Cuma Mayıs 31, 2024

KDP’nin amacı nedir?

Kürt ulusal birliğine en fazla ihtiyaç duyulduğu böylesi bir dönemde KDP’nin KCK Eşbaşkanı Sayın Cemil Bayık ve HDP Eşbaşkanı Sayın Selahattin Demirtaş’a yönelik açıklaması, talihsiz olmadan da ötedir. KDP’nin yaptığı ne Kürt birliğine ne de mantığa hizmet eden bir saçmalıktır. Öyle ki, delilere mal edilemeyecek olan bu açıklama iyiden iyiye hesap edilerek yapılmıştır.
KDP’nin yaptığı açıklamaya bakarsak neden deli saçması olmadığını anlayabiliriz. KDP’nin Sayın Bayık ve Demirtaş’ı eleştirdiği açıklamasında devamla: "Şengal hakkında Şengalliler, Kürdistan bölgesinin meşru kurumları ve kurtarılmasında kanı dökülenler dışında hiç kimse söz hakkına sahip değildir" deniliyor. Evet doğru, Şengal hakkında Şengalliler ve kurtarılmasında kanı dökülenler söz hakkına sahiptir.
Ama kalkıp bir taraftan Kürdistan bölgesinin meşru kurumlarını katıp, diğer taraftan da PKK ve HDP’yi meşruiyetin dışına atmak ancak ve ancak Kürdistanı paramparça eden işgalcilerin söz ve pratiğidir ki bu, kabul edilmezdir. Yine bir taraftan pêşmergeyi öne çıkarıp diğer taraftan gerillanın adından dahi söz etmeyen bir açıklama kabul edilmezdir.
Türk devleti az mı PKK ve HDP ile öncülleri için; "Bunlar Kürtlerin temsilcileri olamazlar çünkü meşru değiller, teröristler" dedi? Ve Kürtler Türk devletine az mı; "Gölge etme başka ihsan istemeyiz" dediler?
Açıklamanın bir bölümünde, "Söz hakkı kanı dökülenlerde" diyor. Öyleyse bu açıklamayı yapan zihniyete sormak gerek; "HPG, YJA-STAR, YPG ve YPJ gerillaları Hewlêr savunmasında yer almadılar mı? Hala Şengal’de kanları dökülmüyor mu? Kürdistan toprağının her karışında Öcalan felsefesi ve özgür özerk Kürdistan sevdasıyla savaşan gerillaların kanı varken nasıl olur da bu görmezden geliniyor? Nasıl olur da ''PKK ve HDP Şengal için konuşmasın, buna hakları yok'' deniliyor?

Şengal halkı kendini yönetebilmeli
KDP’nin sert ama gereksiz olan açıklamasına muhatap olan Sayın Bayık ve Demirtaş’ın açıklamalarına hep birlikte bakacak olursak;
Sayın Bayık Şengal için: "Şengal Êzîdî halkının topraklarıdır, kökleri, tarihleri buradadır ve tüm kutsal değerleri buradadır. Buradan uzaklaştıkça ölüyorlar. IŞİD saldırısıyla Şengal’de büyük bir katliam yapmak istiyor. Bu şekilde Şengal'i Êzîdîsizleştirmek istiyorlar. "Şu an Êzîdîler arasında süregelen bir tartışma var, bu güne kadar Irak devleti ve bölgesel Kürt yönetimine güvendiklerini lakin son saldırıda kendilerini savunmasız bıraktıklarını dile getiriyorlar. Eğer özerklikleri olsaydı kendilerini koruyacaklarını belirtiyorlar"
Sayın Demirtaş: Kendi özsavunma gücünün oluşması lazım. Êzîdî halkının kendi örgütlenmesini, kurabileceği yönetimi desteklemek lazım. Şengal resmi olarak Irak topraklarıdır. Resmi olarak Kürdistan'a dahil etmenin de riskleri var ama Irak'ta Bağdat'ın insafına bırakmanın da riskleri var. Kendini yönetim koruyabileceği modelleri bütün Kürdistan partilerinin desteklemesinde fayda var. Kürdistani güçler Şengal üzerinde hakimiyet kurma çabası yerine Şengal halkına kendini yönetebileceği gücü ve desteği sunmalılar. Herkes Şengal halkına bu yönlü siyasi, askeri destek sunmalı.
Sayın Karayılan, Kalkan ve Karasu da Şengal halkı için: "Irak yönetimi de, Güney Kürdistan yönetimi de demokratik davranmalı. Êzîdî Kürt halkının kendi anayurdunda, Şengal’de özgür ve demokratik bir yaşam kurmasına saygılı olmalı. Demokratik Özerklik temelinde bunu gerçekleştirmeye hakkının olduğuna saygılı olmalı. Artık bir Şengal Kantonu oluşmalı, onun önü açılmıştır. Şengal artık eskisi gibi yönetilemez" türünden açıklamalarda bulunmuşlardır.

