Pazar Mayıs 5, 2024

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...

12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden baskı ve zulüm politikalarını Avrupa kamuoyuna teshir etmek; birlikte mücadele yürütmek, haklarını aramak yolunda kurumlaşmaya yönelik ilk adim olarak 23 Kişiden oluşan Avrupa Sürgünler Meclisini oluşturdu.

 


Geç kalmışta olsa atılan bu tarihi adimin hak arama yolunda demokratik mücadele bilincini yükselteceği, AKP hükümetinin demokrasi şovlarını ve ikiyüzlülüğünü Avrupa Kamuoyunda teshir etmede ve Ülkemiz coğrafyasında sürdürülmekte olan özgürlük ve devrim mücadelesiyle dayanışma içinde olmada, işlevli olacağı, katkılar sunacağı bilinciyle destek olup güç vermek, duyarlı davranmak gereklidir. Bu Platform herkese her öneri ve katkıya açıktır. Bitmiş, şekillenmiş ve sonlanmış bir kurum değil, bilakis ortak katkılarla dayanışma içinde birlikte inşa edilmeye başlanmış bir çalışmadır. Unutulan, ulaşılamayan haber verilemeyen tüm çevrelerin ilişkilenmeye çalışması kendilerinden beklenendir... İlerde büyük bir kongre ile de taçlanmalıdır.

 


Bu girişimin bileşenleri içinde çok çeşitli yelpazeden Sanatçı, Yazar, Gazeteci, Sendikacı, Öğretmen, Yapımcı, Yönetmen, Şair, Ozan, Gazi ve politik aktivist yer almakta ve Avrupa’da ATIK’inde içinde olduğu 20 civarında Göçmen örgütü tarafından desteklenmektedir. Son süreçte Demokratik ilerici kurum ve örgütlerin asgari müşterekler ve ortak sorunlar etrafında hak gasplarına karşı, eşit haklar mücadelesi yolunda faşizme karşı geniş eylem birlikleri ve birlikte mücadele platformları oluşturma çabalarının olgunlukla yürütüldüğü bu süreçte, Avrupa Sürgünler Meclisi`de bu mücadeleye kendi çalışma alanından güç taşıyacaktır. 19 Ocak 2013 de Yürütme Kurulu ve isteyen Meclis üyelerinin katılımına açık olarak Dusseldorf`da yapılacak Toplantıda İmkan ve olanakları değerlendirerek, kısa orta ve uzun vadeli bir çalışma programı çıkarılmasına katkı olması acısından, ortak akil oluşturulması yönündeki çabaya yönelik önerilerimizi belli başlıklar altında sunacak olursak;

 

- Bilgi Bankası oluşturmak; Avrupa ülkelerinde bulunan, Türkiye ve Kürdistan Coğrafyasından gelmiş politik sığınmacıların, Kürt bölgesinde savaşın ve zoraki göçün yarattığı sorunlardan kaynaklı topraklarını, köylerini terk etmiş geçinmek ve can güvenliği için Avrupa ülkelerinde iltica başvurusu yapmış olanların, genel bilgilerini toplamak. Arşiv çalışması yaparak sağlıklı bilgilerin oluştuğu, bilgiye ihtiyaç duyanların resmi başvurabileceği ve bilgi alabileceği bir büro oluşturulması;


-Bu çabanın Sürgünlerin haklarını koruma Vakfı şeklinde yada Sürgünler Sendikası olarak tüzel bir kişiliğe kavuşturulması yolunda resmi bir kurum kurmak. Bu kurumun Avrupa’daki ve Türkiye’deki insan hakları örgütleriyle (Af Örgütü-Rote-Hilfe-Karawane-Azadi-IHD-TIHV-Mazlum-Der-78`liler Vakfı, TUYAB, Barolar, TTB, Avrupa Mülteciler Konseyi vb.. ) gibi örgütlerle birlikte çalışmalar yapması, buna yönelik uzman kişilerden Avukatlardan, Hukuk Bürosu oluşturulması;


