Perşembe Mayıs 2, 2024

Kaypakkaya geleneğinin yüz akı, “genç” “asker”: Hasan Bayrak

Bir anneyi düşünün. Oğlunu arıyor…

Oğlu devrimci, oğlu Kaypakkaya’nın yoldaşı…

Gözaltına alınmış birkaç zaman önce, ama haber yok. Kapı kapı geziyor. 12 Eylül Askeri Faşist Cuntası’nın karanlık günlerinin korku duvarları kâr etmiyor, annenin oğlunu cesurca aramasına…

Sonra…

Bir morga götürüyor ve önüne bir cenaze veriyorlar. “Al, bu oğlun” diyorlar. Sımsıkı sarılıyor oğluna… Ama o an, kalbinin zayıf da olsa attığını ve teninin sıcaklığını fark ediyor.

İnanmıyorlar kadına ama bir doktorla netleştiriyorlar, öldü diye morga kaldırılan bu cenazenin aslında ölmediğini… Sonra hastaneye kaldırılıyor annenin oğlu.

İşte o oğul, Hasan Bayrak… 31 Ocak sabahı kalp krizi geçirerek ölümsüzlüğe yürüyen Hasan, morgdan çıkarıldığı günden bu yana bir yanı felçli hayatını onurlu bir şekilde sürdürmenin en kararlı ve en temiz örneğini sergiliyor.

Hasan henüz 20’li yaşlarının başındayken, eczacılık bölümü öğrencisiyken Proletarya Partisi’nin bir kadrosu olarak devrimci faaliyetin içerisinde yerini alır. 12 Eylül gelip çatmıştır ama faaliyet beklemez, her şeye rağmen en güzeli, en devrimcisi hayata geçirilmelidir. İnatçı ve aksidir Hasan bu konuda.

Proletarya Partisi’nin genel sekreteri Süleyman Cihan’ın harıl harıl arandığı günlerde yakalanır Hasan. Faşizmin cellatlarının kanlı işkence tezgahlarında en ağır işkencelere maruz kalır.

Ama Hasan, İbrahim Kaypakkaya’nın yoldaşıdır. O ki, 90 gün işkencede kalsa da ağzını bıçak açmaz bir cengaver, devrim önderidir. İnatçıdır Hasan, Kaypakkaya’nın “ser verip sır vermeyen” geleneğinin en asil sürdürücüsü olarak istenilen isimleri de, istenilen yerleri de vermez.

Cellatlar “Senin de sonun Süleyman Cihan gibi olacak” diye tehdit ediyorlar.

Ama inatçıdır Hasan! Tek ses çıkmıyor.

İşkenceci cellatlar öldü diye morga gönderiyorlar Hasan’ı, ama bilmiyorlar inatçıdır Hasan, ölüme de direniyor.

Hasan Bayrak, morgda yaşadığı öğrenilip hastaneye kaldırılmasının ardından kısa bir süre sonra hapishaneye gönderilir. Ömür boyu işkencenin kanıtı olan felçli yanını ölene kadar üzerinde taşır. Hapishaneden çıktıktan sonra yarım kalan yükseköğrenimini bitirir.

“Devrime bağlılığın dürüst, samimi, hilesiz eşsiz bir örneğiydi

Sosyal medya hesabından Hasan’a ilişkin bir yazı paylaşan Hasan Hayri Aslan onu şöyle anlatır: “Hasan’ı 12 Eylül darbesinden çok kısa süre önce tanımıştım. Partili bir kadroydu. Her konuda ve her hal ve durumda insanın yüreğine hoş bir güven ve sıcaklık yayardı. Devrime bağlılığın dürüst, samimi, hilesiz eşsiz bir örneğiydi. Tuttuğunu koparan, üstlendiği her görevi canı pahasına yerine getiren, yaratıcı, gözüpek, sahiden yiğit bir insandı. Aynı zamanda naif ve nazikti; farklı fikirlerini ifade ederken bile karşıtını incitmemeye büyük özen gösterirdi. Ciddiydi de; boş konuşmaz, devrim sorunlarında laubaliliğe kesinlikle düşmezdi ve hoş da görmezdi. Çoğumuza göre genç bir yoldaştı. Kimimiz ona ‘genç’. Kimimiz ‘asker’ derdik, ama hepimiz onu kendi canımızdan bir parça bellerdik!”

“İbrahim Kaypakkaya ve TKP/ML geleneğinin yüz akı”

Yine sosyal medya hesabından Hasan Bayrak’ın babasının öldüğü dönemde hapishanede olduğunu ve bunu nasıl metanetle karşıladığını anlatan İbrahim Ünal da onu şu sözlerle anlatıyor:

“Geleneğimizin yiğit evladı;

İşkencecilerin öldü diye koydukları morgdan çıkıp geldin. Yatalak haldeyken bile cezaevinde, sarsılmadan direniş hattında durdun. Aksiliklerin vardı, inatçıydın Hasan. Bu özelliğin işkencecilere, zalimlere, adaletsiz ve vicdansızlara karşı mücadelende de ön plandaydı; o yüzden bu huylarını da sevdim.

Ailen de sana büyük saygı duydu. Dayanışmanın çok anlamlı örneklerini gösterdiler ama sen yine de engelli halinde emeğinle yaşamını örgütleme mücadelesinden hiç vazgeçmedin. Siyasi mücadelen, direnişin ve sonraki yaşamın tertemiz kaldı. İşin bu yanı senin açından ölçülemez bir değer ve büyük bir zenginliktir. Bizim açımızdan ise çok anlamlı bir örnek olmalıdır. 

Mücadelenle, direnişinle, duruşun ve yaşam tarzınla, Lekesiz tertemiz insan oluşunla İbrahim Kaypakkaya ve TKP/ML geleneğinin yüz akısın.”

 

Kaynak: www.partizan-online.net

45766

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:

Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH),  'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

Sayfalar