Êzîdîler, kararlarını kendileri vermeli
Görüldüğü üzere Sayın Demirtaş ve hiçbir PKK yetkilisinin açıklamalarında KDP’nin koparttığı yaygaraya neden olabilecek tek bir söz dahi yok.
O zaman sormak gerek; KDP’nin derdi nedir?
Şengal’in Kürdistan ülkesi, coğrafyası içerisinde olmadığını söyleyen mi var? Daha bugün Sayın Demirtaş: "Şengal Kürdistan’ın kalbidir" dememiş midir? Sayın Bayık dahil PKK’nin tüm yetkilileri Şengalliler için "özgürlük" önermemiş midir? Tam da ulusal birlik için kalpler yumuşamışken hem de KCK’nin olmadığı korsan bir toplantı ile duyurulan böylesi saçmalıklara ne gerek var?
O notu zihinlere kazımak gerek; Êzîdîlik ayrı bir inançtır ve bu inançlarını özgürce yaşamaları için de çözüm illa bir devlet sınırına dahil etmek değil, önerilen kanton-özerklik modeli Êzîdîlerce düşünülebilmelidir. Hatta bir devlete dahi bağlanmamaları gerekmektedir. Ortadoğu’nun yaşayan inanç merkezi, bir modeli olabilir. Olmuyorsa ve illa bir devlete bağlı olacaksa, Êzîdîlere inançlarını özgürce yaşayabileceği bir ortam sunmak kaydı ile bunun adı elbette Irak değil de Kürdistan olabilir. Biliniyor ki Êzîdîlerin yaşadığı coğrafya homojen bir yapıya sahiptir. Bu yapı DAİŞ ile bozulmak ve Êzîdîlik mevcut halinden paramparça bir konuma getirilmek ve yaşayan kadim bir din özünden uzaklaştırılmak istenmektedir. Bu anlamda en doğrusu da Êzîdîlerin kendi kararlarıdır. Neden KDP bu hakikati görmek istemiyor, doğrusu anlaşılmış değildir.

Kürt ulusal birliği erteleniyor
İçinden geçtiğimiz süreç, halk ve inançlar için fırsattır. Eğer halk ve inançlar böylesi bir süreçte özgürlüğün yol ve yöntemini bulamazlarsa bir yüzyıl daha kölelerden daha beter bir hayatı yaşayacaklar ki Êzîdî kadınlarımızın bugün bile köle pazarlarında satılmalarından anlayabiliyoruz. Kürtlerin geleceği köle pazarlarında satılıyor, KDP bunu neden anla(ya)mıyor?
Bir kısım güçler PKK ve HDP yetkililerinin yapmış oldukları açıklamaları manipüle edip AKP ve Gülen Cemaati medyası gibi gerçeği ters yüz ederek halka servis ediyorlar. Türk savcıları nasıl kopyala-kes-yapıştır yapıyorsa, Kürt ulusal birliğini istemeyen kesimler de böyle yapıyor ve KDP de maalesef ki, ya okumuyor, ya cahil ve kulaktan dolma bilgilerle politika belirliyor veya saf ve (diyelim ki) bunların oyununa alet oluyor, ya da KDP ulusal birlik falan istemiyor!
Nasıl AKP çözüm sürecini uzatmak ve Kürt halkını oyalamak istiyorsa, KDP de bugünki pratikleriyle Kürt ulusal birliği tesis sürecini uzatmak, kendi halkını oyalamak ve mümkünse kardeşleriyle bir araya gelmemek istiyor.
Dileriz ki KDP Kürt ulusal birliğini dinamitleyen bu tarz açıklamalarından vazgeçer, birliksizlik (!) için bahaneler üretmez ve ikinci İsmet İnönü rolüne bürünmez. Çünkü KDP Kürt halkının yegane temsilcisi değildir, olmadı/olamaz.

mehmet_serhat_polatsoy@hotmail.com

78695

Mehmet Serhat Polatsoy

Özellikle Kürt Ulusal Hareketi üzerine ve kürtlerin sorunları üzerine makaleler yazmakta olan yazarımız 2011 sonlarından beri yazılarıyla sitemizde yer almaktadır.

serhatpolatsoy@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Son Haberler

Sayfalar

Mehmet Serhat Polatsoy

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

Sayfalar