Çarşamba Mayıs 22, 2024

Komünizmi Sahte, “Cephe Çağrısı” Ulusalcı Olan Bir TKP

TKP[1] Merkez Komitesi, “yeni bir cephe açılmalıdır” başlığı altında bir cephe çağrısı yayınladı.[2] İçinde, Kürtlerin ve diğer azınlık ulusların ve sosyalizm olmadığı bir “cephe”.

“Yeni cephe emeğin cephesidir” diyor, ama, içinde sosyalizm kelimesinin dahi geçmediği bir metinde, nasıl emeğin cephesi oluyormuş onu açıklamıyorlar. Sömürüyü “alçaklık” olarak değerlendiriyorlar, ancak, bu alçaklığın ortadan nasıl kaldırılacağını açıklamıyorlar. Ama, öbür yandan, “.. Cumhuriyet fikrini emekçi halkın ellerinde yükseltmek için...” demekten kendilerini alamıyorlar. Bunların kastettiği cumhuriyet, 2010 öncesi cumhuriyet olduğu çok açık. Zaten çağrıları; sınıf bilinçli işçiler, devrimcilere, Kürt ulusuna ve tüm anti-emperyalist, anti-faşist kesimlere değil, kemalist laik kesimlere ve kemalist cumhuriyetçilere. Çağrı metnin özünü  bu oluşturuyor.

Türkiye’nin en önemli sorunlarından bir olan Kürt sorunu metinde yok. Kürdistan’ın Türk devleti tarafından işgal edilmesi, Suriye’nin Kuzeyinin işgal edilmesi, Güney Kürdistan’da işgal hareketi ve onu aşkın askeri üslerin kurulması... Bildiri bunlardan söz etmiyor. Kürt ulusunu yok hükmünde sayıyor. Bu konuda, bütün burjuva faşist, dinci ve gerici partiler ile aynı kulvarda yer alıyor.

Türk emperyalist burjuvazisinin istemediği konulara girmekten özenle kaçınılmış. Ermeni Soykırımı’nın yıldönümünde de yayınladıkları bildiride;  soykırımı, “büyük felaket” olarak açıklamaları, “soykırım” kelimesini kullanmaktan özenle kaçınılması ve bu sorunun dile getirilmesini ve hesap sorulmasını “kayıkçı dövüşü”[3] olarak ele almaları, sosyal şovenizmin en üst perdeden dile getirilmesinden başka bir şey değildir.

Ama, Türk devletinin kızmadığı,  “inanç ve ibadet özgürlüğü” bildiri de yer alıyor. Fakat, ezilen ulusların kendi kaderinin özgürce tayin etmesine yer verilmiyor. Çünkü, bu, burjuvazi içinde kendileri içinde  “tehlikeli bir özgürlük” olarak, “bölünmez yüce Türk devletini bölmek” oluyor.

TKP’nin çağrısında, “Bağımsız bir Türkiye, yabancı üs ve askerlerden arındırılmış bir Türkiye’dir” diyor. Ama, emperyalist Türk devletinin işgallerinden, yabancı ülkelerdeki askeri varlğından ve üslerinden söz etmiyor.  Türk devletinin işgal etiği yerlerden, başta Kuzey Kıbrıs olmak üzere Kürdistan’dan derhal çekilmesi yer almıyor. Türk tekellerinin pazarlarından, uluslararası alandaki varlğından ve sömürüsünden, egemenliğinden, Somali’yi adeta sömürgeleştirdiğinden hiç söz etmiyor.

Bu “cephe” metninde de Kürt kelimesinin geçmemesi, bazı burjuva partilerinden bile daha geri bir pozisyona geçmişlerdir. Bu nedenle, ”cephe” çağrıları, burjuva liberallerinden de daha geri bir düzeydedir. Sosyal şovenist, burjuva yardakçılığı ve sınıf uzalaşmacılığıdır.

Adının içinde “komünist” kelimesinin var olmasına rağmen, komünist dünya görüşüyle, onun yakın ve uzak hedefleriyle ilgisi olmayan, ama burjuvazinin bir kanadıyla kol kola girmeyi yürekten isteyen bir “cephe” çağrısının içeriği ancak böyle olabilirdi.

Bağımsız bir Türkiye, Amerikancılığın kökünün kazındığı bir Türkiye’dir.”  diyor, Sadece batı emperyalizmini ve NATO’dan çıkmayı hedefleyen, ama Çin ve Rus emperyalizminin adının geçmediği bir “cephe”. Ama,  “bağımsızlık” istiyorlar. İçinde, anti-emperyalizm ve anti-faşizme yer vermeyen bir sahte TKP metni.

“Emekten, emekçilerden” söz etmeleri, sahtekarcadır. Bolşeviklerin parti programlarının esasını sosyalizm oluşturur, ama, aynı zamanda ulusların kendi kaderinin kayıtsız koşulsuz tanınması vardır. Nitekim, Ekim Devrimi’nin ilk icratlarından biri budur.

Türk devleti’nin onu aşkın ülkede askerleri var, bir çok ülkede (Afrika kıtası’da dahil) askeri üsleri var. İşgalleri var. Türk devletinin derhal buralardan çekilmesi ve işgallere son verilemesinin talep edilmemesi, bunların TKP tarafından onaylanması demektir. Türk devletinin işgalciliğinin onaylayanların “cephesi”.

Kısacası, yeni modern revizyonist TKP’nin, formatı sosyal şovenist ve sınıf uzlaşmacı içerik ve formatlı çağrısında, AKP’ye karşı; koministler, devrimciler ve Kurt yurtseverlerin dışında bütün anti-komünist kesimlere birlik çağrısıdır. Bu bir “devrimci cephe” çağrısı değil, içinde devrimciliğe yer vermeyen, Türk milliyetçisi ve sosyal şovenistlerin cephe çağrısıdır.

Sınıf bilnçli işçilerin, yani, gerçek komünistlerin çağrısı ise; Emperyalizme, faşizme, işgallere ve sömürgeciliğe karşı; anti-emperyalist, anti-faşist bir cephe çağrısıdır. 31.08.2021


[1] TKP: Türkiye Komünist Partisi

[2] www.sol.org.tr/haber/tkpden-devrimci-cephe-cagrisi-yanliz-olmadigimizi-biliyoruz/2021/08/31

[3] www.sol.org.tr/komünist-partiden-24-nisan-aciklamasi/2021/04/24

 

 

2893

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Yusuf Köse

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Sayfalar