Cuma Nisan 26, 2024

Elinden gelen her şeyi yapmak

Egemenler her daim devletin bekaası ve güvencesi için sömürü ve baskı politikalarını gizlemeye, kendilerine yönelebilecek öfke ve tepkiyi yarattıkları hayali düşmana yöneltmeye çalışırlar. Bunun için her dönem içte ve dışta bir düşman bulmakta zorluk çekmezler.  Halkın biriken öfke ve isyanı “iç ve dış düşmanlara” yöneltmeye çalışarak, kurtulduklarını zannederler.

Halkı, gençliği, kadınları kandırmak-aldatmak-yanıltmak için yarattıkları “iç ve dış düşmanlara” göre eğitmeye şekillendirmeye çalışırlar. Bu çalışma içinde sadece Erdoğan-Kılıçdaroğlu-Bahçeli yer almaz. “Eğitilmiş”-seçkin ve yetkin profesörleri, bilim insanlarını, siyasetçileri, generalleri, gazetecileri, TV program yapıcılarını, sanatçıları da kendi yanlarına alırlar. Şoven-ırkçı politikalarına, hırsızlık ve yağmalarına meşruluk-güvenirlik-inandırıcılık kazandırmak için bu yola başvururlar. Resmi ideolojiyi, sahte tarih ve bilim anlayışlarını kendilerine dayanak yaparlar. Son süreçte yaşananlar budur. 

AKP’nin yağma ve hırsızlıkta uzmanlaşmış diktatörü, seçim süreciyle birlikte yandaş TV ekranlarını en fazla işgal eden faşist lideri durumundadır. İçeride “Gezicileri-lobileri-Gülen Cemaatini” hedef gösterirken dışta ise Suriye’yi düşman ilan ederek, saldırganlığını en üst düzeye çıkartmaktadır. İktidara geldiğinden günümüze kadar her daim oynadığı mağdur rolünü seçim sürecinde de oynamaya devam etmektedir. Hiçbir şekilde örtbas edilemeyen hırsızlıkları, her gün bir yenisi eklenerek ortaya çıkan rezalet ve kepazelikleriyle R. T. Erdoğan’ın İslam maskeli politikacı kimliği fena halde çizildi.

Büyük bir korku ve telaş,  kaybetme paniği içinde ortaya saçılan pisliklerini örtbas etmeye çalışıyor. Bir yandan da kendilerine yönelen öfke ve tepkileri bertaraf etmek için “Gülen ve Gezicileri” hedef göstererek, kendisini aklamaya çalışıyor. Açığa çıkan yolsuzluk ve hırsızlıkların kendisine yönelmiş bir komplo ve oyun olduğunu ifade ederek bu oyunların halka, AKP seçmenlerine yönelik bir haksızlık olduğunu ifade etmeye çalışıyor.  

Egemenler, halkın bilincini zehirlemek için milyarlarca lira harcıyorlar. Bu politikaya “Dolar ve Avro”larla satılmış gerici profesörleri, bilim insanlarını, gazetecileri, TV program yapımcılarını, sanatçıları, milletvekillerini de katıyorlar. Egemenlerin saldırılarına karşı meslek ahlakıyla hareket etmek isteyenler ise ya işten kovulmakta ya da susturularak sindirilmeye çalışılmaktadır. Gazeteciler büyük bir sınav sürecindedir; ya mesleki onurlarını koruyacaklar ya da düşkün birer yalancı olup AKP’nin borazanlığını yapacaklar. Hazır olmadıkları, istemedikleri bir yol ayrımındadırlar. Zorunda kaldıkları bir tercihle karşı karşıyalar. Gazetelerden kovulan, kapı dışarı bırakılan “hakim-savcı-polislerin” sayısı binlerle ifade edilmektedir. Kaybetmenin verdiği büyük bir korkuyla iktidar erkinin bütün hırsıyla öfkeden gözü dönmüş, çıldırmış bir diktatör gibi engel ve rakip olarak gördüğü, insanca durmaya çalışan herkese saldırmakta, susturup etkisizleştirmeye çalışmaktadır. Tıpkı bir kıyım makinesi gibi çalışarak önüne gelen herkesi ezmeye, sindirmeye kalkmaktadır.

Sömürü ve baskıya, ilhak ve yağmacılığa dayalı politikalarında egemenlerin yüzyıllardır değişmeden başvurdukları politikaları şudur; aldatarak-kandırarak-korkutup sindirerek saf halkı arkasına-yedeğine almaktır. Bunun için her yalana ve sahte propagandaya başvuruyor, tehditler savuruyor.

Halkı bölüp parçalayarak, belli bir kesimini düşman ilan ederek, kendi yandaşlarına “düşmanlarını” yuhalatarak, birbirine kışkırtıp, kırdırmaya çalışarak halk düşmanı gerçek yüzünü ortaya koymaktadırlar. Sömürü sistemine ait bütün çürümüşlük ve bozulma parametreleri kendisini göstermektedir. Bütün bunlar yetmezmiş gibi Twitter’ı, Youtube’ı kapattıran, Facebook’u kapatmayı ifade etmekten çekinmeyen, yasaklarla uyanışı ve doğru bilgilenmeyi önlemeye çalışan egemen sınıfın politik temsilcileri sonu gelmez bir tükenişe ve yıkıma doğru hızla gidiyor.

Utanmazca, arsızca yağma ve talandan bir an olsun vazgeçmeyen bu sömürücü barbar sınıfa karşı ya enerjik bir biçimde mücadele edilecektir ya da bu sonu gelmeyecek olan iğrenç ve utanmaz hırsızlıkların-talanın devam etmesine “razı olunacaktır”. Ya kitlelerin biriken ve kabaran öfkesi sokaklara meydanlara dökülüp, isyana dönüşerek, tepkileri dağlarda yankılanacaktır. Ya da çaresizlik ve yalnızlık içinde bu sömürü ve barbar politika sür-git devam edecektir. Orta ve ara yol yoktur.

Elbette sınıf bilinçli proleterler birinci seçeneğin gerçekleşmesi için elinden gelen her şeyi sonuna kadar yapacaklardır. ELİNDEN GELEN HER ŞEYİ YAPMAK. Mücadelenin ana fikri olmalıdır. Kavganın kendi içinde patlama eğilimi olarak ortada duran ve saklı duran devrimci sırrı budur. “Düşmanı imha ve yok etmek için elinden gelen her şeyi yapmak” temel şiarımızdır. Devrimci savaşta bu ilke sadece askeri bir karakterle sınırlı değildir. Aynı zamanda politik ilkelere de doğrudan doğruya bağlıdır. Günümüzün politik ilkesi “kitleleri düşmandan koparmaktır”, “Kurtuluş için kopuşu örgütlemektir.” İşçileri-köylüleri-tüm emekçileri-Kürtleri-Alevileri-kadın ve çocukları devletten kopartıp, uyanış ve bilinçlenmelerini artırıp öfke ve tepkilerini büyütüp sokağa-meydanlara yöneltmektir.

Sömürü ve baskıya dayalı her uyanış ve tepkiyi sınıf bilinçli proleterler örgüte-bilince-savaşmaya çevirmek için “ELLERİNDEN GELEN HER ŞEYİ YAPMALIDIR”. Elinden gelen her şeyi yapmak demek devrim ve örgüt bilincini, inisiyatif ve enerjiyi yükseltmek, ısrar ve kararlılığı güçlü bir şekilde ortaya koymak, kitleler içinde kök salmış sağlam devrimci örgütlülükler yaratmak, gerilla savaşını büyütüp geliştirmek, demektir. Dün yaptıklarından daha iyisini ve daha fazlasını yapmaktır. Eksik, yarım bırakılan tüm devrimci görevleri tamamlamaktır. Bunun için her fırsatı kullanıp ve her olanağı değerlendirerek ezilen sınıf, ezilen ulus, ezilen cins ve inançları devletten kopartarak, Proletarya Partisi’ne yakınlaştırmak için her türlü emek ve çabayı ortaya koymaktır. Bunun için elimizden geleni sonuna kadar yapmak, temel görev olmalıdır.

Sınıf bilinçli işçiler gündelik devrimci çalışmalar yürütürken dönemin değişen koşullarını ve özgün durumu dikkate alarak çalışmalarını uyarlar. Bunun için belli bir değişime gider, “yeni” devrimci görevler edinirler. Sürecin ve çalışmaların özgünlüklerini dikkate alır. “Yeni” çalışmalara “yeni görevlere” göre kendini örgütler. Sınıf bilinçli proleterler değişen ve farklılaşan süreçlerin-dönemlerin devrimci görevlerine göre hazırlık yapmalı ve bu çalışmalara uygun bir konumlanma-ilişkilenme ve örgütlenme içine girme beceri ve yeteneğini gösterebilmelidir. Yerel seçim süreci sona ermiştir. Seçim sonrası değişen ve değişmeyen temel özellikte görevler yerinde durmaktadır. Yerel seçim sürecinin özgünlüğü ve kendisine has özelikleri ve görevleri tamamlandığında yeni dönemin kendi özgünlüğüne uygun görevler başlamaktadır. Bunun için hazır olmak gerekir.

Değişen koşullara ve dönemlere rağmen her dönem değişmeden yapılacak ve yürütülecek “eski” dediğimiz temel görevlerimiz vardır. O da nitelikli ve özenli devrimci kitle çalışmasıdır. İhtiyacından ve zorunluluğundan hiçbir şey kaybetmeden bu görev devam etmektedir. Bu çalışma sonucu sayısız emekçiyi, bilinçli durumuna getirip, ülkemizin bir yoksullar hapishanesine döndüğünü anlamalarını görmelerini sağlamalı, özgürleşme ve kurtuluşları uğruna örgütlenip mücadeleyi büyütmeleri için elimizden geleni her şeyi yapmalıyız.  

Egemenlerin hiçbir yasak ve tehdidi, hiçbir yanılsamalı “düşman” ve “hain” suçlaması bitiş ve tükenişlerinin önünü alamayacaktır. Reklam olarak insan seli üzerinde göndere çektikleri bayrak bile büyük çapta yaptıkları hırsızlığı ve yolsuzlukları örtemeyecektir. Suriye saldırganlığıyla olası müdahale, işgal bile devasa boyutta yaşanan hırsızlığını unutturmaya yetmeyecektir.

Keza yerel seçim sonucunda aldıkları “seçim zaferi” bile hırsızlığı ayyuka çıkmış suç şebekesini aklayamayacaktır. On dört yaşın fidanını katleden bir iktidar emekçilerin-ezilenlerin vicdanında ve bilincinde çoktan meşruluğunu ve haklılığını yitirmiştir. Tarihte her zaman olduğu gibi kaybeden hep şahlar, sultanlar, imparatorlar ve diktatörler olmuştur. Ve olmaya devam edecektir.

101368

Pusula

Pusula

Son Haberler

Sayfalar

Pusula

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Sayfalar