Cumartesi Nisan 27, 2024

Devrim İçin Ölümsüzleşenlerimizi Anıyoruz! (Sentez)

İnsanlığın sömürüye dayalı sistemlere karşı mücadelesi de bu mücadelede sömürülenlerin canlarını feda etmeleri de neredeyse insanlığın bilinen tarihi kadar eskilere dayanıyor.

İçinde bulunduğumuz emperyalizm ve proleter devrimler çağında emperyalist kapitalist sistem başta olmak üzere günümüzde her sömürü düzenini ortadan kaldırarak insan emeğini özgürleştirme mücadelesinde can verenler de elbette kronolojik olarak insanlığın sömürü düzenlerine karşı verdikleri ilk mücadelelerin bir parçası, devamcısı durumundadırlar. Onları, binlerce yıllık sömürüye karşı mücadele ederken can veren öncüllerinden ayıran temel fark ise bunu bir program, bir bilinç ekseninde yapıyor olmalarıdır.

Kapitalist sistem henüz gelişme aşamasındayken işçi sınıfı aleyhine ama burjuvazi lehine son derece eşitsiz bir sosyal durum ortaya çıkarmaya başlar. İşçi emeğinin sömürüsünden kaynaklanan bu eşitsizlik hali giderek daha korkunç bir hal alır ve kapitalizmin doğası gereği işçi emeği ile ortaya çıkarılan toplumsal zenginlik toplumdaki azınlık olan burjuvazinin elinde toplanırken işçi sınıfı ve emekçilerden oluşan çoğunluk, sefaleti paylaşmak durumunda kalırlar.

Tıpkı daha önceki eşitsizlik koşullarının o koşullara isyan eden çağın devrimcilerini ortaya çıkardığı gibi kapitalizmin eşitsizlik ve sömürüye dayalı yapısı da elbette kapitalizme karşı isyan edecek, onu yıkmak ve sömürünün olmadığı bir düzen inşa etmek isteyecek devrimcileri ortaya çıkaracaktı. İşte tarihsel, sınıfsal ve sosyal bağlamda koşullar bugün kapitalist sömürüye karşı bir bilinç ve program dahilinde mücadele etmemizi sağlayan Marksizm Leninizm Maoizm’i ve böylelikle sınıflar mücadelesi tarihinde insanlığı sömürüye dayanan sistemlerden kurtarıp, sömürünün olmadığı yarının toplumunu inşa etmek üzere ortaya çıkarmış oldu.

MLM bilimi bize; kapitalizm başta olmak üzere her türlü sömürü sisteminin kaçınılmaz olarak ve giderek artan oranda toplumsal zenginliği bir avuç asalak burjuvanın elinde toplarken; toplumdaki esas büyük kitlenin ve esasen işçi sınıfının ve ezilen halkın aynı oranda yoksullaşacağını somut olarak öğretir.

MLM bize; kapitalist sistemin işçi sınıfına ve emekçi halka yoksulluk, sefalet, açlık, salgın hastalıklar, savaşlar vs. yoluyla sürekli olarak kitlesel ölümleri yaşattığı ve yaşatacağını gösterir. MLM bize; bu somut gerçekliğe son vermenin ancak işçi sınıfının öncülüğünde ve önderliğinde, başta köylülük olmak üzere, ezilen emekçi sınıfların gerçekleştireceği bir toplumsal devrimle mümkün olabilir ve işçi sınıfı ve insanlık ancak bu yolla kapitalist sömürü sisteminden kurtulabilir demektedir.

Her türlü sömürü düzenine karşı verilen her mücadele, sistemin yine yoksullar arasından seçerek görevlendirdiği ve hiyerarşik örgütlenmelerin en üstünde burjuvazinin kendi öz sınıf örgütlenmelerinin olduğu, burjuva devlet aygıtı tarafından engellenmek, bastırılmak, yok edilmek istenir.

Burjuvazi bunun için devlet aygıtını bir şiddet aracı olarak kullanmanın yanısıra işçi sınıfını ve ona öncülük edecek devrimcilerin sistemi parçalamayı doğrudan hedef alan programlarını bozmak, işçi sınıfının devrimci ideolojisini burjuva ideologlarca geliştirilen teorilerle bozulmaya tabi tutmak gibi ideolojik saldırıları da kullanır.

Nasıl ki “savaş siyasetin silahlarla sürdürülmesi” ise devletin açık karşı-devrimci şiddeti de ideolojik saldırıların polis-asker vs. aracılığıyla sürdürülmesi durumudur. Dolayısıyla burjuva devlet aygıtı, kendisine yönelen devrimci eylemi bozmak, savsaklatmak ve bunlarla birlikte devrimci grup ve kişileri yok etmek üzere örgütlenmiş tarihsel ve ideolojik olarak gerici bir kurumdur.