-Uzun yıllar cezaevinde yatmış, tecritte tabi tutulmuş, işkence görmüş, sakat kalmış, Açlık grevi ve Ölüm oruçları neticesinde sağlık sorunları yasayan insanlarımıza sahip çıkmak. Sağlık kurumları ve Terapi merkezleriyle birlikte çalışmalar yapmak. Bu tür insanların tedavilerine yardımcı olmaya yönelmek ve yol göstermek. Bu alanda psikiyatrisi, doktor ve sağlıkçılardan destek almak;
-Türk Devletinin İnterpol üzerinden takibatı neticesinde her yıl onlarca Politik sürgün, iltica hakki kazanmış sığınmacı Avrupa ülkelerinde yada seyahatler esnasında gözaltına alınmakta ve aylarca hatta yıllarca tutuklu olarak cezaevlerinde kalmaktadır. Bu konuda İnterpol merkezine ve Birleşmiş Milletlere davalar açmak, iltica hakki ve statüsü kazanmış olanların haklarını savunmak ve korumaya yönelik çalışmalar yapmak;
-Sürgünde yaşamını kaybeden, sanatçı, aydın, yazar, sair, sinemacı, ve devrimcilerin bilgilerini derleyen, anılarını toplayan ve kamuoyuna sunarak onları yaşatmayı amaçlayan çalışmalar yapmak, bu süreçte Avrupa’da sürgün hayati yasayan yazar, ozan, sanatçı, ressam vb. arkadaşlarımızın desteğini alarak kültürel ve sanatsal çalışmalar yapmak ve bu ürünleri geniş demokratik kamuoyuna ilerici TV, Basın ve gazeteler üzerinden duyurmak;


-Yıllık bültenler ve raporlar yayınlayarak kamuoyuna, Avrupalı partilere, Meclislere sunmak, başta Türkiye’de Kürdistanda, Avrupa’da ve genel olarak Dünyada yaşanan insan hakki ihlallerini duyurmak. Cezaevlerinde yaşanan tecrit ve izolasyon politikalarına karşı mücadele yürütmek;


-Avrupa ülkelerinde tutuklu ve hükümlü olarak cezaevlerinde bulunan politik tutsaklarla dayanışma içinde olmak, 129 a/b yasalarına karşı mücadele yürütmek, Kamuoyunda duyarlılık oluşturmak...;


-Anadolu coğrafyasında Ermeni, Süryani, Ezidi, Rum, Kürt, Alevi, 1 Mayıs katliamlarını, işçi katliamlarını kınayan, sürgünde, 12 Mart ve 12 Eylülde ve daha öncesinde Sosyalist ve Devrimcilerden hayatini kaybedenler anısına, “Halkların Kardeşliği ve Faşizme Karşı Mücadele Müzesi” veya anıtı oluşturulmaya çalışılması. Bu müzede Mustafa Suphilerden, Nazım Hikmet’e, Yılmaz Güney`den, Behice Boran`a, Ahmet Kaya, Enver Karagöz, gibi şahsiyetlerin belge ve sanatsal çalışmalarına yer vermek, 12 Mart ve 12 Eylül faşist Askeri Cuntaları sürecinde işkencede, darağacında, kuşatmada katledilen devrimci arkadaşlarımızın toprağa düşen yasamdan kopan tüm ilerici, sendikacı, aydın, devrimci, komünist ve mücadelede şehit düşenlerin ayrımsız tümünün bilgi ve belgelerinin yer aldığı kitapların ve belgesellerin olduğu, gelecek kuşakların tarihimizden öğreneceği bir Mücadele tarihi kitaplığı.....;


