Cumartesi Mayıs 18, 2024

Mücadele boyu bir yasam : Schafik Jorge Handal [*]

“Hayır, hiç yenilmedik, çekildik yalnız Ve şimdi olduğumuz yerde Ve ayaktayız Diyorlar ki elbette doğru Kim katılmak istemez onlara.”[1]

Kentin merkezindeki küçücük meydanda kurulan derme çatma kürsüden, çevresinden kendisine laf atanlara, soru soranlara söz yetiştirirken, esprileriyle çevresindekileri kahkahalara boğarken, ona “gerilla komutanı” demeye bin şahit isterdi. Ama öyleydi işte…

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

2004 yılında, El Salvador’un başkenti San Salvador’da sıcak bir kasım akşamüstü… Ülkenin en büyük gerilla cephe örgütü FMLN’in kente saldırıp da ABD ve Arjantin destekli ölüm mangaları karşısında, geride üç bin ölü bırakarak çekilmesinin 15. yıldönümünün ertesi günü. Etrafta bir gece önceki yürüyüşün izleri hâlâ duruyor. Kenti çevreleyen varoşlardan binlerin ellerinde meşaleler, kopup geldiği. Sağda solda yakılmış lastikler, bildiri artıkları, pankart sopaları…

FMLN yasal partiye dönüşeli 12 yıl olmuş. Handal ise beş yıldır milletvekili…

Partisi parlamentoya girdi gireli her hafta diğer FMLN milletvekilleriyle birlikte o meydana gelip etraflarına toplanan seçmenlerine hesap veriyor, eleştirileri, soruları yanıtlıyor, önerileri -ertesi hafta o konuda ne yaptıklarını anlatmak üzere- not ediyor… 

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

İri yarı, keskin bakışlı, sade görünümlü, babacan bir adam. Olduğundan en az on yaş genç gösteriyor. Yanında -ellilerinde olmalı- zarif, dünya güzeli eşi… Saçları saman sarısı…

Kâh o kocaman elini çevresini saran yoksullardan çelimsiz bir sarhoşun omzuna koyuyor konuşurken, kâh sesini yükseltiyor, kâh bacakları arasında koşuşturan çocukların başını okşuyor. Her bir dinleyicisinin gözlerinin ta içine bakarak konuşuyor. Seçmenleriyle konuşan bir politikacıdan çok akrabalarını ziyarete gelmiş bir aile büyüğü havasında. Ortalıkta koruma moruma hak getire…

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

13 Ekim 1930 günü, Filistinli göçmen ebeveynler, Giries Abdala Hándal ve Giamile Hándal’ın oğlu olarak El Salvador’da Usulután’da dünyaya geldi. Altı kardeşin en büyüğü…

Toplumsal mücadeleye ilk adımını 13 yaşında, diktatör Maximiliano Hernández Martínez’in devrilmesiyle sonuçlanacak iş bırakma eylemlerini destekleyerek attı. 1948 askerî darbesinin ardından Ulusal Üniversite’deki hukuk öğrenciliği sırasında özerklik mücadelesindeki aktif rolü, saflarına katıldığı Komünist Parti içerisinde de dikkatleri üzerinde toplamasına yol açacaktı. Tabii yalnız yoldaşlarınınki değil, düşmanlarınınkini de. 1951’de tutuklanıp sınırdışı edildi. 

Bu arada, Blanca Vega Silva ile evlenmişti (1950). Çiftin üç çocuğu oldu: Anabella, Erlinda ve Jorge Schafik.

Blanca ve kızları Anabella ve Erlinda ile birlikte gittiği Şili’deki sürgün yıllarını hukuk öğrenimini tamamlamakla geçirecekti… Tabii Şili Komünist Partisi’nin aktif bir üyesi olarak…

1956’da çıkan af sonucu ülkesine dönünce, partisinin saflarında askerî diktatörlüğe karşı örgütlenme faaliyetlerine hız verdi.

Ekim 1960… Bir kez daha sürgün; bu defa Guatemala’da…

Aynı yıl partisinin merkez komitesinde, silahlı mücadele kararı lehine parmak kaldıranlar arasındaydı. Birkaç gün sonra, diktatör José María Lemus, ülkeye birkaç ay soluk aldıracak bir darbeyle devrildi. Ülkeyi yeniden (15 Ekim 1979’a dek sürecek olan) askerî rejime sürükleyen 25 Ocak 1961 tarihli darbe ise, ülkedeki tüm demokrasi girişimlerini kararlı bir biçimde boğacaktı.

Handal, askerî rejime karşı olabilecek her yoldan mücadeleyi sürdürdü: 1967 seçimlerinde desteklediği Partido de Acción Revolucionaria (PAR: Devrimci Eylem Partisi) sağcı rejim tarafından “komünist tehdit” olarak algılanıp kapatıldığında, bu kez de Partido Revolucionario 9 de Mayo (PR-9M: 9 Mayıs Devrimci Partisi)’nun başına geçti. Ne ki bu partinin ömrü de fazla uzun sürmeyecekti.

Gizli Komünist Partisi’nin yöneticisi olarak da, 1965’deki öğretmenler grevini, 1967’deki çelik işçileri grevini, 1968 ve 1971’deki büyük öğretmen grevlerini ve üniversite öğrencilerinin diktatörlüğe karşı mücadelelerini örgütledi. 19 Temmuz 1972’de askerî birliklerin üniversiteye kanlı müdahalesi, üniversite özerkliğine son verecekti.