İlham kaynaklarımız…

Dünyada ve Türkiye’de sömürü sistemine ve onun ezilenler üzerindeki gerici diktatörlüğü demek olan devlet aygıtına karşı mücadelelerinde milyonlarca devrimci emeğin sömürüden kurtulması, ezilen ulusların ve inançların özgürleşmesi, kadınlar ve LGBTİ+’lar üzerindeki ataerkil baskının yok edilmesi, ekolojik dengenin sağlanması vb. vb. kısaca insanlığın gelecekteki toplumunda sömürüden ya da başka bir nedenden kaynaklanan toplumsal bir eşitsizlik olmasın diye hayatlarını feda ettiler ve feda etmeye devam ediyorlar.

Hayatını okuduğumuzda, her birisinin bizlere ilham kaynağı olması gereken, sömürüyü yeryüzünden silme gayesindeki devrim için mücadele ederken, canlarını feda eden devrimcilerin her birinin gerici devlet tarafından öldürülmesinin anlamı sömürüye son verme mücadelesini engelleme gayretidir.

Devrimcileri kurulu düzen ve burjuvazinin demokratik ya da faşist görünümlü diktatörlüğü açısından “tehlikeli” yapan devrimcilerin basitçe sermayeye zarar verme eğilim ya da pratikleri değildir; yukarda belirtilen MLM bilinç ve program dahilinde sisteme yönelen ideolojik ve pratik saldırılarıdır.

Bu nokta bilincin önemini geriye atarak salt ölüme odaklı devrimci pratikle MLM pratiği ayıran önemli bir noktadır. Devrim mücadelesinde canlarını feda etmiş olan bütün devrimcileri anıyorken onların ölümlerini anlamlandırmak onların mücadelelerinin tarihsel, sınıfsal ve sosyal bağlamda ne anlam ifade ettiğinin vurgulanmasına sıkı sıkıya bağlıdır.

Yaşamlarını feda edenler kutup yıldızımızdır!

Hakim sınıfların demokratik ya da faşist görünümlü diktatörlüğünün görevi, işçi emeğinin sömürüsüyle ortaya çıkan akıl dışı eşitsizlik düzenini zor ile işçi sınıfı ve ezilen emekçi kitlelere kabul ettirmektir. Bunu gerçekleştirebilmek için burjuva akademilerinde tezler üretip işçi sınıfını devrimci mücadeleden alıkoymayı da; harekete geçmiş devrimcileri ya da devrimci grupları besledikleri asker, polis marifetiyle yok etmeyi de bir yöntem olarak kullanır.

Hakim sınıfların diktatörlüğünün o ya da bu yöntemle elde etmek istediği sonuç işçi sınıfının devrimci ideolojisinin işçi sınıfı ve ezilen emekçi safları arasında yayılmasını, komünist partisinin işçi sınıfı ve emekçiler arasında devrimci örgütler kurmasını, kurduğu devrimci örgütleri komiteler vasıtasıyla en küçük işçi grubuna ve emekçi halka kadar genişleterek siyasal, askeri bir güç olarak hakim sınıfların karşısına dikilmesini engellemektir.

İçimizden alınıp katledilen devrimci yoldaşlarımızın öldürülmelerinin nedeni de budur. Elbette başta emeğin kapitalist sömürüden kurtuluşu kavgası olmak üzere, köylülerin, kadınların, LGBTİ+’ların, farklı ulus, milliyet ve inançların, canlıların haklarının korunması ya da ekoloji mücadelesinde vb. yaşamlarını feda eden her devrimcinin bu tutumu binlerce yıllık insanın insan olma mücadelesi ve bunun gelecek için taşıdığı anlam düşünüldüğünde kahramancadır. Ancak sadece kahramanlık vurgusu ile sınırlandırılan bu tutumun, yukarda anıldığı şekliyle, ideolojik bağlamından koparılmasının MLM bir perspektiften kabul edilebilir bir yanı yoktur.

Devrim mücadelesinde canlarını feda her bir devrimci onların izinden yürüyerek insanlığı sömürüsüz bir dünyaya eriştirmek isteyen her komünist devrimci için bir yıldızdır. Ancak aynı zamanda o her bir yıldız bizim saflarımızda öne çıkmış bizden birisidir.

Devrimcileri ya da devrimci komünist önderleri, MLM’nin ustalarını mücadele eden diğer bütün devrimciler için erişilmez bir yerde kabul eden bütün yaklaşımlar aslında burjuvaziye hizmet etmektedir. Şöyle ki; sömürü ve baskı sistemine son vermek için mücadele eden her devrimcinin izinden yürüdüğü önderi, ustası ile arasına aşılması imkansız mesafeler yerleştirmek ve üstelik sözüm ona bunu da önder ve ustaları yüceltmek adına yapmak, esasen ideolojinin her devrimci açısından tıpkı ustalar ve önderler gibi kavranabilir ve geliştirilebilir olduğuna ilişkin gerçekliğin ve iddianın bozulmaya uğratılmasıdır.

Ustaların ve önderlerin kişiliklerinin mistifikasyonu, onlara yüklenen ve aslında gerçekçi olmayan özellikler vb. sadece onların bıraktıkları davayı sahiplenen devrimcilerin ustaların ve önderlerin geride bıraktıkları devrimci ideolojiyi ve onun işlevini doğru kavrayamamalarını da beraberinde getirir.

Bu olguyu MLM usta ve önderlerden tüm devrim için canlarını feda etmiş devrimcilere kadar genişletebiliriz. Bugün kimi devrimci örgütlerde belirgin bir şekilde görülebilen “şehitlik” kavramının altının dolduruluşu, MLM sınıf mücadelesi bağlamından kopuk, sınıf mücadelesinin yol, yöntem ve nihai amacı gibi temel sorularla ilişkisi belirsiz hale gelmiş olmasının temelleri burada yatmaktadır.

Hakim sınıfların diktatörlüğü elbette devrimcileri ideolojik olarak engelleyemediği noktada ideolojik saldırılarını şiddet araçları ile sürdürür. Geleceğin sınıfsız toplumunu kurma mücadelesine sarsılmaz bağlarla bağlı olan her devrimci için ölüm kaçınılmaz bir durum olarak belirdiğinde elbette devrimciler canlarını dün olduğu gibi bugün de yarın da feda etmekten sakınmayacaklardır. Ancak henüz böyle bir ikilik durumu dahi ortaya çıkmamışken, doğrudan devrimcinin ölümünü bir mücadele aracı olarak her koşulda ve her zaman kullanmak ideolojik olarak MLM’i kavrayamamış olmanın göstergesidir.

Her bir devrimcinin ölümü devrim mücadelesinin gelişimi açısından yukarda anlatıldığı biçimiyle ağır bir kayıptır. Dolayısıyla devrimci örgütün her bir devrimci kadronun kaybedilmesi durumunda bu ölümün hangi diyalektiğin sonunda ortaya çıktığı, kaçınılmazlığı, kaybettirdikleri ve kazandırdıklarını ince ince sorgulaması gerekir. Hele ki devrimci hareketin görece güçsüz olduğu, kitlelerle ilişkisinin önemli oranda gerilediği koşullarda bunu çok daha sıkı sıkıya yapmak gerekir.

Güçlü bir devrimci örgütle ileri

Türkiye’de İbrahim Kaypakkaya tarafından Komünist Manifesto Türkiyelileştirilip komünizm mücadelesi için proletarya partisi örgütlendiği ilk dönemden bu yana dört yüzden fazla şehit verdi. Şehitlerimizin her birisi canlarını feda ederken eylemlerinin ortaya çıkaracağı komünist topluma sonsuz bir sadakat duymaktaydılar. Sadece bizim saflarımızda mücadele ederek ölümsüzleşen yoldaşlarımız değil; Türkiye devrimci Hareketi bünyesinde savaşan bütün devrimciler için bu böyleydi.

Ülkemizde “cesaretiniz varsa gelin” diyen Sabahat Karataş, önüne konulan sehpa özgülünde sisteme tekme savurarak dağıtan Remzi Basalak; Türkiye devrimci hareketinin en başarılı şehir gerillalarından Tamer Arda; mücadele dolu yaşamı ile hepimiz için örnek olması gereken Habip Gül ve hepsinin adlarını burada anmamız olanaksız olan bütün Türkiye devrimci hareketi şehitleri de bizim şehitlerimizdir. Onları “bizim” yapan bizlerin tarihsel ve ideolojik olarak Türkiye işçi sınıfının ve ezilen emekçi sınıflarının faşist diktatörlüğüne son verecek, demokratik halk devrimi ve sosyalizm mücadelesini zafere götürecek olan yegane kolektifin proletarya partisi olması gerçekliğidir.

Bundan 50 yıl önce kurulan proletarya partisini kuruluş amaç ve işlevine uygun olarak tüm dünyanın devrimci şehitlerini anmak, -yani onları sınıf mücadelesinin anlamını derinlemesine kavrayarak ve onların şehit düşmelerini bu anlam içerisinde kavrayarak onları anmak-, onların resimleri önünde sıkılı yumruklarla hesap sorma ant içme pratiğinin yanında, ideolojik mücadeleyi yükseltmekle mümkündür.

Hakim sınıflar saflarımızdan çok sayıda kıymetli yoldaşımızı ve devrimciyi alarak onları öldürdü. Bunu yapmasının temel amacı bizleri sınıf mücadelesinde öndersiz, örgütsüz bırakmaktı. O halde yoldaşlar başta olmak üzere ölümsüzleşen bütün devrimcileri anmak için yapılması gereken bellidir. Devrimci örgütü güçlendirmek, işçi sınıfı başta olmak üzere ezilen emekçi halk içinde, kadınların, gençlerin, ezilen ulus, milliyet ve inançların içerisinde örgütlülüğümüzü yaymak ve güçlü bir devrimci örgütle hakim sınıfların diktatörlüğünü paramparça etmek!

1653

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Özgür Gelecek

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar