Cuma Mayıs 10, 2024

Diyaletiğin dansı! H. GÜRER

“Diyaletiği anlamak,değişim/dönüşüm ve hareketin sürekliliğini,karşıtların birliğini ve çatışmasını anlamaktır!”

Her ömür kendi gençliğini soluyor. Kaç yaşında olduğunun önemi yoktur! Geçmişin anılarıyla nefes alır her düş. Geçmişin yaşanmışlığı karşısında, geleceğin belirsizliği ‘gece’dir! Oysa, gelecek geçmişin esaretinden kurtulmayı bekler. Umutsuz bir geleceğin gölgesinde kalan yaşamlara dönüştürüldü insanlık. Bu yüzden gelecekleri belirsizleştirildi, korkularla örüldü, umutları kötürümleştirildi, düşleri acıya boğuldu, hayal kurma yetileri yok edildi, gelecekleri ellerinden alındı! Geçmişle yaşamaya itildi insanlık.  Geçmişle yaşasın, hayal kuramasın, geleceği hedefleyemesin diyeydi hepsi. Herkes önüne bakar oldu, gök yüzüne, yıldızlara bakmayı unuttu! Şimdi geçmişin ölü, solgun, donuk, anılarıyla oyalanıyor insanlık. Oysa aslolan gelecektir!

Yeni bir yıla daha giriyor insanlık. Girdiğimiz 2015 yılını fethetmek, insanlığın özgür, eşit, sömürüsüz ve savaşsız bir dünyada yaşaması için mücadele etmek, geleceği geçmişten koparıp almak gerekir. Zamanın üç boyutu vardır. Geçmiş, Şimdi/An ve Gelecek! Fethedilmesi ve yaşanılması gerekenlerşimdi’de/an’da ve gelecektedir!

2015 yılına dair, her yıl olduğu gibi, herkes gibi güzel ve umut dolu temenniler ve dilekler dilemeyeceğim. Yaşanmışlıklarımızdan çıkaracağımız derslerdende göreceğiz ki, iyi niyetli yaklaşımlar, temenni ve dilekler, ne yazık ki insanlık için her geçen gün kötüleşen yaşamın düzelmesi için yeterli gelmiyor. O halde yapılması gereken çok açık! Şimdi’yi/An’ı ve geleceği, yani yaşamı kazanmak için somut pratik adımlar atmak gerekiyor! Dünyanın bir ucunda bir kelebeğin kanat çırpması, dünyanın diğer ucunda bir kasırgaya yol açabilir. (Açar değil, açabilir!) Zira küçük etkiler büyük tepkimelere yol açar ve dalgalanma her seferinde artarak devam eder. ‘Herşey birbirine bağlıdır ve etkileşim halindedir’! Bu diyalektiğin altın kurallarından biridir. Bu küçücük de olsa bir olasılıktır. O halde yapılacak iş de bellidir. Bir kelebeğin kanat çırpışı olmak!..

2015 yılı, insanlığın özlem ve ihtiyaç duyduğu o Altınçağa dair attığı somut adımlar ve başarılarla dolu geçmesi umuduyla… Her yeni yıla, umut ekmeliyiz ki, yeşersin özlenen yaşam…

Yeni yılınız kutlu olsun!

Sersala we pîroz be!

Bonne année!

71654

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

Sayfalar