Cumartesi Mayıs 18, 2024

Kürdistan yanıyor, biz de yanalım!

“Çözüm” denilen süreçte, gerillanın ilan ettiği ateşkesi “fırsat bu fırsat” diyerek karşılayan devlet T. Kürdistanı’nı kalekollar ile dolduruyor. “İlginç değildir ki”, Kürt Ulusu’nun bütün tepkilerine rağmen ve “barış” sürecinin bütün “olumluluğuna” rağmen devlet tek yerde dahi geri atım atmadı. Bugün Kürdistan’da halkın dağları mesken eylemesi ve insanların katlediliyor olması bu yüzdendir.

“Barış” süreci ve devletin savaş hazırlığı

“Barış” sürecini değerlendirmek için baştan itibaren değil, son birkaç haftalık sürece az bir göz atmak yetecektir. Uzun süredir sürece dair tek kelime etmemiş devlet yetkilileri ne zaman ki Soma’da yüzlerce işçi katledildi, konunun gündemden düşürülebileceği bir araç olarak sürece dair görüşmeler ve açıklamalar yaptılar.

Daha geçtiğimiz günlerde “Yeni Türkiye’nin açılan kilidi: Çözüm Süreci Çalıştayı” adıyla T. Kürdistanı’nın kalbi Amed’de (Diyarbakır) Bakanların, AKP’ye yakın olanların ve 3-4 demokrat diyebileceğimiz aydının katıldığı bir çalıştay düzenlendi. Kürt Ulusal Hareketi’nin süreçteki muhataplığı yer Amed dahi olsa inkâr edilmeye devam edildi. Öcalan’la İmralı’da türlü heyetleriyle görüşmeler yaptığını bildiğimiz devlet, dışarıda hareketin temsilcileriyle tek buluşmayı dahi göze almıyor. Ki bırakın Kürt Ulusal Hareketi’ni, sorunun ve sürecin önemli kurumları olan demokratik kitle örgütlerine dahi burun kıvrılıyor olması, çalıştayın da sürecin de ne olduğunu çok iyi açıklıyor.

Sadece bunlarla birlikte dahi neyin ne olduğunu anlayabildiğimiz sürecin bir de savaşa dönük hazırlığı da içerdiğini somut örneklerle gördükçe, devletin genetik şifrelerinde olan “halk düşmanlığının” nasıl da barış ve savaş dinlemeden kendisini gösterdiğine tanık oluyoruz.

“Kürdistan dağları sahipsiz değildir”

Gerillanın tek taraflı ilan ettiği ateşkes, belli bir gücünü sınır dışına esasta da Rojava’ya çekmesi ve gerillaya artan katılımların Rojava’ya yönlendiriliyor olması devlet açısından uzun vadede ciddi bir tehlike iken kısa vadede ise Kürdistan dağlarında “kendi atını koşturabileceği” bir zamanı ifade ediyor. “Barış, çözüm, diyalog…” diye adlandırılan sürecin devlet cephesinden daha avantajlı bir savaşın hazırlığını içeriyor olması beklenmedik bir şey değildir.

İleri donanımlı ve korumalı kalekol tipi askeri yapıların Kürdistan’ın dağlarına yoğun bir şekilde yapılıyor olması, hem doğa ve tarih katliamının adı olan hem de gerilla savaşının önemli bir mevzisi olan ormanların yakıldığı, yok edildiği baraj, HES inşaatlarına hız verilmiş olması devletin barışı, savaş için avantaja çevirmesinin en görünür örnekleri. Konumuzun esası olmasa da belirtmek gerekiyor ki; barış gibi savaş koşulları da karşılıklı bir ilişkiyi ifade eder. Ve avantaj dediklerimiz de yine karşılıklıdır. Yani ulusal hareketin yanlışları ve eksiklikleriyle beraber bu süreci hem Rojava’yı güçlendirmek hem de olası bir savaşı daha güçlü göğüslemek için kullandığını görmemek mümkün değil.

Tüm bunlarla beraber Kürdistan’da devletin yer değişikliği yaptığı tek taşın bile ulusal sorunla ilişkisi tartışıldığında, esas gücün ulusal ve düşman bilincini kuşanmış örgütlü bir toplumun varlığı olduğunu hesaba katmak gerekiyor.

Halk devlete dönük bütün uyarılarına rağmen gerillanın “yokluğunu” fırsat bilerek yaptığı kalekol inşaatlarına karşı başta Meskan dağı (Colemêrg) ve Lice (Amed) olmak üzere çok sayıda yerde nöbet, yürüyüş ve kolluk tarafından saldırı durumunda da fiili direniş gibi yöntemlerle mücadeleye girişmiştir. Kalekolların yapıldığı bölgelere yakın köylerde yaşayan köylüler abartısız 7’den 70’e can pahasına bir mücadele veriyor. Gerillanın halk olduğuna dair en güçlü kanıtı Lice ve Meskan’dan başlayan, büyüyen direniş gösteriyor.

Devletin fırsatçılığına, “Kürdistan dağları sahipsiz değildir” diye haykıran analar, gençler, köylüler tokat vuruyor.

Şovenizme vurmanın tam zamanıdır!

“Niye kimse tek kelime etmiyor”, “neden herkes susuyor”, “Lice’yi niye kimse duymuyor” diye Kürdistan’dan batıya doğru yükselen sese kulak vermek gerekiyor. Süreçte PKK’nin ne yapması gerektiğini anlatmaktan çok, komünist ve devrimci özneler ile onların öncülüğünde halk kitlelerinin ne yapması gerektiğini tartışmak gerekiyor. Bu yapılmadığı oranda Kürt ulusuna ve hareketine görevlerini hatırlatmaya kimsenin hakkı olmayacaktır. Kürdistan “barış” sürecinde dahi yanıyorsa, oturup biz niye yanmıyoruz diye sormak, neden hesap sormuyoruz diye düşünmek gerekiyor. Gezi İsyanı’nda esasta Kürt Ulusu’na dönük şovenizmin kırılmalar yaşadığını ve bugün isyanın bazen az bazen çok şiddetlenen eylemliliği düşünüldüğünde Kürdistan’ta halka kurşun yağmaya başladıysa ve Kürt halkı direniyorsa halk kitlelerini sokağa dökmek, sistem karşıtlığını ve düşman bilincini geliştirmek görevdir. Kırılan şovenizmi parça parça etmenin ve devlete yöneltmenin tam zamanıdır.

93890

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Sayfalar