Çarşamba Mayıs 22, 2024

Her yer çalkalanıyor!

Ardı arkası kesilmeyen doğal afetler, ardı arkası kesilmeyen savaşlardan kaçıp göç yollarında hayatını kaybedenler, ardı arkası kesilmeyen Türkiye topraklarına özgü 1 Mayıs saldırıları-tutuklamalar….

Ardı arkası kesilmeyen gerilla cenazelerini taşıyan eller, ardı arkası kesilmeyen Milletvekili Adayları’na dek uzanan tutuklamalar….

Bütün bu dünya döngüsü içerisinde; Avrupa’nın dört bir yanında organize edilen HDP ile Dayanışma Gecelerinin bir tanesi de, Almanya’nın Giessen şehrinde 3 Mayıs’ta gerçekleştirildi.

Her hafta düzenlenen, 17 kurum ve 100 kişilik bir Seçim Komisyonu’nun 5 kentte yürüttüğü çalışmaların ele alındığı, Avrupa Sürgünler Meclisi olarak da içinde yeraldığımız toplantılar; halkların ortak sesiyle ete-kemiğe büründü.

Ermeni-Süryani-Asuri-Ezidi-Alevi, Hapishaneler… Katliamları’nın, tarihe geçen isyanların-direnişlerin, Devrim Şehitleri’nin, çok sayıda hazırlanmış olan tarihsel panolarıyla; salona gelenlere “HOŞGELDİNİZ” denildi. Sadece Anadolu-Mezopotamya topraklarının değil, Alman Kurumlar’ın da bu ortak yürüyüşü desteklediği birçok stand açıldı.

ATİK Aktivistleri’ne yönelik tutuklama saldırısına karşı, yüzlerce insan çekinmeden dayanışmasını sundu; yüzlerce imza toplandı. Okuma-yazması olmayanlar hiç de az değildi!!!!!!

Bitlis Milletvekili Adayı Hüsamettin Zenderlioğlu’nun yanısıra; gerek toplu olarak tüm kurumların ortak açıklamaları, gerek belli kurumların tek tek açıklamaları, gerekse Giessen Belediye Başkanı’ndan-Parti temsilcilerine kadar konuşmalar sahnedeydi. Onlar için de bu bir ilkti!!! Ayrı ayrı etkinliklerde selamladıkları tüm kurumlar biraradaydı!!!

Tarihsel bir köprü sunumu niteliğinde olan Sinevizyon gösterimi sırasında yaklaşık 1000 kişilik salon doluydu. Bütün şehitleri, bütün eller ortak alkışlarıyla, zindanlardakileri özgürlüğün sembolü parmaklarıyla selamladılar! Yüzlerce el, bir koro misali aynı anda-anlaşmışçasına kendi müziğini üretti! Görülmeye-dinlenmeye değer bu anlar, unutulmayacak biçimde çocukların-gençlerin; yaşam yolculuğunun başında olanların zihinlerine yerleşti!!!

Selahattin Demirtaş’ın Tayyip Erdoğan’la birbirlerine verdikleri cevaplar gösterildiği sırada; bütün salon yeri geldi hep bir ağızdan yuh, yeri geldi hep bir ağızdan zılgıt çekti! Kürt, Ermeni, Ezidi, Süryani, Alevi….dini-dili-ulusu ne olursa olsun halklar; elele vermenin, bu tarihsel süreçte birlikte olabilmenin anlatılamaz coşkusunu yaşadılar. Bu hepimiz için gerçekten bir ilkti ve BİZE ÇOK ŞEY ÖĞRETTİ!!!! Sayısı azımsanmayacak kadar çok olan genç ve çocuklar açısından bu deneyim adeta bir BAYRAMDI! Süryani Gençleri’nin neredeyse hiçbiri Türkçe bilmiyor. Kürt çocuklar da önce anadillerini, Kürtçe’yi öğreniyorlar! Aradaki tek ortak dil Almanca’ydı!

Gençlerin-çocukların gözleri; onları Avrupa sokaklarında gördüğümüz donukluklarından çok uzaktı. Çakmak çakmak ışıldıyordu. Bir tek yaz tatillerinden deneyim edindikleri kadarıyla; dillerinin-isimlerinin yasaklığının ürkütücülüğünü biliyorlardı! Burada PEGİDA karşıtı, ya da Bankalar’a karşı yürüyüşlerde; küçücük koşuşturmacalar, gaz bombaları bile ne dehşetti. Ya Anadolu-Mezopotamya toprakları!! Onların tertemiz-genç yürekleri oralarda olanların değişmesi için atıyordu, bunu birbirleriyle paylaşıp duruyorlardı. GÖZLERİ İNSANIN EN TEMİZ ÇAĞLARININ IŞIĞINDAYDI!

Nice umutları yarım kalmış, nice beklentileri sekteye uğramış, nice kayıp vermiş, Anadolu-Mezopotamya topraklarının “Darbeleri”ne yabancı olmayan bu Halklar; RÜYADA DEĞİLLERDİ! GÜNEŞE YOLCULUKTAN VAZGEÇİLMEYECEĞİ;  küçücük çocukların bile, ne için-nerede olduklarını bilmelerinden zaten hep belliydi.

ANADOLU-MEZOPOTAMYA HALKLARI, buluşmanın yasak olmadığı dünyanın birçok noktasında; UMUDA YOLCULUĞUN hiç bitirilemez olduğunu, 21. Yüzyıla yakışmayan tüm karanlıklara karşı HEM DE HEP BİRLİKTE göstermeye devam ediyorlar.

ONLAR BARAJI ÇOKTAN KIRDILAR ve AKIMA KARŞI BİRLİKTE YÜZMEYİ ÖĞRENMEYE BAŞLADILAR!

 

76931

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

Sayfalar