Çarşamba Mayıs 15, 2024

Demirci Kawa’dan Kobané’ye İsyan, Serhıldan, Zafer !

Baharın coşkusu, Demirci Kawa’nın öfkesi ve cüreti ile harmanlanan bir direnişin, isyanın simgesidir Newroz. Dört bir yanı yangın yeri olan bir halkın tereddütsüz ve korkusuzca yine aynı yangının üzerine zılgıtlarla, sloganlarla yürümesidir. Yok, sayılan kimliğinin, yasaklanan dilinin özgürleştirilmesi uğruna direnenlerin mevzisi, teslimiyete karşı Dörtlerin zindanlarda tutuşturduğu ateşle yanmaktan kendini sakınmayanların adresidir Newroz. Kalekollarla, kazılan hendek ve örülen duvarlarla sınırları aşan direnişin kuşatılmasına ve tecrit edilmesine karşı birleşme ve mücadeleyi büyütme çağrısıdır Newroz.  Ünye/Fatsa’da, Arhavi’de, Dersim’de ve birçok yerde HES’lere, yaşamın ve doğanın katledilmesine karşı bedenini iş makinelerinin önüne barikat yapanların direnişidir. Türkiye Kürdistanı’nda açığa çıkan toplu mezarları çağrıştıran katliamları Soma’da, Ermenek’te, Torunlarda “fıtratında ölüm var” diyerek işçi katliamlarını olağanlaştıranlara karşı işçi ve emekçilerin büyüyen öfkesidir Newroz. Kadın cinayetlerine karşı Özge Can Aslan şahsında isyana duran ve erkek egemenliğine karşı mücadeleyi yükselten kadınların cinsel şiddete, tacize ve tecavüze karşı başkaldırısıdır Newroz. İdam sehpasında Denizlerin haykırışı, Kızıldere’de Mahirlerin direnişi, Amed  işkence hanelerinde İbrahim’in ihtilalcı isyanı ve Mazlumların sönmeyen ateşidir Newroz. Dersim dağlarında Beşlerin kavga çağrısı, kadın özgürlük mücadelesinde Sakinelerin tavizsiz duruşudur Newroz.

Binlerce Kawa olup Meydanları dolduralım

Newroz coşkusu hiç kuşku yok ki içinden geçtiğimiz süreçte daha büyük bir önem ve anlam kazanmıştır. Direniş ve kavga şiarlarıyla barikatları sel olup yıkanlar Gezi İsyanı’ndan Kobané’ye mücadeleyi zaferle taçlandıranlar Ortadoğu’nun mazlum halklarına, işçi ve emekçilere, ezilenin ezileni kadınlara, halk gençliğine baharın müjdesini vermiştir. Zafer coşkusuyla dört bir yanda yakılacak isyan ateşlerini katliamlarla, inkâr ve asimilasyonla söndürmeye çalışanlara inat Newroz, serhildanlarla harlanarak egemenlerin ve şovenizm zehrini yayanların etrafını saracaktır. 

Kadınlar, Gençler, İşçiler, Emekçiler, LGBTİ’ler!

Bizlere düşen en önemli görev Kobané’de Kawa olup savaşan Arin’in, Sarya’nın, Kader’in, Paramaz’ın, Serkan’ın, Saruhan’ın, Alişerin ve kavgada ölümsüzleşen şehitlerimizin savaşarak yükselttiği bayrağı dalgalandırarak meydanları doldurmaktır. “Kobané direnişi direnişimizdir’’ diyerek düşmana karşı aynı cephede mevzilenen Partizanların coşkusuyla Newroz ateşini birlikte harlayarak zafer halayına birlikte tutuşmaktır. Cizre’de devlet tarafından katledilen Ümit’in, Yasin’in, Barış’ın, Amed’te Ceylan’ın, Kadir’in ve Gezi İsyanında Berkin’in, Ethem’in, Ali’nin, Mehmet’in, Abdullah’ın, Hasan’ın, Ahmet’in ve Medeni’nin hesabını sorma bilincini kuşanarak kavgaya omuz vermektir.

Halkımızı zafer coşkusuyla dört bir yanda tutuşturulan Newroz ateşini harlamaya, direnişi ve mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.

Newroz Pîroz Be!

Bijî berxwedana Kobanê!

PARTİZAN


63233

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Partizan'dan

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:

Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH),  'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sayfalar