Salı Mayıs 28, 2024

Dostları “Peygamber” İsmail’i uğurladı

1981-1984 yılları arasında TKP/ML TİKKO davasından Erzurum Askeri Hapishanesi’nde yatan ve o dönemde gördüğü ağır işkenceler sonucu kalıcı hastalıklarla mücadele eden İsmail Mehrekula, tedavi gördüğü hastanede 3 Eylül gece saatlerinde yaşamını yitirdi. “Peygamber” kod adıyla tanınan Mehrekula, dün İzmit’te son yolculuğuna uğurlandı.

Herkes ona “Peygamber” diyor, öyle tanıyor, ismini az buçuk bilseler de soy ismini tam olarak bilemiyorlar ancak onu tanıyan istisnasız herkes onun için “kirlenmemiş”, “dürüst”, “halk insanı”, “moral kaynağı” olarak tanımlıyor. Ama tüm bunların da ötesinde tutuklandığı 12 Eylül Askeri Faşist Cunta koşullarında “direnişin sembolü” olması ve “ser verip sır vermeme” geleneğinin en onurlu sürdürücüsü olması ile yoldaşlarının gönlünde taht kuruyor “Peygamber”!

Ona neden ve kimin Peygamber lakabını verdiği bilinmese de, tüm sayılan bu özellikleri ile “peygamber gibi insan” olduğu herkes tarafından kabul görünüyor.

“Devrimciler 500 kişi ile Susuz’u bastı”

“Peygamber” İsmail, 1956 yılında Kars’ın Susuz ilçesine bağlı Masucuk Köyü’nde dünyaya gelir. Çok küçük yaşta babasını kaybeden İsmail’i, en büyük abisi nüfusuna alır. Yoksul ve emekçi bu ailenin çocuğu olan İsmail, 1977-78 yıllarında Proletarya Partisi ile tanışır.

Aynı dönem beraber mücadele yürüten yoldaşları onun tam bir pratik insanı olduğunu ve hiçbir fedakarlık kaçınmadığını anlatıyorlar. Mücadeleye en iyi şekilde katkıda bulunmak için kendisini geliştirmeye çalışan İsmail, aynı zamanda boksörlük yapar.

Bir yoldaşı, şöyle bir anısını anlatıyor İsmail’le:

Susuz’a yazılamalar yapılacak. İsmail ile bir yoldaşı silahlı bir şekilde güvenliği alarak yazılamalara başlıyorlar. Diğer yoldaşın dedesi aynı zamanda mahallenin gece bekçisi… Tam o sırada gece bekçisi Alişan Dede, 2 jandarma eşliğinde teftişe çıkmıştır. Dedesi gören yoldaşı, İsmail’e “Ne yapalım?” der. İsmail yolun bir kenarına, yoldaşı diğer kenarına geçer ve yere ateş etmeye başlarlar. Dede ve jandarmalar oradan kaçarlar.

İşleri bitirdikten sonra Alişan Dede’nin evine giden İsmail ve yoldaşı uyurlar. Sabaha karşı gelen Alişan Dede, ortalığı ayağa kaldırır: “Kalkın, kalkın! Devrimciler 500 kişi ile Susuz’u bastılar!” Tabii İsmail ve yoldaşı bu duruma içten içe gülseler ve dedeye “böyle bir şey olmaz” deseler de dedeyi ikna edemezler!

“Peygamber tatile çıktı, yerine ben bakıyorum”

Yıl 1981. 12 Eylül Askeri Faşist Cuntası, ülkeyi “Edirne’den Kars’a” faşizm örtüsü ile sarmalamıştır. Bir süredir aranan İsmail yakalanır. İlk olarak Kars’taki polis karakoluna götürülür. Burada onun getirilişine tanıklık edenler, onun polis ile dalga geçtiğini görürler. “Her zaman neşeliydi İsmail. Ben ilk olarak onu böyle gördüm.

“Peygamber” kod adını yoldaşları kadar polis de biliyordur. “Sana neden peygamber diyorlar?” diye soran polislere yine neşesinden bir şey kaybetmeden cevap verir: “Peygamber tatile çıktı. Yerine ben bakıyorum!

Burada polis işkencesinde 1 ay kalır. Her güne “Herkese günaydın” diyerek başlayan İsmail’in bulunduğu nezarettekiler, yataklarından onun şakalarıyla kalkar. Ondan önce Erzurum Askeri Hapishanesi’ne gönderilenler dört gözle onun yolunu beklerler. Daha sonra İsmail de buraya getirilir.

İşkencelerin ağırlaştığı askeri hapishanede de İsmail, her daim önder olarak gördüğü Kaypakkaya’nın duruşunu örnek alır ve kendisine yüklenen hiçbir şeyi kabul etmez, düşman ona işkence tezgahlarında hiçbir şeyi kabul ettiremez. Ne Filistin askısı ne de kum torbalarıyla yapılan işkence onu çözemez.                                                                               

İşkenceler, yıllar sonra hastalığa dönüştü

4 seneye yakın hapishanede kalan İsmail, tahliye olduğunda ardında bir direniş bırakır. Ancak bu işkenceler iç organlarında geri dönülmez tahribatlara yol açar. Bir böbreğini kaybeden İsmail’in diğer böbreğinin de % 20-30’u çalışır durumdadır. Ayrıca ciğerlerinden de rahatsızdır.

Proletarya Partisi ile ilişkisi kopan İsmail, İzmit’e gelerek burada belediyede çalışmaya başlar. Dostları ile sıcak ilişkilerini sürdüren İsmail dürüstlüğü, çalışkanlığı ile girdiği her çevre tarafından saygıyla anılan biri haline gelir.

Yılların ilerlemesi ile işkencede tahrip olan vücudu alarm vermeye başlar yeniden. Karaciğer yetmezliği nedeniyle durumu ağırlaşan İsmail için dostları dayanışma kahvaltısı düzenler ve onun en iyi şekilde tedavi olması için elinden geleni yapar. Ancak 3 yıl tedavi gören İsmail, tedavi gördüğü özel hastanede 3 Eylül Çarşamba akşamı yaşamını yitirir.

“O unutulmayacak bir Partizan’dır”

Peygamber İsmail’in yaşamını yitirmesinin ardından evinde buluşan ailesi, yakınları ve dostları onu son yolculuğunda yalnız bırakmazlar. Dün (4 Eylül) Mevlana Camii’de ikindi ezanını takiben kılınan cenaze namazının ardından dostları adına Yurdeşen Tuna İsmail için kısa bir açıklama yaptı.

İsmail Mehrekula’nın ölümünün doğal bir ölüm olmadığını belirten Tuna, onun 12 Eylül faşizmi sırasında gördüğü yoğun işkencelerin sonucu olarak bugün yaşamını yitirdiğini söyledi. Baş eğmez duruşundan hiç taviz vermeyen, sıcaklığını hiç yitmeyen Mehrekula’nın her daim Kaypakkaya’nın mücadelesinin takipçisi olduğunu ve unutulmaz bir Partizan olacağını söyledi.

Son yolculuğunda alkışlar eşliğinde ve omuzlar üzerinde camiden çıkarılan Mehrekula evinin yakınındaki mezarlıkta toprağa verildi. Okunan duaların ardından mezar başında “İsmail yoldaş ölümsüzdür”, “Kahrolsun faşizm, yaşasın mücadelemiz” sloganları haykırıldı. Ve “Peygamber” böyle uğurlandı.

88393

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

Sayfalar