Cumartesi Mayıs 11, 2024

Kürtlerin ayrılma hakkı gasp edilemez!

Kürtler, Mezopotamya coğrafyasının yerleşik kadim halklarından biri olmasına karşın, son yüzyıllarda bir devleti (Doğu Kürdistan’da kurulan kısa ömürlü Mahabad Cumhuriyeti’ni saymazsak) olmayan ve çeşitli ülkelerden tarafından parçalanarak sömürgeleştiren bir ulus olma haksızlığını, ağır bedeller ödeyerek yaşamaktadır, yaşatılmaktadır.

Kürtlerin yaşadıkları topraklar, yani Kürdistan, Türkiye, İran, Irak ve Suriye egemen sınıfları tarafından işgal edilerek sömürgeleştirilmiştir. Kürdistan’ın bu devletler tarafından parçalanarak sömürgeleştirilmesi ve emperyalistler arası çelişme ve pazar paylaşımı, Kürtlerin kendi kaderlerini özgürce tayin etmek hakkının önündeki engeller olarak durmaktadır. Bu gün, gelinen aşamada, Kürdistan’ın birliğinin önündeki engeller, sömürgeci devletlerdir. Özellikle, Türkiye ve İran burada başat rol oynamaktadır. 

Her ulusun olduğu gibi, Kürt ulusunun da kendi ulusal kaderini özgürce tayin etme hakkı vardır. Yani, ayrılma ve ayrı devlet kurma hakkı vardır. Bu hakkı, sömürgeci devlet ile birlikte yaşamaktan mı yoksa ayrılıp ayrı devlet kurma şeklinde mi kullanacağına kendisi karar verebilir. Buna hiç bir yabancı gücün, özellikle de işgalci sömürgeci devletlerin hakkı yoktur.

Kendi kaderini özgürce tayin edemeyen, yani, ayrılma hakkı zorla gasp edilen bir ulus özgür olamaz. Birinci emperyalist savaştan sonra dört parçaya bölünen Kürtler, kendi topraklarını işgal eden ve sömürgeleştiren devletler ile gönül rızasıyla birlikte yaşamıyor, tersine zorla işgal altında tutulmaktadır. Bu nedenle de, Kürtler, başta Türkiye ,Irka ve İran olmak üzere, bu zapt-ı rapt durumuna karşı silahlı ayaklanmalar düzenlemişler ve uzun süreli gerilla savaşı yürütmüşlerdir ve hala yürütmektedirler.

Kürtler, işgalci devletler tarafından defalarca soykırım amaçlı katlimalarla karşı karşıya kalmışlardır. Kendi ulusal kimliklerini taşıyamadıkları kimi kendi dillerini özgürce konuşamamışlar ve ana dillerinde eğitim almaları yasaklanmıştır. Örneğin, Türk devleti, uzun bir süre “Kürt yok” inkarcılığını sürdürmüştür.

Güney Kürdistan Bölgesel Yönetimi (GKBY)’nin 25 Eylül’de referandum kararı, salt kendisini ilgilendirmiyor. Bütün işgalci-sömürgeci devletleri ve emperyalistleri ilgilendiriyor. Çünkü hepsinin bölgede parmağı var. Hepsinin Kürtlerin sömürgeleştirilmesinde az-çok payı var ve hala kanlı ellerini o bölgeden çekmiş değiler.

GKBY’nin bu kararına en sert tepkiyi, beklendiği gibi, İran, Irak, Türk devletleri verdiler. Çünkü Kürdistan’ı işgal eden ve sömürgeleştiren güçler, dört bir yandan hemen harekete geçtiler. Suriye ise başı büyük belada olduğu için fazla sesini şimdilik çıkarmadı. Ama, bu dört devletin, aralarındaki düşmanlıkları ne olursa olsun, her zaman Kürtlere karşı birleştikleri bilinen bir gerçektir.

GKBY’nin referandum kararının hemen arkasından; “yaptırmayız”, “savaş nedeni sayarız”, “gireriz” ve daha bir dolu tehditler, peş peşe gelmeye başladı. Başta Irka hükümeti olmak üzere, İran ve Türkiye’de bu koroya katıldı. Türkiye ve İran Güney Kürdistan sınırlarına askeri yığnaklar yaparken, savaş tatbiklatlarıda yapmaya başladılar.

Burada, Barzani yönetiminin referandum kararıyla “amacı”nı tartışmak ve bu amaçtan hareketle, kendi kaderini tayin etme hakkını yok saymak, en hafif deyimle sosyal şövenizmindir. Esas olarak da egemen ulus egemen sınıflarının ırkçılığının, işgalciliğinin ve sömürgeciliğinin haklı görülmesi, ezilen ulusun en demokratik ulusal haklarının ise yok sayılmasıdır. Komünistler böyle bir görüşe sahip olamaz. 

Ezilen bir ulusun ayrılma hakkını kayıtsız şartsız savunmakla, ayrılma anında ayrılma eylemini yanlış bulup eleştirmek ayrı şeylerdir. Ayrılmanın yanlışlığı ile ayrılmaya karşı zor kullanmak aynı şeyler değildir. Ezilen ulusun ayrılma istemi karşısında zor kullanmak, burjuva egemen sınıfların politikalarıdır. Komünistler, ezilen ulsun ayrılma hakkını savunur, ayrılmayı çeşitli nedenlerle yanlış bulsa bile, zor kullanmaya karşı çıkar, karşısında aktif olarak yer alır ve bu anlayışlara karşı mücadele verir.

Ezilen ulusun ayrılma hakkının yok sayılması, gasp edilmesi çeşitli milliyetlerden işçi sınıfının ortaklaşa mücadelesi önünde de engeldir. 

Kürtler, kendilerini parçalayan ve işgal eden devletler içinde özgürce ve isteyerek yaşamadılar. Yok sayıldılar. Kırıldılar ve her türlü şiddete ve baskıya maruz kaldılar ve hala da bu sayilanlar devam etmektedir. 

Sadece Güney Kürdistan değil, tüm Kürtlerin bağımsızlık ya da kendi kaderini özgürce tayin etmek için referandumu düzenleme hakkı vardır ve bu hakkı kullanan Kürtlere karşı zor kullanmanın karşısında yer alınmalıdır. Ulusal özgürlük, ulusal kölelikten her zaman iyidir.  

40587

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!

Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir. 

Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.

Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.

Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı” 

Sayfalar