Çarşamba Mayıs 15, 2024

Bu metin bir isyandır yoldaş yüreklerden

Eğer    

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,

arkalarında doldurulması

mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,

en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,

yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer ...           

Can Yücel

Evet bir sevdaya yazılmış gibi duruyor bu şiir, değil ama, her türlü gitmelere göredir görebilene, mesela dostuna, mesela analara ve yoldaşlığa dair neden olmasın ki, kalbinin en derininde sönmeyen bir kor gibi ısıtmaz mı yoldaşlık bedenini, insanın baktığı yöne göre değişir sevdaların anlamları, kelimeler bilindik anlamlarından çıkar senin için uzak bir diyardan, mesela Munzur’dan, mesela hücrelerden, sevdalandığımız başka şeylere yelken açabilir. Ya da bir kelime içimizdeki çağlayanı ikna eder çıkarır göz kenarlarından yoldaşının öptüğü yanağına, su kadar gereklidir ömre bence yoldaşlık, parmağının ucu sızlasa sızlar yoldaşınki de, onun da sana uzanan titreyen kelimeleri yakar dilini söyleyemezsin bazen onu ne kadar sevdiğini, işte bundan güzeldir yoldaşlık sendir senden içeri.

Yalanı tanımayan bir hayat, gözlerinde açmış bir Nergisdir suyunu alır bakışlarından, Sefasını sürmedir birlikte paylaşmanın sofranda Gül kokusunu Deryalar dolusu bölüşürken…

Gülizardır koştuğun toprak gülü gülümsemesi hayat, yürüdüğün dağ Nur kadar aydınlık bir özgür gelecek için Şen tebessümlerin arasında vedalaşma anında kollarını taaa kocaman açıp sarıp sarmalamadır yoldaşlık…

Uçar konar yoksul bir işçinin sırtındaki çimento torbasına işte sen tam o anda dünyanın neresinde olursa olsun aynı hüznü paylaşırsın yoldaşınla, işte bundan çok acıtır içini ayrılık.

Daimi değil bu ayrılık bilirim lakin kendime de diyemem ki hüzünleri kov diye, meret tam gelir konar göğsünün orta yerine çık dersin çıt yok sus dersin bağırır gidiyor yoldaşın kalk sarıl… Öyle bir sarıl ki dönüşü devrim olsun

Her şey unutulur diyorlar ya yalan bu unutulmaz, çıkarsın sokağa, balkonuna evinin, dışarıdan gelen seslere bakar gözün, duymak ister gözlerini kulakların gelen olmaz yağmur da yağdı mı tamamdır burnun ucunda incecik bir sızı… Ağlasan mı ki bilemezsin kaybolmak isteyeceksin kalabalıklarda ama olamayacaksın işte böyledir ayrılık iki ucunda yoldaşların, gitsen zulüm yüreciğine kalsan onların gidişleri ölüm…

Bilirim ki sen bilirisin bildiğimi, düşünürüm, düşünürsün düşündüğümü, kelimelerimiz kirletilmemiş en saf haliyle durur bilincimizde, bilincimiz kah bir barikatın tam ortasında, kah bir deniz kenarında dalga sesinde, kah bir dağın kuytusunda düşman seslerden uzak. Ayrılığın her türlüsü yakıyor içimi ama zamansız gidişler en acıtanı, bu yüzden gittiğimiz yol gerçek ve acı ve acıtıyor, veda etmeye dilim gitmediğinden değil aklım elvermediğinden veda etmeyeceğim. Çünkü her an yanı başımızdasınız.  Elimin beş parmağı gibi, saatin beşi vurmuş gibi, tekrarlanan her beş, çoğalan her beş, on beş, beş yüz,  beş bin, beş milyon, beş milyarlarca halkların örgütlülüğü ile döneceksiniz.  Beş milyar olacaksınız, biliyor ve inanıyorum buna döndüğünüzde göreceğiz, şimdilik sadece sonlanan kelimelerim ve sizi anlatmada çok ama çok eksik kalan bu metinler. Onun içindir ki bu son değil aslında şimdi Gezide düşenler, barikatta dövüşenler, fabrikada direnenler, BAŞTA KADINLAR, işçiler, gençler, tüm emekçi halklar adına elveda değil uğruna düştüğünüz hayata ve size MERHABA… (DDSB’li bir yoldaşınız)

93916

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:

Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH),  'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sayfalar