Cumartesi Haziran 1, 2024

Bu kan denizinde boğulacaksınız!

 

Okmeydanı’nda Liseli Dev-Genç’in Berkin ve Soma için adalet nöbetinde dönük gerçekleşen polis saldırısı sonucu çıkan çatışmada kolluk güçleri katliamlarına yenilerini ekledi. Polis, kitlenin üzerine ateş etmiş, Cemevine taziye için giden Uğur Kurt boynundan vurularak ağır yaralanmış ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmiştir. Uğur Kurt’un katledilmesinin ardından Okmeydanı halkının öfkesi büyümüş ve bu durum karşısında kolluk güçleri tekrar saldırıya geçerek birçok kişi gaz kapsülleri ile yaralamıştır. Çıkan çatışmalarda yaralanan ve kimliği henüz belirlenemeyen bir kişi de yaralanarak hayatını kaybetmiştir

Açık biçimde yönetememe krizi içerisindeki AKP hükümeti var gücüyle kent mekânlarda Gezi İsyanı ile başlayan mücadele gücünü bastırmanın derdine düşmüş ve bunu paniklemesi içerisinde azgın bir şekilde fütursuzca saldırılarını artırmıştır. Korkunun kadir olduğu bir tablo içerisinde katliamlar gerçekleştiren faşist devlet faşizmin kalelerini korumanın gayreti içerisindedir. İç ve dış siyasette ekonomik ve politik bekasını sürdürmeyi planlayan devlet, artık her vesilede tahmin edilen açıklamalar yapmakta ve katilleri koruduğunu ayan beyan ilan etmektedir. Bu açıklamalar Uğur Kurt’un katledilmesinin ardından yine tekrarlanmış ve katiller korunarak, devletin tam da böyle bir şey olduğu, katliamlar üzerinden kendini inşa edildiği bir kez daha ispatlanmıştır. Aynı şekilde Kılıçdaroğlu da Kurt’un katledilmesinin ardından “Polisler de bizim çocuklarımız” diyerek tarihine sadık biçimde katliamı kaşeleyip imzalamıştır

Maden işçilerinin katledilmesini “fıtrat” mertebesine çeken, Berkin Elvan için  “Ölen ölmüştür, geçmiştir” diyerek katliamı meşrulaştıran ve Uğur Kurt’un katledilmesi ile ilgili olarak da “polis nasıl sabrediyor” diyerek “durmak yok katliama devam sloganını”  kuşanan ustalık döneminin mertebesinde ivmeyi yükseltmektedir.  

Muktedirlikte arşa değen başının alınacağı korkusu Erdoğan’ı ve hempalarını tedirgin etmektedir. Eskisi gibi olmayan bir mücadele ve direniş hattı içinde ödediğimiz bedeller öfkemizi büyütmektedir. Bu öfke Uğur Kurt ile birlikte daha da artmıştır. Genetiğine katliam işlenmiş Faşist Türk devletinin tarihinden bugüne gerçekleştirdiği katliamlar ödetilecek olan bedellerin çığlığı ve öfkesi olacaktır. Alanları faşizmin kolluk güçlerine dar edelim, korkuyu büyütelim.

Uğur Kurt ölümsüzdür.

Katil devlet hesap verecek

Bedel ödedik bedel ödeteceğiz

Öfkemiz keskin ödeteceğimiz bedeller ağır olacaktır

PARTİZAN

 

94260

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

Sayfalar