Cumartesi Mayıs 25, 2024

MÜLK VE SERVETLER HALKINDIR

 Gazetelerin yazdığına göre sadece bir gökdelenin fiyatı birkaç milyar doları buluyor. Peki sizce halktan herhangi bir insan, yani bir işçi, bir memur, bir esnaf, bir çiftçi veya sizden biri çalışarak böyle bir gökdelene sahip olabilir mi? Olabilecekse kaç milyon yıl çalışması gerekiyor?

         Sadece inşaat sektöründe değil, bankacılık, madencilik, borsa, petrol, ithalat ve ihracat, fabrikalar, gayrimenkul, elektrik santralleri, ısınma, kara-hava ve deniz taşımacılığı, otomotiv, turizm, gıda, telekomünikasyon vb. sektörlerde de bildik oligark aileler bu gökdelen sahipleri gibi hayallere sığmaz paralar kazanıyorlar. Her biri bir para imparatorluğuna dönüşmüş durumda, banka hesapları halkın alın teriyle coştukça coşuyor.

         Peki şunu sormak gerekmez mi: Bunlar hangi dahiyane icatlar gerçekleştirdiler ki, bu inanılmaz paralara ve mülklere boğuldular?

         Bunu bilmek için iyi bir ekonomi uzmanı olmak gerekmiyor. Her şey gözümüzün içine girercesine ortalık yerde cereyan ediyor. Ahtapot gibi her tarafı saran çeşitli sektörlerde halkın kanını emerek bu dev servetlere sahip oluyorlar. Halk olmasaydı bu yağmacıların tek bir kuruş paraları bile olmayacaktı.

         Onlara bu imkânları sağlayan elbette bu kapitalist düzen ve bu düzenin bekçiliğini yapan devlet koruyuculuğudur.

         Onlar ister Türk, ister Kürt, ister Arap, Çerkes, Laz veya Boşnak olsunlar, bize kardeşlik masalları anlatmayı artık bıraksınlar. Tilkilikleriyle bizi yeteri kadar kandırıp kullandılar zaten. Şunu bağıra bağıra söyleyelim: Açla tok kardeş olamazlar. Hangi milletten ve dinden olurlarsa olsunlar biz onlarla kardeş olamayız. Ekmek zeytin parasına kölece çalıştırılan bir işçi ile bir patron nasıl kardeş olabilirler? Evine ekmek, çocuğuna ayakkabı alamayan bir işsiz o sahte kardeşlik yalanlarına aldanıp bu para babalarıyla kardeş olamaz. İstese de olamaz; sadece kendisini kandırmış olur. En çok onların kapısında temizlikçi olur, bahçıvan olur. Dayak atanla dayak yiyen nasıl kardeş olabilirler?

         Kapitalizm işte budur! Kimi dudak uçuklatan servetlerin sahibidir, kimi de iki yakasını bir araya getiremeyecek kadar yoksuldur, tüm yaşamı bir lokma ekmek için çırpınmakla geçer. Şu rezalete bakın: Dünya nüfusunun yüzde 2'lik zengin kesimi küresel zenginliğin yarısından fazlasına sahiptir. İnsanlık bu korkunç adaletsizliğe nasıl tahammül ediyor onu da siz düşünün!

         Dikkat ederseniz Meclis'teki partiler bu mülk ve servet meselelerinde mezartaşı gibi sessizdirler. Demokrasi ve özgürlük palavraları ile ortalığı velveleye verirken, mülk ve servetlerin aidiyeti meselesinde dillerine kelepçe vururlar.  

            Ancak cilalanmış ne kadar demokrasi ve özgürlük lafları ederlerse etsinler şu altın gerçeğin üstünü örtemezler: Ekonomik özgürlükten yoksun bir özgürlük, bıçak gibi kesen bir ayazda aç çıplak şarkı söyleme özgürlüğüdür.

            Bunların yaptıkları tek şey seçim oyunları ve parlatılmış yalanlarla halkta boş ümitler yaratmaktır. Roboski ve Gezi katliamları ve yolsuzluklar nedeniyle şimdi cezaevinde olması gereken Tayyip Erdoğan, Meclis'teki bu sözde muhalefetin çapsızlığı ve acizliği yüzünden hâlâ ülke yönetiyor! Bu zavallı muhalefet şimdi bir de seçime katılmakla Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığını meşrulaştırıyor, onu Çankaya köşküne götürecek yolun taşlarını döşüyor.    

            Yeniden konumuza dönersek, sürüp giden yağma ve talanın artık gizlisi saklısı kalmamıştır: Halka ait olan tüm yer altı ve yer üstü servetler yağmacılar tarafından işgal edilmiştir. Bu sömürgeci kapitalist düzen yerinde kaldıkça da bu işgal ve yağma sürecek ve Türkiye, Kürdistan ve Lazistan yoksulları kan ağlamaya devam edecekler. Yoksul halkın kanıyla semiren o mülk ve para imparatorları ise köşklerinde krallara has hayatlar sürdürecekler.

         Yaşanan acı gerçek budur. Peki çözüm ne?

         Ara çözüm yok, tek bir çözüm var: Halk her karış toprakta iktidar olmalı ve oligarkların gasp ettikleri tüm mülk ve servetler gerçek sahibine, halka iade edilmelidir. 

         Tarih bize şunu söylüyor: İnsanca bir düzen ancak bir halk demokrasisi ve halk ekonomisiyle kurulabilecek. Bu da ülkenin yer altı ve yer üstü tüm zenginliklerinin halka ait olmasıyla mümkün olacak.

         "İşgale son, oligarkların mülk ve servetleri halka iade edilmelidir," diyenler, sesinizi birleştiriniz!

         Ne demiş atalar: "Faydasız baş mezara yaraşır!" İhtiyacımız olan tek şey, biraz cesaret ve biraz da fedakârlıktır. alinakmahmut@hotmail.com

 

90970

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Sayfalar

Mahmut Alınak

DİSİPLİN ANLAYIŞIMIZA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ - I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Sayfalar