-2015 yılının Ermeni Soykırımının 100. Yılı olması vesilesiyle, Avrupa’da büyük bir organizasyon “Halkların Kardeşliği Buluşması Büyük Festivali”ni Ermeni ve Süryani Soykırımı sahsında Dünyadaki tüm soykırımları lanetleyen Hrant Dink adına Ermeni, Kürt, Alevi, Sosyalist aydın ve konuşmacıların uluslararası önemli şahsiyetlerin davet edildiği, Ozan, Sair ve Sanat gruplarının çağrıldığı, Ermeni, Ezidi, Süryani, Türk, Kürt, Alevi, Zaza, Boşnak, Laz Çerkez, Arap, Terekeme, Romen milliyetlerine mensup tüm halkımızın, Göçmenlerin ve Sürgünlerin, Avrupalı ilerici, hümanist demokrat kesimlerden yüz binlerin buluşturulduğu Türkiye-Kürdistan, Ermenistan- ve Avrupa’dan canlı TV yayınlarıyla etkinliğin duyurulduğu tarihsel bir Festivalin planlanması;


- Kısa vadede yapılabileceklere ilişkin olarak ise; Ankara’da sürmekte olan 12 Eylülü yargılama mahkemesi şov niteliğinde olmakla birlikte; Yurtdışında yasayan sürgünleri ve zulüm görenleri temsilen sembolikte olsa bir heyet üzerinden mahkemelere davacı olarak katılınması…;


-AIHM de 12 Eylülün ve askeri mahkemelerin yarattığı hak ihlallerini maddi –manevi mahkum etmek için davalar açmak... İşkence, Gözaltında kayıplar, iş kaybı, Emeklilik hakları, gasp edilen mal varlıkları gibi konularda davalar açmak...Türkiye’de görülmekte olan davanın bir gününe denk gelecek tarzda “Avrupa’daki Sürgünler 12 Eylülü Yargılıyor” seklinde AIHM veya Avrupa parlamentosu önünde Mart ayı döneminde kitlesel bir miting düzenlemek ve sesimizi kamuoyuna duyurmak,


-12 Eylül Askeri faşist yasalarının tümünün ortadan kaldırılması ve sonuçlarının mahkum edilmesi. Sürgünde yasayanları, halen tutuklama ve takibat yaşayanları, ülkemizde zindanlarda bulunan tüm tutsakları kapsayacak şekilde “Tutsaklara Özgürlük” “Genel AF “ şiarıyla konjuktüre uygun olması bakımından, genel kamuoyunun talebi acısından AKP döneminde de uygulanan 12 Eylül Yasaları sonucu Devrimci ve Kürt tutsaklarını, KCK siyasi operasyonlarını sonlandıracak şekilde “ZINDANLAR BOSALSIN, GENEL AF” Kampanyası startının verilmesi. Uluslararası kamuoyunun harekete geçirilmesi;


-Sürgünlerin güvenli ve özgür koşullarda ülkelerine gidebilmeleri için yasal ve hukuki tüm engellerin Kaldırılmasını talep etmek ve Mücadele yürütmek, Avrupa’da 50 bini aşkın olarak bilinen Siyasi sürgünün ve zulüm görmüşlerin bu sürece dahil olmalarını, görev almalarını, hem kendi geçmişlerine saygının gereği, hem de zulmedenlerin yaptıklarının yanına kalmaması mücadelesine destek olmaya çağırıyoruz!


Önerdiğimiz çalışmaların ve hedeflerin gerçekleşmesi bizlerin duyarlılığı ve azmine bağlıdır. Gerçekleşmesi için; dar grupçuluğu, ben merkezciliği aşmak, mütevazı olmak, kıskançlığı ve küçük burjuva önyargıları terk etmek, kolektif düşünmek, Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için diyebilen bir yaklaşımla iyi olandan öğrenmek, eksiklik ve zaaflara karşı mücadelede yapıcı ve tamir edici olmak, umutla ve kararlılıkla atıl durumda olan enerjiyi açığa çıkarmak için sabırla çalışmak, büyük düşlerimizin gerçekleşeceği, insanin insana kulluğuna son verildiği özgür geleceğe inanmak ve kendimize güvenmek...

07-01-2013- Mahmut Özkan

103332

Mahmut Özkan

Gündeme dair politik yazıları ile tanıdığımız Mahmut Özkan özellikle ATİK sitesindeki yazıları ile tanınmaktadır.

Mahmut Özkan

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Sayfalar