Pazartesi Mayıs 20, 2024

Güvercinleri de, Çocukları da Vururlar

Bu topraklarda barışın simgesi güvercinleri vurdular. Bu topraklarda masumiyetin simgesi çocukları da vurdular. İşte bundan ötürüdür, diyoruz ki bu coğrafyanın, bu ülkenin tarihi katliamlar tarihidir.  Bu katliamları yapan iktidarlar değişti, katillerin adları değişti, ama katillerin zihniyeti hiç değişmedi.

Bu zihniyet Kerbela’da kendisine biat etmediği için direnişin sembolü olmuş Hüseyin’i ve ailesinden çocukları da susuzluktan öldüren Yezit zihniyetidir.

Bu zihniyet, Selçukluda Baba İshak, Baba İlyas isyanlarında binlerce Kızılbaşı katleden zihniyettir.

Bu zihniyet, binlerce Kızılbaş’ın katili Yavuz’a ecdat diyen, ismini mahallelere, caddelere, alanlara, köprülere veren zihniyettir.

Bu zihniyet, “Alevilerin canı da, namusu da,  malı da helaldir” diyen Ebuu Suud’un zihniyetidir.

Bu zihniyet, Alevi Kızılbaşları diri diri kuyulara doldurup öldüren Kuyucu Murat’ın zihniyetidir.

Bu, Osmanlı zulmüne bayrak açmış Pir Sultan Abdal’ı darağacına gönderen zihniyetidir.

Bu zihniyet 1915 yılında binlerce Ermeni kardeşimizi katleden zihniyettir.

Bu zihniyet, 1921’de yüzlerce Koçgiriliyi katleden Topal Osman’ın heykellerini meydanlara diken zihniyettir.

Bu, 1937-38 de binlerce Dersimliyi katleden, Alişer’le Zarife’nin başlarını kestiren Kürt, Alevi, Kızılbaş düşmanı zihniyettir.

Bu zihniyet, Maraş’ın bir no'lu katili Ökkeş Kengerler’i düzenledikleri sahte Alevi Çalıştayına davet edecek kadar pervasızlaşan zihniyettir.

Bu zihniyet, Sivas, Çorum ve Gazi katliamlarında başrol oynayan, tetikçi katilleri koruyan, kollayan, saklayan, kimisini iş güç sahibi, kimisini milletvekili - bakan yapan zihniyettir.

Henüz bundan 21 yıl önce Sivas’ta, tek suçları Pir Sultan Abdal şenliklerine gitmek olan aydın, yazar, sanatçı ve semahçıların ve içlerinde 12 yaşındaki çocuk Koray Kaya’nın da olduğu 33 canımızı,  ellerinde gaz bidonları, tekbir sesleri ve “yakın ulan yakın” nidalarıyla yakan Alevi düşmanı bir zihniyettir.

2004 yılında Mardin Kızıltepe’de evlerinden dışarı çıkartıldıktan sonra babasıyla birlikte 13 kurşunla delik deşik edilen Uğur Kaymaz’ı öldüren bu zihniyettir. 2006 yılında Trabzon’da Rahip Santoru’yu, 2007 yılında Malatya’da Zirve Yayınevinde Alman ve Türk uyruklu 3 kişiyi başlarını keserek öldüren katilleri koruyan, kollayan Hristiyan düşmanı zihniyet işte bu zihniyettir.

“Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki, bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz” diyen bir barış sevdalısın olan Hrant Dink’ı sırtından kalleşçe vuran, katillerini koruyan, soruşturmayan, içeri girenleri de özel yasalarla affedip dışarıya yeni cinayetler işlemek üzere salıveren, Ermeni düşmanı bir zihniyettir bu zihniyet.

2009 yılında Diyarbakır Lice’de bulduğu bombanın elinde patlaması sonucu ölen Ceylan Önkol’un ölümünü incelemek üzere Lice’ye bir savcı bile göndermeyen zihniyettir bu zihniyet.

Bundan 2 yıl önce Şırnak Roboski’de bir lokma ekmek için sınır ötesine gidip birkaç litre mazot getirirken Türk Savaş uçaklarınca bombalanması emrini veren, 34 Kürt’ün ölmesine sebep olan işte bu zihniyettir. Bu zihniyet savaş uçaklarına vur emrini bizzat veren Recep Tayyip Erdoğan zihniyetidir.

Bu zihniyet ülkenin tüm yer altı yerüstü zenginliklerini, madenlerini, sularını yeşil sermayeye ve emperyalistlere tröstlere peşkeş çeken; yolsuzlukla, rüşvetle zenginleşen, Gezi parkındaki birkaç ağacı bile rant için kesmek isteyen çevre düşmanı, doğa düşmanı, insan düşmanı bir zihniyettir.

Ve gözü dönmüş, insana düşman zihniyet aylardır süren Hitler, Franco ve Mussolini benzeri faşist anlayış ve saldırganlıkla, düşmanlıkla Abdullah Cömert’i, Mehmet Ayvalıtaş’ı, Medeni Yıldırım’ı, Ethem Sarısülük’ü, Ali İsmail Korkmaz’ı, Ahmet Atakan’ı, Hasan Ferit Gedik’i aramızdan aldı götürdü.

Bu zihniyet, “Anne, senin ayağın sakat, bir olay olursa koşamazsın, kaçamazsın, ekmek almaya ben gideyim, hem sokakta arkadaş bulursam kahvaltıya getirebilir miyim?” diyen, 14 yaşındaki çocukluğuna rağmen 269 gündür direniş destanları yazan, ancak önceki gün ölümsüzleşip, daha önce yitirdiğimiz ağabeyleriyle yıldızlaşmaya giden Berkin Elvan’ı aramızdan alan zihniyettir.

Bu faşist, gerici, ırkçı AKP ve Recep Tayyip Erdoğan zihniyeti bundan sonra da kim bilir kimi, kaç güvercini, kaç  çocuğumuzu daha aramızdan alacak. İşte bundandır ki, başka güvercinler, başka canlar ve çocuklar gitmesin diye ülkedeki tüm demokrasi güçleri, barış ve özgürlük sevdalıları birlik olmalı ve bu harami saltanatına biran önce son vermelidir.

Erdal YILDIRIM

13 Mart 2014

92320

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Son Haberler

Sayfalar

Erdal Yıldırım

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

“Cabbar”laşan Ermeni (Nubar Ozanyan)

Sonu gelmez Ermeni-Kürt düşmanlığı üzerinden yaratılan büyük korku, bilinçleri kuşatıp yürekleri tutsak almaya devam ediyor. Aradan 108 yıl geçmesine karşın Ermenilerin baskı görme, işini kaybetme vb. korkularından dolayı kendilerini inkar ederek kimliklerini gizlemelerinin trajik hikayeleri yazılmaya devam ediyor. Her an baskı görecekleri endişesiyle güvercin tedirginliği içinde yaşamaya devam ediyorlar.

Soykırımlara Karşı Direnişi Büyütelim!

 

Sayfalar