Pazar Nisan 28, 2024

"Elbette yiyorlardır,içiyorlardır ''

TV de haberleri izliyorum.

Renkli camda içişleri bakanı Süleyman Soylu arz-ı endam eyliyor.Her zaman ki yüksekten bakan tavırlarıyla konuşmasına başlıyor.'...sabahleyin saat 9.00 da eyleme geliyorlar,akşam ayrılıp evlerine gidip yiyip içip ertesi sabah yine 9.00 da eyleme geliyorlar.Defalarca doktorlar tıbbi sıkıntı olabilir mi diye bakıyorlar ''bizde hiçbir sıkıntı yok'' diyorlar.

Bakanın söyledikleri bu kadarla sınırlı değildi.Bu açlık direnişinde olanların terör örgütleriyle ilişkileri olduğu ''terörist'' olduklarını TV den ilan ediyordu.Hiçbir yargı kararı olmadan.Hatta bu her iki direnişçinin daha önceden hiçbir davadan tutuklanmaları olmadan.

Ama bizler şunu çok iyi biliyoruz ki,RTE nin cumhurun başı,AKP nin hükümet olduğu süreçte halka yönelik terör uygulanmıştır.Özellikle Kürdistan da Sur,Cizre,Nusaybin,Şırnak...ta devlet eliyle terör saldırıları yapılmıştır.Bodrumlarda insanlar diri diri yakılmıştır.İstanbul da,Ankara da,İzmir de hakları için sokağa çıkanlara plastik mermilerle,gaz bombalarıyla,tomalarla terör estirilmiştir.Hacı Lokman Birlik in cenazesinin panzere bağlanarak sürüklenmesi,Ekin Wan ın cenazesinin teşhir edilmesi...terörist eylemlerdir.

 Hakim sınıf temsilcileri sadece bu dönemde değil sürekli olarak kendilerinin kanunsuzluklarını,hukuksuzluklarını ortaya serenlere ,hukuksuzluklara direnenlere''terörist'' damgası vurmuşlardır.25 mayıs 2017 perşembe günü KHK larla görevlerinden ihraç edildikleri gerekçesiyle açlık grevi yapan ve birkaç gün önce tutuklanan öğretmen Semih Özakça ve akademisyen Nuriye Gülmen le ilgili TV de konuşan içişleri bakanı Soylu bana başka bir bakanı,Milli Selamet Partisinden Adalet bakanı Şevket Kazan ı hatırlattı.Şevket Kazan da 20 mayıs 1996 da başlayan devrimci tutsakların ölüm oruçlarıyla ilgili TV de yaptığı konuşmada ''...kantinden stok yapmışlar.Elbette yiyorlardır,içiyorlardır'' demişti.Ama direnişin 69. gününe gelindiğinde yaşamını yitirenlerin sayısı 12 olmuştu.

Aygün Uğur,Altan Berdan Kerimgiller,İlginç Özkeskin,Hüseyin Demircioğlu,Ali Ayata,Müjdat Yanat,Ayçe İdil Erkmen,Tahsin Yılmaz,Yemliha Kaya,Hicabi Küçük,Osman Aygün,Hayati Can  güneşe uğurlandılar...

 Onları bir kez daha saygıyla anıyorum.

RTE nin cumhurun başı AKP nin hükümet olduğu bu süreçte 15 temmuz ''darbe girişimi'' bahane edilerek ilan edilen OHAL sürecinde 100 binin üzerinde akademisyen,kamu emekçisi haksız ve hukuksuz bir şekilde KHK larla işten çıkartıldılar/mesleklerinden atıldılar.OHAL süreci işlediğinden en temel haklarını kullanmaları engellendi.

Türkiye de başlatılan cadı avıyla birlikte işlerinden atılan kamu emekçileri,akademisyenler,öğretim görevlileri aileleriyle birlikte açlığa terkedildi,bu hukuksuzluğu ve haksızlığı kabullenemeyen onlarca insan intihara sürüklendi.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça bu uğradıkları hukuksuzluğa,haksızlığa boyun eğmek yerine direnişi seçtiler.Bundan dolayıdır ki AKP nin gözünde ''terörist''oldular.Nuriye Gülmen ve Semih Özakça 120 gün boyunca Ankara Yüksel caddesindeki İn san Hakları Anıtı  önünde oturma eylemi yaptılar.121. gününde direnişlerini ''işimi geri istiyorum''talebiyle süresiz açlık grevine dönüştürdüler.75 gün boyunca sürdürdüler direnişi.

Süresiz,dönüşümsüz açlık grevinin 75. gününde evlerine yapılan polis baskınıyla gözaltına alınan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça çıkarıldıkları mahkemece tutuklandılar.Direnişin sahiplenilmesinden korkan hakim sınıfların temsilcileri tutuklama ve hapishaneye koymayla direnişi bitirmek istiyorlar.

 Kızılayın orta yerinde İnsan Hakları Anıtı polis tarafından kariyerlerle kuşatıldı.Nuriye Gülmen ve Semih Özakça nın direnişine destek için oraya gidenler darp edilerek,yerlerde sürüklenerek gözaltına alındılar.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ya da hapishanede zorla besleme yoluyla direnişi kırmak istiyorlar.Türk hakim sınıflarının dümenindeki AKP nin bu saldırılarına karşılık Nuriye Gülmen ve Semih Özakça nın direnişini sahiplenmek insanlık görevimizdir.Haksız,hukuksuz şekilde KHKlarla işten atılan tüm emekçilerin görevlerine iade edilmeleri talebi insani bir görevdir.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça nın direnişinin kazanımla sonuçlanması bir anlamıyla dışarıdaki mücadeleyle/sahiplenmeyle de ilintilidir.

Bu sorumlulukla hareket ederek bir adım ileri...

42591

Çetin Çetin

Çetin Çetin sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Çetin Çetin

Kürtlere Kadın, çocuk, yaslı ayrımı dahi yapmadan topyekün saldıran katil devlet …

Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarını ilhak ettiği ve zulmettiği Kürtlere nasıl da saldırıyor?.. Nasıl da katmerli baskı ve tahakküm uyguluyor?.. Uyguladığı zorbalığı nasıl da en üst boyutlara tırmandırıyor?.. Tüm bunların sonucu devlet sokağa çıkma yasağı ilan ederek, topuyla, tankıyla, her türlü silahla Kürtlerin evlerini, barklarını yakıyor, yıkıyor, yağmalıyor…  Binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan Kürtler böylesi kanlı bir tehcire zorlanıyor… 

Kentsel dönüşüm

Kentsel dönüşüm, kentin tarihince oluşan denetim dışı alanların düzenlenmesi ve yaşayan insanları bu düzenlenmeye göre biçimlendirme ereğidir. Kentin, sistemin ve geleceğinin planlanmasının bir adımı olarak sunulan bu yaklaşım; egemenlerin ideolojik, politik, ekonomik ve idari ihtiyaçlarının karşılanmasını hedefler. Bu hedefin gerçekleşmesi için öncelikli olarak bunun bir ihtiyaç haline gelmesi yada ihtiyaç olduğunun ön kabulünü koşul lamasıdır. Bu ön koşullar dizisi olmadan süreç başlatılamamaktadır.

Hendek Birliği

Kürt halkı yenilsin yenilmesin, iyi direndi ve iyi direniyor. Kitleler şehirlerde kendilerini savunmak istediklerinde, zorunlu olarak barikata ve hendeğe baş vururlar. Bazı aydınların hendeklere karşı çıkmasının, hendeklerin kapatılmasını talep etmesinin hiçbir anlamı yoktur. Kürtler hendeklerde sadece kendi ulusal hakları için değil,

Türkiye'nin demokratikleşmesi için de direniyorlar. Devrimciliğin ve demokratlığın bugünkü mihenk taşı hendeklerdir. Hendeğin hangi tarafında duruyorsun? Hendeği kazanların tarafında mı, kapatmak isteyenlerin tarafında mı? 

Katliam bir devlet geleneği ise isyan da bir halk geleneğidir

7 Haziran seçimlerine HDP'nin parti olarak gireceğini açıklaması ile başlayan katliamlar bugün AKP'nin iktidarını koruma yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. 7 Haziran'dan önce çıktığı her meydanda yapacağı katliamların propagandasını yapan, dört bir yana tehditler savuran AKP hükümeti bugünlerde tehditlerini hayata geçirmiştir.

Katliam bir devlet geleneğidir

FAŞİZME KARŞI BİRLİK OLUP MÜCADELE ETMENİN KAÇINILMAZLIĞI

Yalan, demagoji ve artan ölçüde devlet terörü ve korku, faşizmin en temel özellikleri arasındadır. Halkı, bu taktiklerle korkutur, sindirir ve ezer. Ve bununla beraber, “vatan haini” demagojisiyle, ilerici olan kesimlere karşı geri yığınları peşinden sürüklemeyi başarabilir. Ve böylece, geniş bir kitle desteğini de arkasına alarak, sermayenin çıkarları doğrultusunda ülkenin aydınlık yüzüne karşı savaş açar. Bugün ülkemizde fazlasıyla yaşanan da budur.

ADİLOŞ BEBE'DEN , MİRAY BEBE'YE

''..bunlar, engerekler ve çıyanlardır,bunlar, aşımıza ekmeğimize göz koyanlardır, tanı bunları , tanı da büyü...'' diyerek Kürt halkının çocuklarının henüz kundakta başlayan acı ve dramını anlatan Ahmet Arif'in şiirine yansıyan gerçekleri hiç değişmeden bugün de aynen Miray bebek şahsında yaşıyoruz.Ama maalesef daha tanımadan öldürüldü.

Önce eşitlik, sonra Kardeşlik! DTK Kongresi ve Özerkliğe dair

Osmanlının son sürecinde ortaya çıkan ittihat ve terraki adlı Jön Türk hareketi olan milliyetçi  türkçü akım önce 1915 Ermeni/ Süryani soykırımını gerçekleştirmiş ve 1920 TC`nin kuruluşunun hemen sonrasında da  TKP Önderleri Mustafa Suphi,Ethem Nejat ve yoldaşlarını hunharca Karadeniz sularında katlettirmiş ve 1925 den bu yana da Kürtlere karşı imha ve inkar politikalarına girişmiştir.

TKP/ML: “Ölüm; Özgürlük, Devrim Ve İdeallerimiz İçin” Diyenlere Bin Selam Olsun!

“Al, yüreklerinden bir parça koy yüreğine

kokuları serin bir bahar rüzgarı gibi

çek içine.

şafak vakti dağın ardında selamla onları

söz ver,

başarılacak de,

de ki gülümsesinler

de ki arkada kalmasın gözleri.”

Türk, Kürt Uluslarından Ve Çeşitli Milliyetlerden Emekçi Halkımıza;

Soykırımın yeni adı: "Kürtleri Çökertme-Çöktür."

        Faşizm her coğrafyada aynı karakteristik özelliklere sahiptir. Çünkü aynı ideolojik kaynaktan beslenmekte, yasalar çıkarmakta, yürürlüğe koymakta, katliam ve soykırımlar yapmaktadır. 12 Eylül askeri faşist yasalarıyla yönetilen sözde parlamenter sistem, 12 Eylül faşizminin devam ettiricisidir. Bugün artık ülkemizde faşizm tanımı üzerinde tartışmanın bir gerekliliği yoktur ve kalmadı da. Faşizm bir devlet biçimidir. Faşizme, faşist zulme, baskıya katliamlara karşı çıkan herkes ," düşman, hain, terör yandaşı, terörü destekleyen güruh" olarak  damgalanmaktadır.

Faşizm kadın devrimcilerden intikam alıyor - Ziya Ulusoy

Erdoğan faşizmi, generalleri ve polis şeflerini, kadın devrimcilerin katledilmesine seferber etti.

Yalnızca son aylarda İstanbul'da Günay, Dilek, Dilan,Yeliz, Şirin, Kürdistan'da Güler, Sakinelerin öldürülüşünün yıl dönümünde Seve, Fatma, Pakize yoldaşları katletti. Ayrıca, çocuk büyük demeden çok sayıda kadını da kuşatma altına aldığı Kürt ilçelerinde öldürdü.

Ergenekoncu Perinçek Faşizmin Kelle Avcılığına soyundu

   Türkiye devrimci hareketine elli yılı aşkın musallat olan, bir koluna Kemalist  faşizmi takan, diğer koluna ise devrimcileri takmaya çalışan  Doğu Perinçek devletin en sadık elamanı, akıl hocası ve tetikçisidir. Bugün teorik   faşizmin ve devletin teorisyenliğini yapan karşı devrimci faşist güruhun başını çeken çok önemli bir elemanıdır. Geçmişte İbrahim Kaypakkaya’yı öldürtmek istemiştir. Ama görevlendirdiği kişiler Kaypakkaya'yı tanıyan, Kaypakkaya’ya güvenen çıkınca Perinçek ve ekibinin katletme planı tutmamış, boşa çıkarılmıştı. İrfan Çelik bu komplonun canlı tanığıdır.

Sayfalar