Şefik Handal, SKP’nin 1970’deki VI. Kongresi’nde Merkez Komite üyeliğine seçildi ve siyasal komisyonu sekreterliği görevini üstlendi. Partisinin Hıristiyan Demokrat Parti (PDC) ve Partido Movimiento Nacional Revolucionario (MNR: Ulusal devrimci Hareket Partisi) ile ittifak görüşmelerini bizzat yürüttü; bu müzakerelerin sonucunda oluşturulan Ulusal Muhalefet Birliği’nin (UNO) sonuna (1979) dek yönetiminde kaldı. 1973’de seçildiği SKP Genel Sekreterliği görevini ise 1994 Aralığı’na dek yürütecekti…

Handal kitlesel eylemlerle ile silahlı mücadeleyi bağdaştırmasını bilen ender liderlerdendi. 1970-79 arasında beş devrimci sol örgütün birleşmesi yolunda yürüttüğü uğraşlar, 10 Ekim 1980’de Farabundo Martí para la Liberación Nacional (FMLN: Farabundo Martí Ulusal Kurtuluş Cephesi)’ın kuruluşuyla meyvesini verecekti. 

El Salvador’da devrimci halk savaşı dönemi başlamıştı…

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

Komünist Parti tarafından Fuerzas Armadas de Liberación (FAL: Silahlı Kurtuluş Kuvvetleri) başkomutanlığına getirilen Handal, çeşitli cephelerde savaştı: Guazapa, San Vicente kuzeyi, Chalatenango, Usulután güneyi, San Miguel kuzeyi, Morazán. 

Silahlı çatışmaların, diplomatik görüşmelerin, kitle eylemlerinin arasında yolunu, saçları saman sarısı Tania Bichkova ile birleştirmişti; bu birlikteliğinden kızı Xenia dünyaya geldi (1981).  Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

Kuruluşundan, Chapultepec Barış görüşmeleri sonucu 14 Aralık 1992’de yasal partiye dönüşmesine dek FMLN’in Başkomutanı…

Gerilla komutanı Handal, 1997’de FMLN milletvekili olarak El Salvador parlamentosuna girdi… 24 Ocak 2006’daki ölümüne dek FMLN milletvekili olarak kalacaktı. 

Mart 2004’teki devlet başkanlığı seçimlerine, partisinin başkan adayı olarak katıldı ve ABD destekli sağ partilerin terör estirdikleri şantaj ve sahtecilik yüklü bir seçim kampanyası sonunda, 812 bini aşkın El Salvador’lunun oyunu almayı başardı: geçerli oyların yüzde 36’sı…

24 Ocak 2006 günü, Bolivya Devlet Başkanlığı’na seçilen Evo Morales’in özel davetlisi olarak yemin törenini izlemek üzere gittiği Bolivya’dan dönüşünde, havaalanında geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi… 

Bir çınar devrildi El Salvador’da…

Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal… 

San Salvador’daki o sıcak kasım akşamüstü, biz bu onurlu, bir o kadar da fırtınalı yaşamın bir anına tanık olduk. 

Gözleri kıvılcımlı, iri kıyım adamın, saman sarısı saçlı hayat arkadaşıyla birlikte, kendi kullandığı eski model arabasından inip, etrafını saran halk çocuklarıyla şakalaşa şakalaşa meydanda kurulmuş derme çatma kürsüye yürüdüğünü, bir hamlede tırmanıp, çevresinde toplananlara hesap verişini, onlarla söyleşmesini izledik. Bir bardak su kadar duru ve sade… İçtenlikli, sıcak…

Öldü mü gerçekten?

Hayır. Ezilenlerin mücadele tarihinin sayısız kahramanları arasına katıldı yalnızca… Spartaküs gibi, Bedreddin gibi, Che gibi, Kawa gibi, Rosa gibi, Tupac Amaru gibi, Farabundo Marti gibi, Augustino Sandino gibi…

Biliyoruz ki Latin Amerika ve yeryüzü yoksullarının, madunlarının başkaldırılarında, halk çocuklarının lanetli egemenlerine karşı direnişlerinde sürdürecek yaşamını. 

 

23 Eylül 2012 10:24:28, Ankara.

 

N O T L A R

[*] Gelecek Dergisi (Kıbrıs), Yıl:3, No:82, Kasım 2013… 

[1] Edip Cansever.

96028

Sibel Özbudun

1956 yılında,İstanbul'da doğdu. Üsküdar Amerikan Kız Lisesi'nden mezun olduktan sonra, Fransa'ya giderek, üç yıl süresince Fransa'da dil ve Paris VII ve Paris X Üniversitelerinde sosyoloji öğrenimi gördü. Türkiye'ye döndükten sonra,İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü'ne girdi. Mezun oldu. Uzun süre yayıncılık (Havass ve Süreç Yayınları) ve çevirmenlik yapan Özbudun;

 

1993 yılında, Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü'nde yüksek lisans eğitimi görmeye başladı. 1995 yılında,aynı bölümde araştırma görevlisi oldu. Doktorasınıda aynı üniversitede verdi. İngilizce, Fransızca ve İspanyolca bilen Özbudun'un çok sayıda çevirive telif eseri bulunmaktadır.

     Blog

 

sozbudun@hotmail.com

Sibel Özbudun

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:

Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH),  'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Sayfalar