Pazartesi Mayıs 6, 2024

MÜLK VE SERVETLER HALKINDIR

 Gazetelerin yazdığına göre sadece bir gökdelenin fiyatı birkaç milyar doları buluyor. Peki sizce halktan herhangi bir insan, yani bir işçi, bir memur, bir esnaf, bir çiftçi veya sizden biri çalışarak böyle bir gökdelene sahip olabilir mi? Olabilecekse kaç milyon yıl çalışması gerekiyor?

         Sadece inşaat sektöründe değil, bankacılık, madencilik, borsa, petrol, ithalat ve ihracat, fabrikalar, gayrimenkul, elektrik santralleri, ısınma, kara-hava ve deniz taşımacılığı, otomotiv, turizm, gıda, telekomünikasyon vb. sektörlerde de bildik oligark aileler bu gökdelen sahipleri gibi hayallere sığmaz paralar kazanıyorlar. Her biri bir para imparatorluğuna dönüşmüş durumda, banka hesapları halkın alın teriyle coştukça coşuyor.

         Peki şunu sormak gerekmez mi: Bunlar hangi dahiyane icatlar gerçekleştirdiler ki, bu inanılmaz paralara ve mülklere boğuldular?

         Bunu bilmek için iyi bir ekonomi uzmanı olmak gerekmiyor. Her şey gözümüzün içine girercesine ortalık yerde cereyan ediyor. Ahtapot gibi her tarafı saran çeşitli sektörlerde halkın kanını emerek bu dev servetlere sahip oluyorlar. Halk olmasaydı bu yağmacıların tek bir kuruş paraları bile olmayacaktı.

         Onlara bu imkânları sağlayan elbette bu kapitalist düzen ve bu düzenin bekçiliğini yapan devlet koruyuculuğudur.

         Onlar ister Türk, ister Kürt, ister Arap, Çerkes, Laz veya Boşnak olsunlar, bize kardeşlik masalları anlatmayı artık bıraksınlar. Tilkilikleriyle bizi yeteri kadar kandırıp kullandılar zaten. Şunu bağıra bağıra söyleyelim: Açla tok kardeş olamazlar. Hangi milletten ve dinden olurlarsa olsunlar biz onlarla kardeş olamayız. Ekmek zeytin parasına kölece çalıştırılan bir işçi ile bir patron nasıl kardeş olabilirler? Evine ekmek, çocuğuna ayakkabı alamayan bir işsiz o sahte kardeşlik yalanlarına aldanıp bu para babalarıyla kardeş olamaz. İstese de olamaz; sadece kendisini kandırmış olur. En çok onların kapısında temizlikçi olur, bahçıvan olur. Dayak atanla dayak yiyen nasıl kardeş olabilirler?

         Kapitalizm işte budur! Kimi dudak uçuklatan servetlerin sahibidir, kimi de iki yakasını bir araya getiremeyecek kadar yoksuldur, tüm yaşamı bir lokma ekmek için çırpınmakla geçer. Şu rezalete bakın: Dünya nüfusunun yüzde 2'lik zengin kesimi küresel zenginliğin yarısından fazlasına sahiptir. İnsanlık bu korkunç adaletsizliğe nasıl tahammül ediyor onu da siz düşünün!

         Dikkat ederseniz Meclis'teki partiler bu mülk ve servet meselelerinde mezartaşı gibi sessizdirler. Demokrasi ve özgürlük palavraları ile ortalığı velveleye verirken, mülk ve servetlerin aidiyeti meselesinde dillerine kelepçe vururlar.  

            Ancak cilalanmış ne kadar demokrasi ve özgürlük lafları ederlerse etsinler şu altın gerçeğin üstünü örtemezler: Ekonomik özgürlükten yoksun bir özgürlük, bıçak gibi kesen bir ayazda aç çıplak şarkı söyleme özgürlüğüdür.

            Bunların yaptıkları tek şey seçim oyunları ve parlatılmış yalanlarla halkta boş ümitler yaratmaktır. Roboski ve Gezi katliamları ve yolsuzluklar nedeniyle şimdi cezaevinde olması gereken Tayyip Erdoğan, Meclis'teki bu sözde muhalefetin çapsızlığı ve acizliği yüzünden hâlâ ülke yönetiyor! Bu zavallı muhalefet şimdi bir de seçime katılmakla Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığını meşrulaştırıyor, onu Çankaya köşküne götürecek yolun taşlarını döşüyor.    

            Yeniden konumuza dönersek, sürüp giden yağma ve talanın artık gizlisi saklısı kalmamıştır: Halka ait olan tüm yer altı ve yer üstü servetler yağmacılar tarafından işgal edilmiştir. Bu sömürgeci kapitalist düzen yerinde kaldıkça da bu işgal ve yağma sürecek ve Türkiye, Kürdistan ve Lazistan yoksulları kan ağlamaya devam edecekler. Yoksul halkın kanıyla semiren o mülk ve para imparatorları ise köşklerinde krallara has hayatlar sürdürecekler.

         Yaşanan acı gerçek budur. Peki çözüm ne?

         Ara çözüm yok, tek bir çözüm var: Halk her karış toprakta iktidar olmalı ve oligarkların gasp ettikleri tüm mülk ve servetler gerçek sahibine, halka iade edilmelidir. 

         Tarih bize şunu söylüyor: İnsanca bir düzen ancak bir halk demokrasisi ve halk ekonomisiyle kurulabilecek. Bu da ülkenin yer altı ve yer üstü tüm zenginliklerinin halka ait olmasıyla mümkün olacak.

         "İşgale son, oligarkların mülk ve servetleri halka iade edilmelidir," diyenler, sesinizi birleştiriniz!

         Ne demiş atalar: "Faydasız baş mezara yaraşır!" İhtiyacımız olan tek şey, biraz cesaret ve biraz da fedakârlıktır. alinakmahmut@hotmail.com

 

90401

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Sayfalar

Mahmut Alınak

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Sayfalar