Cumartesi Mayıs 4, 2024

Her yer çalkalanıyor!

Ardı arkası kesilmeyen doğal afetler, ardı arkası kesilmeyen savaşlardan kaçıp göç yollarında hayatını kaybedenler, ardı arkası kesilmeyen Türkiye topraklarına özgü 1 Mayıs saldırıları-tutuklamalar….

Ardı arkası kesilmeyen gerilla cenazelerini taşıyan eller, ardı arkası kesilmeyen Milletvekili Adayları’na dek uzanan tutuklamalar….

Bütün bu dünya döngüsü içerisinde; Avrupa’nın dört bir yanında organize edilen HDP ile Dayanışma Gecelerinin bir tanesi de, Almanya’nın Giessen şehrinde 3 Mayıs’ta gerçekleştirildi.

Her hafta düzenlenen, 17 kurum ve 100 kişilik bir Seçim Komisyonu’nun 5 kentte yürüttüğü çalışmaların ele alındığı, Avrupa Sürgünler Meclisi olarak da içinde yeraldığımız toplantılar; halkların ortak sesiyle ete-kemiğe büründü.

Ermeni-Süryani-Asuri-Ezidi-Alevi, Hapishaneler… Katliamları’nın, tarihe geçen isyanların-direnişlerin, Devrim Şehitleri’nin, çok sayıda hazırlanmış olan tarihsel panolarıyla; salona gelenlere “HOŞGELDİNİZ” denildi. Sadece Anadolu-Mezopotamya topraklarının değil, Alman Kurumlar’ın da bu ortak yürüyüşü desteklediği birçok stand açıldı.

ATİK Aktivistleri’ne yönelik tutuklama saldırısına karşı, yüzlerce insan çekinmeden dayanışmasını sundu; yüzlerce imza toplandı. Okuma-yazması olmayanlar hiç de az değildi!!!!!!

Bitlis Milletvekili Adayı Hüsamettin Zenderlioğlu’nun yanısıra; gerek toplu olarak tüm kurumların ortak açıklamaları, gerek belli kurumların tek tek açıklamaları, gerekse Giessen Belediye Başkanı’ndan-Parti temsilcilerine kadar konuşmalar sahnedeydi. Onlar için de bu bir ilkti!!! Ayrı ayrı etkinliklerde selamladıkları tüm kurumlar biraradaydı!!!

Tarihsel bir köprü sunumu niteliğinde olan Sinevizyon gösterimi sırasında yaklaşık 1000 kişilik salon doluydu. Bütün şehitleri, bütün eller ortak alkışlarıyla, zindanlardakileri özgürlüğün sembolü parmaklarıyla selamladılar! Yüzlerce el, bir koro misali aynı anda-anlaşmışçasına kendi müziğini üretti! Görülmeye-dinlenmeye değer bu anlar, unutulmayacak biçimde çocukların-gençlerin; yaşam yolculuğunun başında olanların zihinlerine yerleşti!!!

Selahattin Demirtaş’ın Tayyip Erdoğan’la birbirlerine verdikleri cevaplar gösterildiği sırada; bütün salon yeri geldi hep bir ağızdan yuh, yeri geldi hep bir ağızdan zılgıt çekti! Kürt, Ermeni, Ezidi, Süryani, Alevi….dini-dili-ulusu ne olursa olsun halklar; elele vermenin, bu tarihsel süreçte birlikte olabilmenin anlatılamaz coşkusunu yaşadılar. Bu hepimiz için gerçekten bir ilkti ve BİZE ÇOK ŞEY ÖĞRETTİ!!!! Sayısı azımsanmayacak kadar çok olan genç ve çocuklar açısından bu deneyim adeta bir BAYRAMDI! Süryani Gençleri’nin neredeyse hiçbiri Türkçe bilmiyor. Kürt çocuklar da önce anadillerini, Kürtçe’yi öğreniyorlar! Aradaki tek ortak dil Almanca’ydı!

