm değerler, hayat standardına ulaşmak ve onu aşmak için mücadele edilir. Şatoda oturan burjuvazinin şatosunu yıkma değil, o şatoda eşit koşullar içinde yaşamaktır amaç, gecekondu binamızdan çıkıp o seviyede yaşamak… Koskoca şatoda birkaç kişi yaşarken, şimdi hep bir arada yaşayacağız, birlikte üreteceğiz birlikte o zenginliği paylaşacağız, yeter ki başkasının emeği üzerinde yükseltmeyelim refah seviyemizi… Sömürülenler, başkasını sömürmek için iktidara gelmez…

Komünistler farklıları yok etmek yerine, farklılıklar ile birlikte bir arada yaşamı savunur. Homojen toplum yerine dünyanın tüm renklerinin bir arada olduğu ve hiçbir rengin diğerinden üstün olmadığı bir sınıfsız bir toplumu savunur.

Eylem birliktelikleri demek değildir ki bir arada olanlar bir birine benzesin, aksine farklıklar olduğu için zaten eylem birliktelikleri oluyor ve o eylem süresince ortak çıkar için mücadele edilir, sonra herkes kendi amacına uygun mücadele yönteminde yoluna devam eder.

Eylem birliktelikleri, olaylara aynı pencereden bakanlar arasında olmaz...

Bakın Kürt sorunu konusunda eylem birlikteliğinin ortak adı HDP'dir. Birbirinden ayrı siyasi görüş ve ideolojiler bir arada Kürt sorunu çözümü için somut adım atmak için bir araya gelmiş siyasi çıkar birlikteliğidir... Hiç biri diğerini “benim gibi düşüneceksin, benim ile her olayda aynı adımı atacaksın” diyemez, çünkü dediği an “kopmalar” kaçınılmazdır... Elbette içinde sorunlar var, yakın tarihimizin içinde ilk büyük deneyim diyebiliriz, bu kadar farklılıkların bir arada olması… 12 Eylül 1980 öncesi kısa bir zamanda deneyimlenmiş “Direniş Komiteleri” vardır ve onun ilgili bir çok yayın bulabilirsiniz.  Çıkar birlikleri elbette bir noktaya kadar gider ve her yeni açılım başka yolların ve anlayışların oluşmasına neden olur…

Ülkemizin tek sorunu elbette Kürt sorunu değildir, onun dışında da hayata bakan ve farklı sorunları odak noktasına almış sol anlayışlar mevcuttur, her birinin farklı duruşları olması onları ne haklı ne de haksız yapar. Tarih, bugünler ile ilgili notlarını kazanımlara bakarak yazacaktır, çünkü tarihin akışına hiçbir etkisi olmayan anlayışlar tarih notları arasına sözü kısa değinmeler dışında edilmeyecektir.

Aynı şekilde bir çok ilçede ve illerde oluşturulmuş olan “demokrasi birlikleri / bileşenleri”.  Hepsi farklı uçlardaki oluşumlardır, ama ortak payda demokrasi. Yapılan eylemlerde ortak belirlenen sloganlar ve afişler taşınır ama hiç kimse “sen neden kendi bayrağını, flamanı taşıyorsun” demez, çünkü farklılıklar güzelleştirir o eylemi ve bileşenin anlamına uygun davranış ortaya çıkarır. Demokrasi bileşeni dendiği an zaten ”tek bayrak ve flama” olmaz, ülkenin resmi anlayış dışında yer alan tüm renklerinde katılıp kendisini ifade edebildiği ortamlardır... “Ben Aleviler ile ya da sosyal demokratlar ile aynı yürüyüşte yürüyorum” diye ne onlardanım ne de onlar benzemek için uğraşırım, ne de alınıyorlar ama onlar var diye kendi ilkelerime ters bir davranış içinde olurum... Bizler görüşleri ve niyetlerini açıkça söyleyen ve bu konuda her şeyi ile net anlayışı savunanlarız...

Kısaca “biz bize benzemeyiz” ama demokrasi olunca hepimiz aynı yürüyüş kolunda yerimizi alırız.  Hepimiz farklı ideolojileri savunan, hayata başka noktalardan bakanlarız, hepimiz bu yaşamın farklı renkleriyiz, zenginliyiz…

İsmail Cem Özkan

1793

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar