Perşembe Mayıs 2, 2024

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Korkmadan bu maceraya gireceksin. En güzel yaşam, en zorlu uğraş bu macerada vardır. Kalleşliğin nereden geleceğini, dostluğun ne olduğunu bilirsin. Niçin neden savaştığını, seni sömüreni, ezeni bilerek ve dünyayı tanıyarak yaşarsın. Ufkun ala bildiğine açıktır, gitmenin ve bilgi deryasında süzülmenin sınırsızlığını yaşayarak görürsün.

Militan bir ruha sahip olunmadan devrimcilik yapılamaz. Militan ruh ise kitlelerin devrimci çoşkusundan, Marksizmin bilimselliğinde alır enerjisini. Devrimcilik sosyalizme inanmaktır. Sosyalizm ve komünizme inanmayanlar devrimci olamaz. Devrime katılmak ayrı ama, devrimcilik ise devrime katmaktır geniş yığınları.

Devrimcilik gözü kara militanlığı şart koşar. Özellikle gençleri içine çeker ve gençler devrim ateşini harlayarak yürür yollarında. Ve bu çoşku işçi ve emekçilerin çoşkularıyla birleşince, önünde hiç bir güç duramaz. Onlar için artık 24 saat devrim için vardır ve onun dışında başka bir zaman yoktur.

Kitlelerde böyle bir maceraya atılmadan eskiyi yıkıp yeniyi, kendilerini özgürleştircek sistemi kuramayacaklardır.

Devrimcilik, tarihi kökleri derinlerde olan büyük bir tarihsel maceradır. Kopuştur eskiden, eskilerden. Kopuştur hayatı durduran çürümüşlüklerden, kokuşmuşluklardan ve hantallıklardan. Büyük bir macerayı göze alamayanlar devrimci olamazlar, olsa da onlar sözde devrimcilerdir. 1960-1970’lerin genç kuşakları düşünüldüğünde ve onların maceraları göz önüne alındığında, arkalarına bakmadan yürüdükleri görülecektir. Onlar, geride kalmasın diye gölgelerini yanlarında taşıyan bir kuşağın temsilcileriydiler.

Ya da 15-16 Haziran 1970 Türkiye işçi sınıfının direnişi düşünüldüğünde, işçiler kendilerini o maceraya attıklarında tankları bile çiğneyip geçmişlerdi. Aynı Tahrir Meydanı’nda olduğu gibi. (Ya da Haziran’da “her yer Taksim” de olduğu gibi)[1]

Ezilen yığınların maceracılığı yıkıcı ve yakıcıdır. Bir kere başladığında sonun nereye varacağı pek kestirilemez. Önünde ise düşmanın kıyıcı dev orduları bile duramaz, ayak altında ezilirler. O bir sel gibi, tusunami gibidir. Kenarda duranları da içine alarak ve her adımda büyüyerek ilerler. En büyük en güzel insanlık macerasıda budur. Özgürleşmek için devrim saflarında maceraya atılmaktır doğru olan.

Yenilgi günlerin devrimciliği zor olmasına karşın, en iyi devrimcilik ve devrimci kalmak böylesi günler için vardır. Bu kara günleri ezip geçenlerin maceraları ise, geleceğin çimento taşları, çoşkulu devrim günlerinin hazırlayıcıları olurlar ve olmuşlardır.

En büyük devrimciler ayağa kalkmış ezilen kitlelerdir. İşçi ve emekçilerdir. Onların devrimciliği zorbalardan zorla alınan ateşle harlanmış gibidir. Bin yılların ezilmişliklerini, kölelik zincirlerini kırarak fırlatıp atarlar. Çünkü onlardır her şeyi yaratan ve onlardır yine en güzel tarihleri yazacak olanlar. Buna inanmak ve onlarla birlikte olmak, onların karanlık yanlarını aydınlatmak bu maceranın en özgün yanlarıdır.

Kitlelerin zaman zaman büyük bir sessizliğin içine çekilmesinden korkmamak ve ürkmemektir devrimcilik. Böylesi durgun zamanlar, kitlelerin kendilerini tanıma ve yeni atılımlar için enerji toplama anlarıdır. Böylesi dönemlerde devrime ve devrimciliğe sövüp sayanların haddi hesabı yoktur. Bilirsin bunların ne diye it gibi bağırdıklarını ve de uluduklarını. Onların devrime karşı salya akıtmaları, uşaklıkta bir yer edinme telaşıdır. Onlara baktığında insanın insan olmaktan çıktığının resmini görürsün.

Bazan ölüm seni ve bazan sen ölümü kovalarsın, ama ölüm hep senin önün sıra yürümesine karşın, sen onu görmeden düşünmeden yaşarsın. Sen ölümden değil, ölüm tüccarları senden korkar.

Her özel mülk bir başka ezilenden çalınan hayattır. Mülk edinme ve özel mülkiyet sahibi olmanın ağırlığı yoktur üzerinde. Bu nedenle yaşamı yaşayarak yaşarsın. Devrimcilerin yüreklerinin bir bahar yeri gibi olması bundandır. Yaşamın en güzel yanı da budur. Çünkü mülk ya da özel mülkiyet edinme hırsı ağır bir zincir gibi dolanır insanın bacaklarına. Kısıtlar insan gibi yaşamı yaşamayı. Özürlüğün prangasıdır onlar. Elinin tersi ile iterek bu tür anlayışları silmek için uğraş, onu yer yüzünden silerek tarihin çöplüğüne atmaktır devrimcilik.

Kitlelerden kopmamak, onlarla içiçe bir yaşam sürdürmektir devrimcilik. Bir deryadır kitleler, ne varsa onlarda vardır. Gelecek onların elleriyle biçimlenecektir, zorbalık onların sıkılı yumruklarıyla yıkılacaktır. Onlara güveneceksin ve onlarsız bir yaşam hayal etmeyeceksin. Hayal ettiklerin onların avuçlarının içindedir çünkü.

Beklemesini bilmektir devrimcilik. Kitleler kış uykusuna yattıklarında sabırsızlanmayacaksın, telaşlanmayacaksın, umutsuzluklara kapılmayacaksın. O anı sabırla, iğneyle kuyu kazar gibi beklemektir en büyük devrimcilik. O anın her an gelebileceğini düşünerek yaşamak ve hazırlıkları ona göre yapmaktır devrimcilik. Yer çekimine karşı korcasına yaşlanmadan yaşayacaksın, o anın gelmesini bekleyerek.

Tarih boyu devrimler insanlığın en büyük maceraları olmuştur.Tarihe not düşenler ve yön verenler yalnız ve yalnızca bu maceralar olmuştur. Devrimcilikte mayasını bu büyük insanlık maceralarından almıştır. Bu maya insan var olduğu sürece mayalanmaya devam edecektir.

Ve her nesil bir sonraki nesilden daha militanca mücadele içinde bulacaktır kendisini. Çünkü baldırı çıplak dev kış uykusundan uyanmaya çoktan başladı. Zorbaların telaşı ve zorbalıklarını artırmaları bundandır.

Kokuşmuş düzenin uyuşukluğundan ve yaşamı ağırlaştıran köhneliğinden kurtulmak istiyorsan, bu macera seni bekliyor. 16 Mayıs 2011


[1]Parantez içindekiler yeni eklendi.

 

102090

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Kadro sorunu ve kadro politikası üzerine

“Örgütsüz bir halk silahsız bir orduya benzer” diyordu Mao yoldaş. Eğer bir halkın, sınıfın kendi örgütü, savaşımında ona öncülük edecek partisi yoksa hiçbir şeyi yok demektir. Zira örgütlenme ve örgüt bizim için dünyayı değiştirmek için gerekli olan araçtır. Sınıflar mücadelesinde birçok örgütlenme ve örgüt biçiminden bahsedebiliriz. Ancak proletaryanın tarih sahnesine çıkması ve kendisi için bir sınıf haline gelmeye başlamasıyla birlikte, kendisini kurtuluşa götürecek, kendi sınıf örgütünü de yaratmıştır. Proletaryanın sınıf örgütü ise komünist partidir.

İdeolojik görevlerimiz ve önemi

Toplumsal varlığımızın bir sonucu olarak ortaya çıkan düşüncelerimiz hayatımıza yön veren bir güce dönüştüğünde var olan kabul ya da ret iki seçenek olarak karşımıza çıkar. Üretim araçlarıyla olan ilişkimiz sınıfsal durumumuzu belirlerken; dünya görüşümüz veya ideolojik duruşumuz buna uygun bir şekillenme içine girer. Ancak sömürülenler cephesinde kendi için bir sınıf olmak ayrıca bir bilinçlenmeyi farkındalık sağlamayı gerektirir.

“Bir can daha çoğalacağız bu kış, gün olur devran döner ve umut yetişir”*

İbrahim Kaypakkaya, yoldaşlarıyla birlikte, partinin, ordunun ve aynı zamanda komünist gençlik örgütünün temellerini atarken tarihteki birçok benzerleri gibi “genç” bir önder sıfatı taşıyordu. Komünizm uğruna yürüttüğü mücadelede şehit düştüğünde, bu durumu değişmemişti. Nitekim kuruluşundan günümüze Proletarya Partisi’nin vermiş olduğu şehitlerin büyük çoğunluğu bu gerçekliğin “yaşatıcısı” oldular.

Tarzımız karakterimizdir! Doğru bir çalışma tarzı ortaya konmadan devrim örgütlenemez!

Birçok yoldaşımız hala kaba ve dikkatsiz bir çalışma tarzına sahiptir, meseleleri tam olarak anlama çabasında değildirler ve hatta alt kademelerdeki durumdan bütünüyle habersiz olabilirler: ama gene de çalışmaların yönetilmesinden onlar sorumludur. Bu son derece tehlikeli bir durumdur. (…) toplumdaki sınıfların bugünkü durumları hakkında gerçekten somut bir bilgi olmadan iyi bir önderlik de olamaz.” (Mao: 1992, 13.)

Giriş

İdeoloji-Politika-Örgüt

Çok sık kullanılan, fakat “ne”liklerine dair ortak fikirlerin az olduğu kavramları temel alan bir konuya giriş yapacağız. Çok geniş kapsamlı bir başlıktan bahsediyoruz. Her bir kavramı ayrıntılı inceleyip, diğerleriyle bağını koyabilmek ve aynı zamanda güncel/somut örneklerle işleyebilmek, dergimiz sayfalarını aşan bir ürünü gerektiriyor. Böyle bir çalışmayı zorunlu gördüğümüzü belirterek başlayalım.

Gelecek Sosyalizmdir!

Kapitalizm, en az 400 yıldır bu dünya üzerinde varlığını ve yaklaşık 300 yıldır da egemenliğini sürdürüyor.

Kapitalizmin dünyayı  getirdiği durum önümüzde duruyor. Her haliyle çürümüşlük ve Cehennem!

Burjuvazinin kendi istatistikleri de, kapitalizmin dünyayı uçurumun eşiğine getirdiği gerçeğinin üstünü örtemiyor.

Savaş, yoksulluk, katliam ve bunların artarak devam etmesi ve kapitalist sistem altında insanlık için ufukta herhangi bir umut ışığının görülememesi...

Katledilişinin 44.yılında komünist Önder İbrahim Kaypakkaya'yı anıyoruz!

Katledilişinin 44. yılında Komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşı anmak için düzenleyeceğimiz geceye siz emekçileri, devrimcileri, yurtsever ve yoldaşlarımızı katılmaya çağırıyoruz.

Türkiye proletaryasının komünist önderi İbrahim Kaypakaya yoldaşın Diyarbakır işkencehanelerinde katledilişinin 44. Yılındayız. 

EL KONULAN MEZAR TAŞI İLE YIKILAN ANIT MEZAR

Bir daha mezar yıkımlarının yaşanmaması ve artık bu son istirahatgahında rahat uyuması için,Dersim'de inşa edilen Pembelik barajında suyun altında bırakılan yaşam alanları,kutsal değerler Dersim halkının özverili çalışmaları sonucu kendi mezarları ile Armenak Bakırcıyan'ın mezarının da kurtarılarak daha yüksek bir alana,Ermeni soykırımının 100.yılında inşa edilmiş,törenle açılışı yapılmıştı.Ermeni aynı zamanda devrimci olmaktan kaynaklı mezarı şimdiye kadar çeşitli defalar saldırıya uğramış,yıkımlar geçirmiştir.Ama her seferinde,düşmana inat yoldaşları ve halk sahip lenmiş tekrar inşa etmiş

Nereye ve Nasıl?

“Emperyalist burjuvazinin, işçi sınıfına yeni bir saldırı dalgası olarak 1980’lerden itibaren gündeme soktuğu neoliberal ekonomik politikalar; emperyalizmi krizlerden çıkaramadığı gibi, işçi ve emekçiler üzerinde yıkıcı (ideolojik-örgütsel) etkisi oldukça artmış ve dünyayı, adete bir emperyalist anarşi metaforu içine sokmuştur.”1

TKP/ML- GYDK

24 Aralık 1978 Maraş katliamını,19 Aralık 2000 Hapishaneler katliamını ve 28 Aralık 2011 Robiski katliamını Unutmadık/Unutturmayacağız!

TKP/ML Enternasyonal Büronun açıklaması:Tüm Kardeş Parti ve Örgütlere

Partimize bağlı Halk Ordusu TİKKO (Türkiye İşçi Köylü Ordusu) gerillalarıyla faşist Türk Ordusu arasında Dersim'in Aliboğazı alanında 23 Kasım 2016 tarihinde başlayan ve 28 Kasım 2016 tarihine kadar süren çatışmada 8 yoldaşımız şehit verilmiştir.

Sayfalar