Gençlerin-çocukların gözleri; onları Avrupa sokaklarında gördüğümüz donukluklarından çok uzaktı. Çakmak çakmak ışıldıyordu. Bir tek yaz tatillerinden deneyim edindikleri kadarıyla; dillerinin-isimlerinin yasaklığının ürkütücülüğünü biliyorlardı! Burada PEGİDA karşıtı, ya da Bankalar’a karşı yürüyüşlerde; küçücük koşuşturmacalar, gaz bombaları bile ne dehşetti. Ya Anadolu-Mezopotamya toprakları!! Onların tertemiz-genç yürekleri oralarda olanların değişmesi için atıyordu, bunu birbirleriyle paylaşıp duruyorlardı. GÖZLERİ İNSANIN EN TEMİZ ÇAĞLARININ IŞIĞINDAYDI!

Nice umutları yarım kalmış, nice beklentileri sekteye uğramış, nice kayıp vermiş, Anadolu-Mezopotamya topraklarının “Darbeleri”ne yabancı olmayan bu Halklar; RÜYADA DEĞİLLERDİ! GÜNEŞE YOLCULUKTAN VAZGEÇİLMEYECEĞİ;  küçücük çocukların bile, ne için-nerede olduklarını bilmelerinden zaten hep belliydi.

ANADOLU-MEZOPOTAMYA HALKLARI, buluşmanın yasak olmadığı dünyanın birçok noktasında; UMUDA YOLCULUĞUN hiç bitirilemez olduğunu, 21. Yüzyıla yakışmayan tüm karanlıklara karşı HEM DE HEP BİRLİKTE göstermeye devam ediyorlar.

ONLAR BARAJI ÇOKTAN KIRDILAR ve AKIMA KARŞI BİRLİKTE YÜZMEYİ ÖĞRENMEYE BAŞLADILAR!

 

76809

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

NEWROZ ATEŞİ!

 

Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.

İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.

"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY

 

Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...

Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...

AYDIN(LAR) VE AYDINIMSI(LAR)[*]

 

“Alev, başka şeyleri aydınlattığı

kadar aydınlatmaz kendini.”[1]

Dört yanın “aydınımsı(lar)” diye ifade edilebilecek bir yabancılaşma/ deformasyon tarafından kuşatıldığı kesitte, Demba Moussa Dembélé’nin, ‘Samir Amin: Ezilen Hakların Sömürülen Sınıfların Organik Aydınları’[2] başlıklı yapıtı, “dünya aydın bakışı”nın yanıtı gibidir sanki…

KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK

 

ŞOVEN GERİCİLİK DALGASINA KARŞI KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK VE ANLATMAK[1]

"Çocukluk saflığını kaybetmeyen

insana büyük insan denir."[2]

 

I) İbrahim Kaypakkaya'dan söz etmek; Onu anlamak ve anlatmak kolay bir şey değil; hatta çok zor; öncelikle bunun altını çizerek başlayayım konuşmama...

Önce bir soru: İbrahim Kaypakkaya öldü mü? İçinizde buna "Evet" diyen var mı? Olduğunu zannetmiyorum; ama varsa ne yazık...

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -3

 

Kolombiya’da Gerilla Örgütleri: ELN,  ELP ve M-19

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -2

 

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP* -1

 

“Ya bedel ödeyerek özgürlüğü fethedeceksin,ya da onsuz yaşamaya razı olacaksın” Jose Marti

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

 

HAVUÇ AYDINLAR (MAYALARIN ANISINA)

 

Burjuvazi, kendi sistemini “ilerici” ve insanlığın sahip olabileceği “en iyi toplumsal sistem” olarak tanıtmaya devam ediyor ve bu sistemi savunanları, bu sistemin sürdürülmesinin teorisini yapanları da toplumun karşısına “aydın” olarak çıkarıyor. Elindeki devletin baskı gücünü ve üretim araçlarına sahip olmanın getirdiği tüm avantajları kullanarak;  burjuva ideolojik manipüle araçlarını her saniye, her saat topluma empoze ediyor.

Sayfalar