Cuma Mayıs 17, 2024

“Gök Kubbenin Altında Kaos Var”

2019 yılını geride bırakırken, dünyadaki ekonomik ve siyasal gelişmeleri, kısaca şöyle özetleyebiliriz:[1]

  1. Emperyalistler arası çelişme keskinleşmiştir. Derinleşme eğilimi içindeki bu bunalımın her an silahlı bir emperyalist paylaşım savaşına dönüşme ihtimalini güçlü bir şekilde içinde barındırmaktadır. 
  2. Baş haydut ABD emperyalizminin gerileme sürecine girdiği , yeni ve daha tehlikeli bir emperyalist haydut olarak Çin tekelci burjuvazisinin öne çıkmaktadır.
  3. Kapitalizmin genel bunalımının yanı sıra, emperyalist kapitalist sistem ekonomik ve siyasi krizi derinleşmektedir.
  4. Başta büyük emperyalist devletler olmak üzere bütün dünyada burjuva devletleri silahlanma yarışı içine girmiştir.
  5. Bir avuç tekelci burjuvazi ile yoksullar arasındaki gelir farkının tarihteki en yüksek noktasına ulaşmıştır. Bu aynı zamanda çok yönlü toplumsal çürümeyi beraberinde getirmektedir.
  6. Aşırı üretim ve aşırı sömürünün, dünyanın ekolojik dengesini bozduğu ve geri dönüşümsüz bir iklim krizi yarattığı,
  7. Derinleşen krize koşut olarak, emperyalist devletler arasında varılan anlaşmayla oluşturulmuş uluslararası kurumların, anlaşmaların iflası ve devre dışı bırakılması,
  8. Irkçı-faşist eğilimlerin güçlendirilmesi ve iktidara getirilmesi,
  9. Burjuvazinin burjuva demokrasisiyle bütün bağlarını koparma eğilimi içine girmesine koşut olarak, ırkçılığın ve iç faşistleşmenin burjuva demokrasisinin yerine geçirilmesi,
  10. Emperyalist burjuvazinin işçi ve emekçilerin bütün eylemlerini, direnişlerini, hak arayışlarını “terörizmle mücadele” kapsamı içine alarak, işçi sınıfını kriminalize etme politikasını hayata geçirmesi ve işçi sınıfı içinde kutuplaştırıcı politika izlemesi,
  11. Burjuvazinin toplumsal kutuplaştırmaları artırıcı politikaları yoğunlaştırmaları,
  12. Bütün bu nesnel olgular, burjuvazinin “politik ve zihinsel iflasını” (Engels) gerçekleştirdiği gibi, ekonomik iflasını da gerçekleştirdiğinin göstergesidir. Engels’in zamanında her on yılda bir ekonomik iflasa sürüklenen kapitalizm, ekonomik iflasların aralarındaki süre günümüzde daha da kısalmıştır.

 

II

İşçi sınıfının gücü;

Kapitalizmin Kendine Vurduğu Zincirleri Parçalamaktadır

Birinci bölümde, kapitalist-emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumu özetledik. Şimdi de İşçi sınıfı ve emekçilerin durumunu özetleyelim:

Kapitalizmin artık rahat yüzü görmeyeceği; gelişen ve devrimcileşen, burjuva devletin kolluk güçleriyle çatışmayı göze alan kitlelerin devrimci dinamizminden anlaşılmaktadır. 

Üretim araçlarının büyük gücü, kapitalist üretim tarzının kendisine vurduğu zincirleri parçalamaktadır.” [2]

Engels, büyük bir öngörü ve bilimsel bakış açısıyla bunu söylerken yanılmıyordu. Kapitalizmin bu zincirleri, 1917 Rusya’sında ve daha sonra ise Çin ve bir çok ülkede proletarya önderliğindeki devrimlerle parçalandı. Zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şeyi olmayan işçi sınıfı, burjuva iktidarlarını yerle bir edip kendi iktidarlarını kurdu.

  1. Son altı ay içinde dünyanın dört bir yanında 40 aşkın ülkede büyük kitle direnişleri gerçekleşmiştir ve bunların bir çoğu devam etmektedir.
  2. Kitle hareketlerinin kısa süreli değil uzun süreli bir direniş eğilimi içinde olması,
  3. Kitle hareketlerinin genel eğilimi, kapitalizmin kendilerine dayattığı ekonomik ve politik koşulları reddetmeleri ve bunlara karşı koymaları,
  4. Kitle hareketlerinin güçlü anti-kapitalist bir eğlim taşıması,
  5. Kitle hareketleri barışçıl bir şekilde başlamasına karşın, burjuvazinin saldırıları karşısında direniş göstermeleri, devletlerin gerici-faşist saldırılarına karşı sokakları savaş alanlarına çevirme dinamizmine sahip olması,
  6. Kitle hareketlerinin uluslararası bir hal alması. Yani, bir ülkede başlayan hareketin diğer ülkelerede sıçrama kapasitesine sahip olması. Bu direnişlerin, ulusallıktan çıkıp enternasyonal direnişe dönüşebilirliğini göstermektedir. Ve özellikle son 20 yıl içinde bu olgu daha da yaygınlaşmış ve görünür hale gelmiştir. Ve bu yıllar, tarihin en yaygın geniş katılımlı kitle gösterilerine ve direnişlerine tanıklık etmiştir. Bu kapitalizmin çürümüşlüğüyle doğru orantılı bir gelişmedir.
  7. Kitle gösteri ve direnişlerin en önlerinde, ezilenlerin ezileni kadınların daha bir görünür hale gelmesi,
  8. Kitle hareketlerine damgasını vuran sınıfın işçi sınıfı olması. Bazı küçük burjuva reformistleri ve burjuva liberalleri “orta sınıf”, “prekarya” vb. gibi adlandırmalara giderek, işçi sınıfının rolünü inkara yönelmektedirler. 
  9. Kitlelerde çevre duyarlılığının artmış olması ve çevre konusunda gençlik ve işçi sınıfının elele vermesi ve bu direnişlerin güçlü bir anti-kapitalist eğilim taşıması, 
  10. Kendiliğinden kitle hareketlerinin kitleleri politize edici ve sınıf bilincini geliştirici olması ve kitlelerin devrim yapmayı öğrenmesini de beraberinde getirmesi,
  11. Kitle hareketlerinin ve genel direniş hareketlerinin komünist önderlikten yoksun oluşları, kitle hareketlerinin en zayıf yönünü oluşturmaktadır. Ve bu aynı zamanda uluslararası alanda kapitalist-emperyalist sisteme karşı verilen mücadelenin başarıya ulaşmasının önündeki en büyük engeldir.

Sonuç olarak: Birinci ve ikinci bölümde sıralanan veriler:

  1. Kapitalizmin sürdürülemez oluşunun ve üretici güçlerdeki gelişmişlik düzeyinin kapitalizmin miadının çoktan doldurduğunu,
  2. Ve toplumsallaşan devasa üretim karşısında, üretim araçları üzerindeki bir avuç azınlığın bireysel mülkiyetinin ortadan kalkmasını ortaya koymaktadır. 
  3. Üretici güçlerin bugünkü devrimci gelişmişliğinin devasa boyutuyla kapitalist üretim tarzı keskin bir çatışma içine girmiştir.
  4. Ve kapitalist üretim tarzı artık, bu üretici güçlere toplumsal cevap verebilecek durumdan çıkmıştır.
  5. Dünya devrimci bir krize gebedir.
  6. Gök kubbenin altındaki kaos”; sosyalizmin bütün koşullarının oluştuğunun nesnel ve politik verilerini önümüze net olarak koymaktadır. “Koşulları mükemmel” yapmayan komünist önderliğin eksikliğidir.
  7. Beklenen; sınıf bilinci kuşanmış proletarya önderliğinde kitlelerin silahlı devrimci kalkışmayla üretici güçlerin önünde engel olan kapitalizmi yıkıp yerine, komünizme giden yolda sosyalizmi kurmasıdır.
  8. Toplumsal diyalektiğin bu tarihsel süreci gerçekleşecektir. Bu gelişmenin önünde; her yönüyle çürümüş kapitalizm, onun kokuşmuş değerleri, silahlı devlet kurumları ve yozlaşmış bürokrasisi duramaz. 22.12.2019

[1]
      Burada özetlediklerim, son bir yıldır bu köşede yazdıklarımında genel bir özetidir

[2]    Engels, Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm

3 Engels, Ütopik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm

3992

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

Sayfalar