Çarşamba Mayıs 15, 2024

Ezilen ulusların sokakları kuşatan, faşist gericiliği sarsan direnişi mücadelemizdir! Selam olsun Kürt ve Katalan ulusunun bağımsızlık mücadelesine!

Emperyalizmin köhnemiş düzeni 2008 yılından bu yana boy gösteren ve giderek derinleşen ekonomik ve siyasal kriz ile sarsılmaya devam ediyor. Ortadoğu enerji rezervlerini elde etmek için katliamlar gerçekleştiren ve halk kitlelerinin öfkelerini ve örgütlenmelerini çarpıtan emperyalistler dipten gelen dalganın telaşını iliklerine dek hissediyor, bunun kabusu ile yaşıyor! Köhnemiş bu düzen, halkların kanı ve gözyaşı üzerine kurulduysa elbet bu düzenin çökmesi ve parçalanması da kaçınılmazdır. Ekonomik ve siyasal krizden çıkma telaşında olan hakim sınıfları daha da saldırganlaştıran bu korkunun ve telaşın dışa vurumudur!

Emperyalizminkorku ve telaşı arttıkça ezilen halkların ve ulusların mücadelesi yükselecek, mücadele yükseldikçe korku ve telaşları derinleşecektir! Bugün emperyalizmin gelişim aşamasında bastırılan ve geleceği engellenen ezilen ulusların Irak Kürdistanı’nda ve Katalonya’da referandum gerçekleştirerek ortaya koyulan bağımsızlık mücadeleleri ve buna dönük emperyalist-kapitalist sistem temsilcilerinin ve onların uşaklarının tepkisi derinleşen bu korku ve telaşın yansımasıdır. Kuşkusuz ki bu bağımsızlık için atılan adımlar ve hakim sınıflara dönük verilen mücadele demokratik ve devrimcimücadelenin yükselişinin de bir ifadesidir!

Meşru olmayan ulusların bağımsızlık talebi değil, faşizmdir!

Emperyalistlerin tarihsel olarak çizdikleri sınırlar bugün ezilen ulusların öfkesi ile parçalanıyor. Bu öfkelerden biri Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık referandumuyken diğeri ise İspanya’nın 17 özerk yönetiminden biri olan Katalonya’da gerçekleştirilen referandumdur. IKBY’nin bağımsızlık referandumuna emperyalist-kapitalist devlet temsilcilerinin yanı sıra TC, İran, Suriye ve Irak; saldırganlıkla yanıt verirken ambargo uygulayıp bölgesel yönetimin sınırlarına askeri birlikler yerleştirerek operasyonlar gerçekleştirmişlerdir. Feodal parçalanmışlığı ve emperyalizme bağımlılığın adını göndere çekmekte geri kalmayan bu ülkelerin çabaları boşunadır.

Katalonya’da ise Katalanların anayasada bir ulus olarak görülmesini engellemek nafile bir çırpınıştır. Katalanların ulus olarak görülmesi vaadi ile birçok Katalan partisinin desteğini alan ve İspanya Başbakanı seçilen Zapatero,Katalanların anayasada ulus ve bağımsızlık statüsünü bugün zulümle bastırmaya çalıştığı referandum için “meşru değildir” diyerek inkar ediyor. İspanya hükümetinin inkarına rağmen sandık başına giden Katalanların iradesine ket vurulmak istenmiş; seçimler başlar başlamaz baskınlar düzenlenerek sandıklara el konulmaya ve sokaklarda sandık başına gitmeye çalışan Katalanlar kolluk güçlerinin faşist saldırılarıyla engellenmeye çalışılmıştır. Gün boyu İspanya devletinin faşist yüzünü ortaya seren nitelikteki bu saldırılara karşın Katalanların öfkesi sokakları sarmış ve Katalanlar sandık başlarına giderek % 90 şeklindeki bir oranla bağımsızlık taleplerini oraya koymuşlardır!

Ulusların bağımsızlık mücadelelerini selamlıyoruz!

Tarihsel deneyimlerimiz ve ideolojik politik çizgimizin bizlere sunduğu yol Katalanların sokaklara dökülen öfkesini, Katalanların ve Kürt ulusunun bağımsızlık özlemini, ulus devlet kurma mücadelelerini selamlamak, desteklemek ve bunun gerçekleşmesi için devrimciler olarak omuzlarımıza yüklenen görevleri yerine getirmekten geçmektedir!

Katalan ulusunun direnişi ve sokakları kuşatan iradeleri ile emperyalizm çağında burjuva demokrasisi sloganlarının koca bir “hiç”olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Katalanların mücadelesi, Kürt ulusunun mücadelesi proletaryanın mücadelesinin bir parçasıdır. Proletarya Lenin yoldaşın deyimiyle “ezilen ulusların belli bir devletin sınırları içinde zorla tutulmalarına karşı savaşmalıdır, bu da ulusların kaderlerini tayin edebilmeleri uğruna savaştır. Proletarya, ‘kendi’ ulusu tarafından ezilen sömürgeler ve uluslar için siyasal ayrılma özgürlüğü istemelidir.(Lenin, Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı, Sol Yayınları, Sayfa 122)

Bu bilinç ve tarihsel deneyim ile Partizan olarak Katalanların sokakları kuşatan, faşist gericiliği sarsan direnişi, onun yaydığı enerjiyi mücadelemizin onuru ve enerjisi sayıyor ve selamlıyoruz! Kürt ulusunun özgürlük ve bağımsızlık taleplerine dönük faşist saldırganlığın, ambargonun, sınır ötesi tezkerenin Kürt ulusunun 100 yıllık özlemine engel olamayacağını bir kez daha haykırıyoruz!

Kürt ulusunun kendi kaderini tayin etme hakkı engellenemez!

Katalan ulusunun kendi kaderini tayin etme hakkı engellenemez!

Selam olsun Kürt ulusunun dört parçada verdiği özgürlük ve bağımsızlık mücadelesine!

Selam olsun Katalanların sokakları kuşatan direnişine!

Yaşasın Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı!

41952

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Bir Beden İki Ruh

Komünizmi sosyalist örgülerden başka bir yerde arama.
- Doğru nedir, doğrunun cevabını kimbiliyor, doğruyu nerede bulacağım ?
- Her şey ortada kalkacak.
- Bazı ajitasyon sözler vardır pratikle çeliştiğini hissedersiniz.
- Aslında çelişmez. Her şey ortada kalkacak derken anlamsızlaştığını ( gereksizleştiğini ) ifade edersiniz.
- Anlamsızlaşmada ihtiyacı ortada kaldırdığı anlamına gelmez.

Kimse komünistleri suçlamasın

Komünizm, teorik ve pratik olarak burjuvazi için tehlikeli olmaya başladığından bu yana, burjuvazinin en büyük düşmanı komünistler olmuştur. Çünkü, burjuvazinin bütün çürümüşlüğünü, kokuşmuşluğunu ve büyük bir haksızlık üzerinde kendini var ettiğini ortaya koyan komünistlerdir.

Komünistler, sadece teorik-siyasi olarak burjuvaziye karşı olmakla kalmamış, pratik olarak da burjuvazinin karşısında yer alarak, onu yıkma ve yeni bir toplumsal sistem inşa etme başarısını göstermişlerdir. 17 Ekim 1917 Rus Devrimi bunun en gerçekçi örneklerinden biridir.

Kadro sorunu ve kadro politikası üzerine

“Örgütsüz bir halk silahsız bir orduya benzer” diyordu Mao yoldaş. Eğer bir halkın, sınıfın kendi örgütü, savaşımında ona öncülük edecek partisi yoksa hiçbir şeyi yok demektir. Zira örgütlenme ve örgüt bizim için dünyayı değiştirmek için gerekli olan araçtır. Sınıflar mücadelesinde birçok örgütlenme ve örgüt biçiminden bahsedebiliriz. Ancak proletaryanın tarih sahnesine çıkması ve kendisi için bir sınıf haline gelmeye başlamasıyla birlikte, kendisini kurtuluşa götürecek, kendi sınıf örgütünü de yaratmıştır. Proletaryanın sınıf örgütü ise komünist partidir.

İdeolojik görevlerimiz ve önemi

Toplumsal varlığımızın bir sonucu olarak ortaya çıkan düşüncelerimiz hayatımıza yön veren bir güce dönüştüğünde var olan kabul ya da ret iki seçenek olarak karşımıza çıkar. Üretim araçlarıyla olan ilişkimiz sınıfsal durumumuzu belirlerken; dünya görüşümüz veya ideolojik duruşumuz buna uygun bir şekillenme içine girer. Ancak sömürülenler cephesinde kendi için bir sınıf olmak ayrıca bir bilinçlenmeyi farkındalık sağlamayı gerektirir.

“Bir can daha çoğalacağız bu kış, gün olur devran döner ve umut yetişir”*

İbrahim Kaypakkaya, yoldaşlarıyla birlikte, partinin, ordunun ve aynı zamanda komünist gençlik örgütünün temellerini atarken tarihteki birçok benzerleri gibi “genç” bir önder sıfatı taşıyordu. Komünizm uğruna yürüttüğü mücadelede şehit düştüğünde, bu durumu değişmemişti. Nitekim kuruluşundan günümüze Proletarya Partisi’nin vermiş olduğu şehitlerin büyük çoğunluğu bu gerçekliğin “yaşatıcısı” oldular.

Tarzımız karakterimizdir! Doğru bir çalışma tarzı ortaya konmadan devrim örgütlenemez!

Birçok yoldaşımız hala kaba ve dikkatsiz bir çalışma tarzına sahiptir, meseleleri tam olarak anlama çabasında değildirler ve hatta alt kademelerdeki durumdan bütünüyle habersiz olabilirler: ama gene de çalışmaların yönetilmesinden onlar sorumludur. Bu son derece tehlikeli bir durumdur. (…) toplumdaki sınıfların bugünkü durumları hakkında gerçekten somut bir bilgi olmadan iyi bir önderlik de olamaz.” (Mao: 1992, 13.)

Giriş

İdeoloji-Politika-Örgüt

Çok sık kullanılan, fakat “ne”liklerine dair ortak fikirlerin az olduğu kavramları temel alan bir konuya giriş yapacağız. Çok geniş kapsamlı bir başlıktan bahsediyoruz. Her bir kavramı ayrıntılı inceleyip, diğerleriyle bağını koyabilmek ve aynı zamanda güncel/somut örneklerle işleyebilmek, dergimiz sayfalarını aşan bir ürünü gerektiriyor. Böyle bir çalışmayı zorunlu gördüğümüzü belirterek başlayalım.

Gelecek Sosyalizmdir!

Kapitalizm, en az 400 yıldır bu dünya üzerinde varlığını ve yaklaşık 300 yıldır da egemenliğini sürdürüyor.

Kapitalizmin dünyayı  getirdiği durum önümüzde duruyor. Her haliyle çürümüşlük ve Cehennem!

Burjuvazinin kendi istatistikleri de, kapitalizmin dünyayı uçurumun eşiğine getirdiği gerçeğinin üstünü örtemiyor.

Savaş, yoksulluk, katliam ve bunların artarak devam etmesi ve kapitalist sistem altında insanlık için ufukta herhangi bir umut ışığının görülememesi...

Katledilişinin 44.yılında komünist Önder İbrahim Kaypakkaya'yı anıyoruz!

Katledilişinin 44. yılında Komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşı anmak için düzenleyeceğimiz geceye siz emekçileri, devrimcileri, yurtsever ve yoldaşlarımızı katılmaya çağırıyoruz.

Türkiye proletaryasının komünist önderi İbrahim Kaypakaya yoldaşın Diyarbakır işkencehanelerinde katledilişinin 44. Yılındayız. 

EL KONULAN MEZAR TAŞI İLE YIKILAN ANIT MEZAR

Bir daha mezar yıkımlarının yaşanmaması ve artık bu son istirahatgahında rahat uyuması için,Dersim'de inşa edilen Pembelik barajında suyun altında bırakılan yaşam alanları,kutsal değerler Dersim halkının özverili çalışmaları sonucu kendi mezarları ile Armenak Bakırcıyan'ın mezarının da kurtarılarak daha yüksek bir alana,Ermeni soykırımının 100.yılında inşa edilmiş,törenle açılışı yapılmıştı.Ermeni aynı zamanda devrimci olmaktan kaynaklı mezarı şimdiye kadar çeşitli defalar saldırıya uğramış,yıkımlar geçirmiştir.Ama her seferinde,düşmana inat yoldaşları ve halk sahip lenmiş tekrar inşa etmiş

Nereye ve Nasıl?

“Emperyalist burjuvazinin, işçi sınıfına yeni bir saldırı dalgası olarak 1980’lerden itibaren gündeme soktuğu neoliberal ekonomik politikalar; emperyalizmi krizlerden çıkaramadığı gibi, işçi ve emekçiler üzerinde yıkıcı (ideolojik-örgütsel) etkisi oldukça artmış ve dünyayı, adete bir emperyalist anarşi metaforu içine sokmuştur.”1

Sayfalar