Pazar Nisan 28, 2024

Dişe diş dövüşülmeden kazanılmaz

Dünyada tüm savaşlar, sınıfların birbiriyle savaşıdır. Sınıflararası savaşım  gibi görülmeyenlerin gerisine bakıldığında ise, yine sınıflararası çelişmelerden doğdukları görülecektir.

Günümüzde, din adına savaşanların, ulusal hakları için dövüşenlerin, işçi sınıfıyla burjuvazi arasındaki sınıf çatışmasının değişik görüntüleri olduğu görülebilir. Günümüz savaşları, emperyalist dünya sisteminin içindeki çelişmelerden doğmaktadır. Temel çelişme; işçi sınıfıyla burjuvazi arasındaki çelişmedir. Diğer çelişmeler ve bunlardan doğan çatışmalar ise, bu temel çelişmenin varlığında kendini bulur.

Özellikle “islam” adına din savaşları çıkaranların, dinle hiç bir ilgisi olmayıp, esas olarak emperyalist burjuvazi ve ona bağlı işbirlikçi burjuvazinin sınıf çıkarları temelinde hareket etmeleridir. “Din adına savaş”, egemen burjuvazinin dini kullanarak sürdürdüğü bir egemenlik aracından başka bir şey değildir. 

Emperyalizm egemenlik peşinde koşarken, tüm çatışmaları körükleyip insanlığın tahribatından kaçınmazken, yerel işbirlikçilerini de birbirlerine karşı kışkırtıp bölgesel savaşları çıkarırlar.

Emperyalist burjuvazi, bazan doğrudan (işgal biçiminde) bazan ise dolaylı (vekalet savaşı) şeklinde savaşın içine girer ve egemenliğini, genellikle, sermaye ve sermayenin hizmetindeki silahlı ordusuyla yapar. Kan döker. Sermaye ile giremediği yere militaris gücüyle, militarist gücüyle giremediği yere sermayesiyle ya da bölgedeki uşaklarını birbirine kışkırtarak ve para- militer güçler  vasıtasıyla yapar. Ama, mutlaka kan döker ve kan döktürür. 

Halkların dost olmasını değil, birbiriyle düşman olmasını ister ve elinden geldikçe halkları birbirine düşman eder. Yerel burjuvazinin vasıtasıyla halklar arasında yapay (suni) çelişmeler yaratmakta birebirdir. Halkların dini ve ulusal farklılıklarını kaşımaya ve kaşıtmaya çalışır. Ve bu farklılıkları kullanır, kışkırtır.

Emperyalist burjuvazi, kendisi hıristiyan olsa dahi, Sünni'nin karşısında Şii’nin, Şii’nin karşısında ise Sünni’nin yanında kolayca yer alır gözükür. Oysa, o hiç birinin yanında değil, sadece ve sadece kendi emperyalist çıkarlarının yanındadır. Amacı ise; din ve milliyet farklılıklarını kullanarak halkları birbirine düşman etmektir.

Sermaye, işçi sınıfı ve emekçilerle barış içinde yaşayamaz. Bu, kriz dönemlerinde daha belirgin bir hal alır. “Barış” içinde yaşıyor gibi yaptığı süreçlerde dahi işçilerin haklarını kısıtlamak için çaba harcar.

Burjuvazi, sahip olduğu kapitalist üretim ilişkilerinin karakteri gereği, “barışçı” olamaz. “barışçı” olduğu anda, işçi sınıfının sınıf mücadelesinin geliştiğinin bilincindedir. Bu iki sınıf arasında bir barış olmayacağı için, işçiyi soyan taraf her zaman kendini savaş içinde bulacaktır. Doğal olarak onun karşısında yer alan işçi sınıfı da burjuvaziye karşı savaş durumunda kalmak zorundadır.

Sınıflararası çelişmelerin ortaya koyduğu temel bir gerçek: İşçi sınıfı, kendini ezen ve sömüren burjuva sınıfına karşı açıktan savaşmadıkça ne haklarını elde edebilir ne de ezilmekten kurtulabilir ne de dünyayı yaşanabilir bir hale getirebilir.

Dişe diş dövüşmeden hiç bir hak alınamaz. İşçi sınıfı, sömürüsüz, sınıfsız, sınırsız bir dünya yaratmak için dövüşmek zorundadır. Barış içinde bir dünya yaratmak için kavgadan kaçınılamaz.

Ne barış kendiliğinden gelir, ne de  zulmün kaynağı sömürü kendiliğinden ortadan kalkar. Düşmanın tüm kalleşliğine ve alçaklığına karşın, işçi sınıfı kendi sınıfsal hakları için meydanlara çıkıp dövüşmek zorundadır.

İşte o zaman, 35 günlük Kürt bebekleri ensesinden vurulmayacaktır. Aylan bebekler, bir avuç haydut emperyalist burjuvazinin egemenlikleri uğruna çıkardıkları savaş yüzünden, denizde boğulmayacaktır.

İşte o zaman,  bir burjuva alçağını zengin etme pahasına; ne Soma’da 301 maden işçisi diri diri toprağa gömülecek; ne de meydanlarda güle oynaya en demokratik haklarını kullanmaya çalışan insanlar bombalarla parçalanacak; ne de insanlar salt “Kürt” oldukları” için şehir ve köyleri tanklarla toplarla bombalanacak; ne de farklı din, cinsiyet, ulus ve mezheplere sahip oldukları için katledileceklerdir.

İşçi sınıfı, “denizdeki balıklar, havadaki kuşlar ve karadaki karıncalar gibi çokturlar.” İşçi sınıfı ve emekçiler; toprak gibi verimli ve üretkendirler. Canlı, doğurgan ve yaratıcıdırlar. Onlar, insanlığın dört mevsimidirler. Bütün dünyada yaratılanlar onların eseridir. İşte bundan dolayı ezen sınıflar onlardan korkarlar. İşçi ve emekçilerin örgütlenmelerinden korkarlar. İşçilerin birliği, ezenlerin darlığı olduğunu bildiklerinden, öncelikle ezilenlerin örgütlenmelerine saldırırlar. Çokların, çok olduklarının bilincine varmamaları için her türlü zorbalık ve şiddeti uygularlar. Türk devletinin GEZİ’de işçi ve emekçilere ve şimdi de Kürdistan’da Kürtlere saldırdığı gibi.

İşçi sınıfı, hayatı yeniden ve yeniden üretenin kendisi olduğunun bilincine vardığında ve sosyalizm bilinciyle kendisini donattığında, ne dişe diş dövüşmekten kaçacaktır ne de düşmanı burjuvazinin kof saldırılarından korkacaktır. İşçi sınıfı, sermaye sınıfının ve onun temsilcisi Hitler ardılı Erdoğan’ın “kağıttan kaplan olduğunu” savaş alanında daha net görecektir.

Sosyalist sınıf bilinciyle donanıp, örgütlenip faşist iktidarın zorbalığını yerle bir etmek için harekete geçmeliyiz. Bu devrimci güce işçi ve emekçiler sahiptir!

İşçisiyle, emekçisiyle; komünist, devrimci, demokrat, Kürt yurtsever, alevi, sünni; kadınıyla, genciyle ve her türlü ayrımcılığa maruz kalan tüm ezilenleriyle: Biz çoğunluğuz, güçlüyüz ve haklıyız!  

Az,  güçsüz ve haksız olan onlar. Yeter ki; birleşelim, örgütlenelim ve harekete geçelim.

Örgütlü gücünü zalimlere karşı kullanmaktan çekinmeyen halkların özgürlüklerini kazandıklarına tarih hep tanıklık etmiştir.

02.01.2016 

43254

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar