Pazartesi Nisan 29, 2024

Hayaller tutsak alınamaz! (Nubar Ozanyan)

Ülkenin çeşitli zindanlarında işkence ve hak gasplarına karşı direnişler yeniden başladı. Modern tarihin en büyük suçu olan işkence, zindanlarda devam ediyor. 12 Eylül AFC dönemini aratmayan, sistemli ve sürekli hale gelen baskılar karşısında dilleri, inançları farklı olsa da halklar, yaşadıkları topraklarda özgürlük düşüncelerini var etmeye ve hayallerini sınır ve yasak tanımadan dolaştırmaya devam edecektir. Hiçbir duvar, hiçbir zorba güç özgürlük düşüncelerine kilit, hayallerine zincir vuramaz. Uğruna ölünesi davaları, uğruna yaşanılası davalara dönüştürmek isteyenlerin yürüyüşünü kimse durduramaz. Bugün ülkemizin çeşitli zindanlarında zulme ve zorbalığa karşı direnen özgürlük tutsaklarının direnişi, büyük bedeller ödemek pahasına büyüyor ve yayılıyor.

Cehaletten ve lüksten beslenen AKP-MHP faşist yönetimi, ülkenin her tarafında korkuyu, umutsuzluk ve karamsarlığı egemen kılmaya çalışırken topyekün saldırı, kuşatma ve diz çökertme politikasını toplumun dört bir yanında sürdürmeye çalışıyor. Amaç baskı altında çökmüş, zulmün gölgesinde yolunu kaybetmiş bir toplum yaratmaktır. Teslim alınmayan tek bir irade bırakmamak istemektedir. Bir yandan dört parça Kürdistan’da, işbirlikçi uşakları önüne katarak Kürt halkını öncüsüz, iradesiz ve sahipsiz bırakmaya çalışırken diğer yandan işçilerin, köylülerin, kadınların, gençlerin, LGBTİ+ların ve Alevilerin emek ve onur direnişini ilk fırsatta bastırmaya, tutsak ettiklerini ise işkence ve ağır cezalarla terbiye etmeye çalışıyor. Köleliğe ve diz çökertmeye karşı özgürlüğün ve onurun duruşunu hücrelerde yaşatmaya çalışanlar, bedeli ne olursa olsun direnmeye devam ediyor. İbrahim Kaypakkayaların, Mazlum Doğanların direniş geleneği hücre duvarlarını parçalayarak tutsakların özgürlük bilincinde dolaşmaya devam ediyor.

Zindancılık ve işkence, Osmanlı’dan bu yana ittihatçı-Kemalist devletin değişmeden devam eden temel politikasıdır. Demokrasiden uzak, hak ve hukuka yabancı, adalet tanımayan, temel insanlık değerlerinden nasibini almamış ceberrut devletin toplumu açlık ve korkuyla terbiye etmekten başka bir yolu kalmamıştır.

Çünkü Türk devleti, toplumundan soyutlanmış ve halkına yabancılaşmış bir elit kesimden oluşuyor. Üretimden ve yaşamdan kopuk, sadece yönetmekle uğraşan, bunu da evrensel değerlerden kopararak yürüten bu zümrenin zulümden başka tanrı tanıması beklenemez. Tanrısı para, efendisi zulüm olanın kullarına işkenceyle biat ettirmek, zorbalıkla diz çökertmekten başka bir yolu kalmıyor. Topraklarında yaşayan insanları, hakları ve hukukları olan vatandaşlar olarak değil biat etmesi gereken kullar olarak gören soykırımcı Türk devletinin terbiyesi falaka, öğretmeni cellat oluyor.

İşkence ve kötü muamele sadece zindanlarda uygulanmıyor. Toplumu bir bütün olarak terbiye etme yöntemi olarak kullanılıyor. Başka bir yol bilmeyen devletin bu faşist politikası, yukarıdan aşağıya doğru tüm kurumlarında uygulanmaktadır.

Düşünce, ifade ve basın özgürlüğünün ayaklar altına alınması; kadına ve çocuklara yönelik şiddetin günlük yaşamın olağan bir parçası haline gelmesi bir devlet politikasıdır. Devlet, halka açlık yedirip, korku solutup şiddet izlettiriyor. Zulmün ve onursuzluğun kabul ettirilmesine ve benimsetilmesine çalışılıyor. Önce zindanları susturmaya, sonra dağları dilsiz bırakmaya çalışıyorlar. Ancak nafile, zulüm ekenler direniş biçecektir.

İşkence ve sürgün, toplumun farklı inanç ve topluluklarına karşı uygulanan zorbalık politikası değildir. Aynı zamanda tutsaklara karşı da uygulanan sistematik bir politikadır.

Zindanlar, toplumun aynasıdır. Ülke adeta bir açık hava hapishanesine çevrilmiştir. Zindanlarda uygulanan ve yaşanan her politika, aynı zamanda toplumun bütününde uygulanmakta ve yaşanmaktadır. Tıpkı Amed Zindanlarının tanık oldukları gibi. Tıpkı 20 yıl önce AB standartlarında, emperyalizm destekli gerçekleştirilen hapishaneler katliamı gibi. Dönemin DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinin başbakanı olan Bülent Ecevit, IMF ile stand-by anlaşmasını imzaladıktan kısa bir süre sonra “Hapishaneler sorununu çözmeden geleceğe güvenle bakamayız” demiş ve sorun olarak gördükleri zindan direnişlerine devlet en vahşi şekilde saldırmıştı. Bugün ise pandemi koşullarını bahane ederek kadın ve LGBTİ+ düşmanlarını, mafyayı dışarı salan devlet, politik tutsaklara en ağır koşulları dayatıyor. Direnene, itiraz edene de yine ve yeniden her türden işkenceyi uyguluyor, tecrit ediyor. O dönemde dışarıda yükselen özgürlük ve adalet çığlığına gözdağı vermek için içeriye yönelen devlet aklı bugün yine toplumu sessizliğe gömmek için esir aldığı politik tutsaklara yöneliyor. Ancak direniş durmuyor. Ömrünü zindanlarda, esaret altında geçirmeye mahkum edilen özgür tutsaklar için geçen yıllar ömürlerinden gitmiyor dayanışmalarına ekleniyor. Helin Bölek ve İbrahim Gökçek, bizlere zafer işaretleri ile gülümsemeye devam ediyor. PKK’li ve PAJK’lı tutsakların başlattığı direnişe TKP-ML dava tutsakları ekleniyor. İçerde de dışarıda da faşizmi birlikte yıkmanın cüretli adımları atılıyor.

Yıllar geçse de zindanda yaşamın ve özgürlüğün tadını her gün, gün doğumuyla yaşayanlar yaşlanmaz. Ancak ölümden ve yaşamak denilen büyük direnişten korkanlar, yaşlanır ve yorulur. Devrimci tutsaklar küçücük yüreklerine kocaman bir halkı sığdırarak yaşadıkları için yıllar geçse de yaşlanmazlar. Çünkü onlar dört duvar arasında gün doğumunu özgürlüğe yakınlaşan gün olarak yaşarlar.

Zindancılara ve egemenlere söylenecek söz şudur: “Sizler işinizi ve iktidarını kaybetmekten korkuyorsunuz, bizler ise özgürlüğümüzü kaybetmekten korkuyoruz. Kaybeden bizler olmayacağız! Çünkü, zorlu olan yolun sonucunun değerli olduğunu bilerek yaşıyoruz. Birlikte direniyoruz, birlikte kazanacağız!” 

2183

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar