Cuma Mayıs 17, 2024

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

Peki, bu görüşmelerden Kürt meselesinin çözümünü beklemeli miyiz? Birçok nedenle bu hayal ne yazık ki gerçekleşmeyecek. Diyelim ki görüşmeler sonunda anayasaya tüm etnik kesimleri (Kürtleri) ve farklı kültürleri ifade eden bir madde konuldu, mahkemelerdeki Kürtçe savunmalar Türkçe olarak tutanaklara geçirildi, köylere eski adları verildi. Ve bu aralar hiç sözü edilmeyen ama Başbakanın şiddetle karşı çıktığı daha ileri bir şey yapıldı, Kürtçe eğitime geçildi. Bu halde Kürt meselesi çözülmüş ve Kürtler özgürleşmiş mi olacak?

 

Örgütlü, örgütsüz pek çok Kürt’ün bu soruya evet cevabı vereceği bir sır değildir. Hatta bunlar şimdi çoğunluktadır. Türklerin neredeyse tamamı da, E daha ne istiyorsunuz diyecek. Bu çevrelere TRT 6 örneğini vermekle yetineceğim. TRT 6, Kürtleri ne kadar özgürleştirdiyse bu değişiklikler de o kadar özgürleştirecek.

 

Meseleye milliyetçi bir gözlükle (Kürt milliyetçiliği gözüyle) bakacak olursak sözü edilen bu “haklar” yeter. Yeter, çünkü Kürt kimliği kabul edilmiş olacak ve Kürt seçkinleri ile Türk seçkinleri, ülkeyi Kürt ve Türk halkı adına birlikte yönetecekler. Ne de olsa milliyetçilikte egemenlerin-seçkinlerin çıkarları esastır.

 

Peki, Kürt seçkinleri bu düzende Kürtler adına ülke yönetimine katıldığında- ki istenen budur- Kürt halkı özgürleşmiş olacak mı? Bu soruya verilecek cevap evet ise, o halde Türk halkının mutlu ve özgür olduğunu ve cennet bir hayat geçirdiğini kabul etmemiz gerekir. Devlet; Meclisi, yargısı, eğitimi, askeri, polisi, istihbaratı, bayrağı, milli marşı, belediyeleri, nüfus ve tapu daireleri, kısacası tüm kurumları ile Türklük etiketi taşıyor. Devletin tüm uzuvlarından adeta Türklük fışkırıyor. Gel gelelim Türk halkı kendi etnik adını taşıyan bu kurumlarda ikinci sınıftır ve hiçbir rolü yoktur. Buralarda esamisi bile okunmaz. Devlet gerek gördüğünde gözünün yaşına bakmadan kamçısını onların da sırtında şaklamaktadır. Meydanlarda hak arayan Türk işçisi, memur, esnaf ve gençliğinin uğradığı gazlı, coplu saldırıları televizyonlarda boy boy izlemekteyiz.

 

Egemenler tarih boyunca nasıl ki dini kullanmışlarsa, milliyetçiliği de öyle fütursuzca kullanmışlar ve kullanmaya da devam ediyorlar. Böyle olduğu içindir ki halklar binlerce yıldır kendi etnik adlarını taşıyan devletlerin boyunduruğu altında yaşamaktadırlar. Uzağa gitmeye gerek yok: İşte komşu İran, Irak, Suudi Arabistan, Suriye, Bulgaristan, Yunanistan halklarının yaşadıkları esaret! Türk halkı da bu halklarla benzer bir durumdadır. Bu nedenle –sözü pek edilmese de- Türk halkının da Kürtler ve diğer halklar gibi kurtuluşa, özgürlüğe ihtiyacı var.

 

Siyasetin şifrelerini az çok okuyabilen biri bu hükümetin de kendinden önceki tüm hükümetler gibi Kürt meselesinin radikal-kesin çözümünü tarihe havale edeceğini görür. Böyle sürerse gelecek on yıllar ne yazık ki bugünkü gibi yine kanlı bir miras devralacak.

 

Sözü fazla uzatmadan yazının başındaki soruya tekrar gelecek olursak.. Kürt meselesi bundan sonra nasıl bir seyir izleyecek, evrimle mi yoksa devrimle mi çözümlenecek? Elbette ideal olan evrimle sonuçlanmasıdır. Evrimle gelen çözüm sancısız, hasarsız, doğal ve kendiliğinden gelen mutedil çözümdür. Keşke bunun imkânları ve zemini olsa. Örneğin yapılacak bir referandum, çözümün en basit, yumuşak ve en kestirme yoludur. Fakat devletin ve hükümetin kapıları bu tür çözümlere sımsıkı kilitlidir. Görünür Kürt siyasetlerinin de zaten böyle bir projesi, talebi, hedefi ve pratiği yoktur. Olsa da devlet ateş çemberi siyasetiyle cevap verecektir. Sonuç olarak evrimle çözümün koşulları mevcut değildir.

Geriye kansız devrim yolu kalıyor. Bunun hem yerelde ve hem de dünyada koşulları ve dinamikleri vardır. Eksik olan Kürt siyasetindeki proje ve istektir. Görünür Kürt hareketlerinin çoğu ümitlerini devletle yapmayı düşledikler müzakere ve anlaşmaya bağlamışlar. Yukarıda da belirtildiği gibi Öcalan/ Kandil ve hükümet arasında anlaşma sağlansa bile Kürt meselesi çözüme kavuşmayacak. Sorun kangrenleşerek bir kez daha ertelenecek. Ama hiç değilse gençler ölmeyecek ve cezaevlerinin kilitli kapıları açılacak. Bu da büyük bir şeydir.

 

Sonuç olarak -bugün gündemde olmasa da- düğümü çözecek olan kansız bir devrimdir. Su ve hava kadar ihtiyaç var böyle bir devrime. Kürtlerin, Türklerin ve diğer kardeş halkların devlette ve ekonomide ortaklaşa iktidar oldukları demokratik bir devrim. Barış, kardeşlik, zenginlik ve sevinçler dolu görkemli bir iktidar…

 alinakmahmut@hotmail.com

102876

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Sayfalar

Mahmut Alınak

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Sayfalar