Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...Ne Lenin ne de dunyanin hicbir yerinde Komunistler dine karsi mucadeleyi pratik politikanin konusu yapmadilar. Dini bir ideolojik-egitim sorunu olarak ele aldilar.Dine karsi mucadeleyi sinif mucadelesi seviyesinde ele aldilar. Dikkatleri dine degil, sinif mucadelesine yonelttiler.Sanki Komunistler bu sorunda cok da cahilce yanlislar yapmis gibi her tarafta Komunistlere 'din sorununun onemi kavramamakla' elestiriler yoneltiliyor. Bunu yaparkende , kendi dinlerle uzlasma politikalarini aklamak-hakli gostermek icin yapiyorlar.
Hayir beyler, biz dinlere savas acmiyoruz; biz burjuva sisteme savas aciyoruz; ama dinlerle de uzlasmiyoruz, onu ideolojik mucadele, uzun erimli, iscilerin bir egitim sorunu olarak ele aliyoruz. Bizim saygi gosterdigimiz din degildir; bizim saygi gosterdigimiz dine inanan iscilerin bu inanc haklaridir. Hickimse inanclari yuzunden yargilanmaz maddesini o yuzden sosyalist anayasaya koyuyoruz. Din bireysel sorundur ve yeri devlet-din iliskisinde devletin dinsiz olmasidir. Din devletten tasfiye edilmelidir ve bireysel inanclar kategorisinde, bireysel bir ozgurluk olarak ele alinmalidir.
Tum dunyada komunistlerin yaptigi budur, bizim ulkemiz Devrimci tarihinde de...Eger ki Komunistleri suclayacaksaniz, ancak dinle savasi pratik politikanin konusu yapmamakla elestirebilirsiniz. Ki bunun da sinif mucadelesine dayanan bir komunist politika degil; dinlere savas acmis anarsist bir liberalin gozlukleri oldugunu bileceksiniz.
'Dinle savas dini guclendirir' der Engels. Dinler ne boyle yenilebilir ne de sinif mucadelesindeki gerici rollerinden azad edilebilir. Dine karsi mucadeleyi pratik politika seviyesinde ele almak ancak bir burjuva modernistin gozlukleridir.Ve sadece dinlerin sinif mucadelesi onundeki engel rolu pekistirilir boylesi bir ofkeli kucuk burjuva anarsizmi ruhu ile.
Biz dinleri kavradik; oyuzden dunyanin ucte birinde Sosyalist Devrimleri bir hayal degil, bir gercek yaptik. Ama ya sizler dinlerle uzlasma politikalariniz kime hizmet edecektir; Isci ve Koylulere, bir isci-Koylu Devrimine mi? Yoksa Feodal asiret ve toprak agalarina mi? Sahi kimle uzlasiyorsunuz? Gerici toprak rejimi ile uzlasmak dini daha da guclendirmez mi? Din Feodalizmin ideojisi degil miydi?...Feodalizmi yasatarak ne Kurdistani ne de Kurt Isci ve Koyluleri modernize edebilirsiniz...Sizin amaciniz da zaten o degil gibi; ne dersiniz? Baska Bir Dunya Mumkun! http://dino-ibrahim.blogspot.nl/2013/10/dine-savas-acmak-dini-guclendirir-ama.html
Son Haberler
Sayfalar
KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.
Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de halka karşı işlenmiş ağır suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?
Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek istemiyorum.
Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?
Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair
MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye.
Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.
Avrupa da İbrahim olmak!
18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.
50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını irdelemek bu yazının amacı.
“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi
Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.
MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]
“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve
aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.
O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.
Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,
insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,
saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…
MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:
Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH), 'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.
Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır
14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.
Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.
Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.
"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)
Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.
Yıllardır tanırım seni.
Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.
Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.
Akraba desem, değil.
Komşu desem, hiç değil.
Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...
Yok.
Olmadı.
Bize Cesur İnsanlar Lazım
"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."
Ah cancağızım... vay cancağızım...
Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.
Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...
Fontiye duranların kafasında patlatırsın.
Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....
Ah cancağızım... vay cancağızım...
İnan...