Cumartesi Mayıs 18, 2024

Gelin bir aile olalım

Öyle lafla değil, gelin ekmeğimizi ve suyumuzu bölüştüğümüz bir aile olalım. Etrafa  dağılmış kum tanecikleri olmaktan çıkıp paramızı, mal ve mülklerimizi, sevinç ve kederlerimizi birleştirdiğimiz büyük bir aile kuralım. Dünya zorbalarının kana buladıkları tarihin binlerce yıllık ezberini bozup ekonomilerimizi birleştirelim ve kendi büyük aile ekonomimizi kuralım. Birlikte üreten ve kardeşçe paylaşan öyle mutlu, öyle özgür bir hayat kuralım ki, tüm dünya parmak ısırsın, ezilen insanlık bizi örnek alsın.

Bugünkü geleneksel ailede, aile bireyleri, birbirlerine karşı nasıl sorumluluk duyuyor ve birbirlerinin üstüne nasıl titriyorlarsa, biz de kuracağımız bu yeni ailede birbirimizi her dertte ve kederde bir kale gibi koruyup sakınalım.

Bu yeni felsefede biz, hapishanede tecavüze uğrayan ve sokakta kurşunlanan çocukların anne ve babalarıyız; biz ezilen, tecavüze uğrayan ve öldürülen kadınız; biz sokaktaki dilenciyiz, biz evine ekmek götüremeyen işsiz anne ve babayız, biz işsizler ordusunun birer neferiyiz, biz bir lokma ekmek için köle şartlarında çalışan işçiyiz, biz demir parmaklıkların arkasına kapatılan mahpusuz, biz darağacındaki idam mahkûmuyuz, biz hastane kapılarında çile dolduran hastayız, biz dünyanın neresinde olursa olsun ezilen ve haksızlığa uğrayan kadın erkek her insanın kardeşiyiz, biz bu hanedanlar diktatörlüğünün gasp ettiği her hakkın militan savunucuları ve ayaklar altına alınan her özgürlüğün yorulmaz bekçileriyiz.

Hedefimiz kardeşliğin boy attığı, mutluluğun kanat çırptığı bir yeryüzü cenneti kurmak olacak. O ışıklar içindeki cenetimizde hep kardeşlik rüzgârları esecek; açlık, yoksulluk, acı ve gözyaşı olmayacak; insanca yaşamak temel ilke olacak. Bizim kardeşlik cennetinde kölelik ve despotluk boyunduruğu kırılacak, zorbalara, hırsızlara ve yalancılara yer olmayacak. Yerel ve evrensel her meselede düşüncelerimiz, projelerimiz ve çözümlerimiz olacak. Bizi sahtekârlar yönetmeyecek, biz kendi kendimizi yöneteceğiz.

Egemenler, yani kamçıları sırtımızdan hiç eksik olmayan hanedanlar ve onların borazanlığını yapan siyasetçiler, "Biz bir aileyiz," yalanıyla bize bugüne kadar hep kazık attılar. Söylemeye dilim varmıyor ama, bizi düpedüz "eşek" yerine koydular. Sırtımızdan semer hiç eksik olmadı. Onların aile dedikleri şey bizim için hep semer, onlar içinse sonsuz zenginlikler ve özgürlükler oldu.

Şimdi artık kendi kendimizi yönetme zamanıdır. Yani zincirlerimizi kırma zamanı… Bunun  yolu bu yeni tipteki aileyi kurmaktan geçiyor. Kuracağımız bu örnek hayatı ve bu hayatı kuracak yeni insanı iyi anlatabilirsek milyonları kucaklayan büyük bir halk hareketine dönüşeceğiz. Bu çalışmada kabul ederseniz, bir süre önce internette yayımlanan "Emekçi Halk Cumhuriyetleri Birliği anayasası teklifini" tartışıp temel alabiliriz. 

Bu yeni aile tipi dünyada bir ilk olacak. Dediğim gibi tarihin ezberini bozacağız ve hayatın her zerresinde kendi kendimizi yöneterek bu zalim, paçavra düzeni boşa çıkaracağız. 

Tarihe damga vuracak bu aile için sivil bir girişime ihtiyaç olduğunu takdir edersiniz. Bu girişimde ve ailede yer almak istiyorsanız,  alinakmahmut@hotmail.com adresine lütfen bir mesaj gönderin. Daha sonra nerede toplanacağımızı ve gündemimizi konuşuruz. 

Unutma, ülkenin tüm zenginlikleri ve hayatın tüm özgürlükleri senindir. Senin yenilmez iradenle ancak şafak söker ve insanlık karanlıktan aydınlığa çıkar.

 

80230

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Sayfalar